Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
BÖLGELERİMİZ VE ŞEHİRLERİMİZ
Bölgeler ve Şehirler
Akdeniz Bölgesi
Isparta
Isparta efsaneleri
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Turab" data-source="post: 44472" data-attributes="member: 2"><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><strong>Efsaneler</strong> </span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span> <span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><strong>1. Eğirdir İsminin Efsanesi: </strong>Zamanın birinde Eğirdir’de yaşayan bir bey, eşi ve çocuklarıyla birlikte Sivri Dağı eteklerinde avlanmaya çıkar. Bey orada bir geyik görür, okunu gerer ve geyiğe atar. Ancak ok geyiğe değil, arkada bulunan kayaya saplanır. İşte tam bu noktadan sular fışkırmaya ve çoğalarak akmaya başlar. Beyin çocuğu bu suya kapılır ve boğularak ölür.</span></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span> <span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Bey, hanımının yanına koşar ve çocuğun boğularak öldüğünü bildirir. Hanım dalmış, elindeki tenkerekiyle yün eğirmektedir. Bey daha da bir isyankâr tavırla; “Hanım hanım çocuğu su aldı götürdü, sen hala elindekini eğirir durursun. Eğirdur bakalım” der.</span></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span> <span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Böylece Eğirdir ismi ilk defa söylenmiş ve bu yöreye verilmiş bir isim olarak kalmıştır.</span></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span> <span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><strong>2. Anamas Efsanesi: </strong>Anamas Yaylası, Anamas Dağı’nın eteğindedir. Sütçüler, Beyşehir Gölü, Ş.Karaağaç arasında oldukça geniş bir yayladır. Yüksekliği 1500 metrenin üzerindedir. Anamas adının verilmesiyle ilgili iki tane rivayet bulunmaktadır.</span></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span> <span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><strong>Birinci Rivâyet: </strong>Aksu İlçesi'nin ilk adı olan Anamas'da vaktiyle fakir bir ailenin oğlu, anasının yanlış telkinlerine kapılarak küçükken yumurta ve tavuk hırsızlığına başlamıştır. İşi gitgide büyüterek korkulur bir eşkıya olmuş, yol keser, haraç alır, her türlü pislikleri yapmaya başlamış. Nihayet yakasını hükümetin pençesine kaptırmış. Kıydığı canların, yollarını kestiği mazlumların bedduâsı onu darağacı altına getirmiş. Tam asılacağı sırada son isteği sorulmuş. Abdest almış ve iki rekat namaz kılmış ve ellerini göğe kaldırarak: "-Yarabbi, bu işlerde benim günahım yok. Beni bu kötü yollara anam öğütledi. Beni asma Anamı-as..." diye yalvarmağa başlamış. Derken adamı asmağa memur olan hükümet adamları, zavallı delikanlı yiğidin macerasını dinlemişler ve onu asmaktan vazgeçmişler. İşte, kendini bilmez, cahil bir ananın teşvikiyle hırsızlığa alışan masum delikanlının macerası bu dağlara Anamı-as adını verdirmiştir.</span></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span> <span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><strong> İkinci Rivâyet: </strong>Çok eskiden bu dağda bir zengin ağa yaşarmış. Astığı astık, kestiği kestikmiş. Ağanın adamları, sürüleri, sürülerine bakan çobanları varmış. Çobanlarından biri özü sözü doğru, yağız bir delikanlı imiş. Delikanlı, ağanın kızına aşıkmış. Yıllarca "Ben bir çobanım, o ağa kızı" diye aşkını kor yapıp içinde saklamış. Ama bir zaman gelmiş dayanamamış "-Ana" demiş. "-Bana ağanın kızını isteyeceksin." Ana önce korkmuş, çekinmiş ama oğlunun solan yüzüne dayanamamış, gitmiş kızı istemiş. Meğer kız da çobanı severmiş. Ağa, kızının hatırı için çobanın dileğini hoş görmüş. Demiş ki: "-Kızımı veririm, ama, koyunlarımı bir gün susuz bırakacak, ertesi gün göl kıyısına götüreceksin." Çoban kabul etmiş. Ağanın dediği gibi sürüyü susuz bırakıp, göle götürmüş. Tam yaklaştıklarında başlamış kaval çalmaya. Cümle koyunlar, kuzular durmuşlar. Kavalın sihirli sesi onları büyülemiş, suyu görmez olmuşlar. Yalnız içlerinden biri kendini sudan alamamış. Binlerce başlık sürüdeki bir koyun yüzünden de ağa: "-Olmaz" demiş. Bir daha denemişler yine olmamış. Üçüncüsünde inatçı koyun da, kavalın nağmesine uyup su içmemiş. Bu defa ağa: "-Bir kere daha dene" deyince çoban kızmış. "Anamı assalar bu kızı almam" demiş ve vermiş kendini dağa. Bir daha ne gören olmuş, ne sesini duyan. "Anamı assalar" sözü de yılların altında ezile ezile değişerek Anamas olmuştur.</span></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span> <span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Efsanede geçen hadise sonucunda çobanın "Anamı assalar" sözü zamanla yöreye Anamas adını vermiştir. Efsane içinde çobanın olağanüstü bir gücü ortaya konmuştur. Bu gücü aşkına olan samimiyetinden dolayı Allah tarafından aldığına inanılmaktadır.</span></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span> <span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><strong>3. Ayazmana Efsanesi: </strong>Ayazmana Senirkent ve Isparta'da olan bir mesirelik yerin adıdır. Rivâyete göre eveli bir anaynan gızı varımış. Evleri bitecik adayımış. Bunnarın bir sürü goyun guzuları varımış. Yakınnarında da su yoğumuş. Goyunnarı sulamaya de uzaklara giderlerimiş. Gız, çok bıkmış goyunnarı sulamak için uzaklara gidip gelmekten. Oturmuş, Allah'a yalvarmış: "-Allahım ne olur şuracıkda su olaydı. Su çıkar da istesen evimin ortasından çıkar" demiş. Bunun üzerine odanın ortasından su çıkmış</span></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span> <span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Bi gış günü guru darı bi şey bişirceklermiş. Yakacakları galmamış. Gadın, yakıcak aramaya dışa çıkıyomuş. Amma, soğuktan, fazla uzaklaşamadan dönüyomuş. Her defasında da gız sormuş: "Ayaz mı ana?" derkene oranın adı Ayazmana galmış.</span></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span> <span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Ayazma adı bu geçen efsanedeki hadisenin sonunda verildiğine inanılmaktadır.</span></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span> <span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><strong>4. Gelincik Dağı (Gelincik Ana) Efsanesi: </strong>Senirkent'in 10 km. doğusunda, Senirkent'in yaslandığı dağın doğuya doğru devamı olan, Barla dağının kuzeye bakan tepesinde, 2734 metre rakımlı bir tepe vardır. Bunun üzerinde çimenlik bir düzlükte etrafı gelişi güzel bir taş yığını biçiminde sıralanmış, bir duvarla çevrili, 10 metre uzunluk ve 5 metre genişlikte, oval bir alan içinde Gelincik Ana’nın yatmakta olduğu rivâyet edilmektedir.</span></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span> <span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><strong>Birinci Rivâyet: </strong>Her yıl buraya yaylamayı âdet edinen Sarıkeçili oymağından bir oba, günün birinde yine yaylada çadır kurar. Obanın oğlu geçen yıl burada evlenmiş ve gelin kadın ilk kınalı parmak aşını burada yaktığı ocakta yapmış. Gelinin kaynatası ona, hemen ateş yakmasını ve saç kondurmasını söylemiş. Gelin, o an aklına gelen geçen seneden kalan, toprağa soktuğu üç yanık esiyi alıp getirmek için soktuğu tarafa gitmiş. Topraktan çekip getirmiş. Hâlâ yanmakta olduğunu gören kaynatası hayretler içinde kalarak esinin toprağın içinde bir sene yanık kalmayacağını, gelinin başka bir amaçla oraya kendinden önce geldiğini ve kendini kandırdığını söylemiş.</span></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span> <span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Gelin tüm saflığıyla bakmış. Elindeki yanık esileri tüm gücü ile atarak: "-Allah’ım canımı al" demiş ve can vermiş. Attığı esilerden biri olduğu yerde, ikincisi kendisinin aşağısındaki Akdere denen derenin içinde, üçüncüsü Yassiören'in altında bulunmaktadır. Adları yanık katrandır. Bu dağa daha sonra bu gelinin ismi verilmiştir.</span></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span> <span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"> Gelin-Kaynata arasında geçen bu hadiseden sonra yaylanan bu dağa Gelincik Dağı adı verilmiştir. Burada yatan Gelincik Ana mezarına adak adamaya, dilek dilemeğe gelinmektedir.</span></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span> <span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><strong>İkinci Rivâyet: </strong>Her sene yaylamaya gelen Sarıkeçili oymağından olan Yörükler geldikleri tepedeki yaylaya bir çadır kurarlar. Daha yeni evli olan gelinin kaynanası gelinden bir ateş yakmasını ve yemek pişirmesini ister. Gelin şuradan, buradan, çalı, çırpı toplar, ancak çıkan rüzgardan ateşi yakamaz veya yanında kibriti yoktur. Gelin bütün çabalarına rağmen ateşi yakamayınca cadaloz kaynana, elinde oklava değneğiyle geline çok şiddetli saldırır. Ne olduğunu anlamayan gelin geçen seneden kalan küllere başını eğer ve saçlarını küllere bular.</span></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span> <span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Meğerse, ta geçen seneden küllerin altında kalmış olan kıvılcım zavallı gelinin saçlarını tutuşturarak orada yığılı çalı, çırpı de alev alev yanar ve gelin de bu alevlerin içinde kül olur. Facia yerine yetişen güveyi ve Obanın gün görmüşleri bu hale acırlar, göz yaşı dökerler. Hain kaynana diz çöküp Hakk'a yalvarır ve masum gelinine yaptığına pişman olur; ama, iş işten geçmiştir. Gelinciğin kemiklerini bu ocağın mezarına gömerler ve bu dağa Gelincik Ana adını verirler.</span></span><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"></span></span> <span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><strong>5. Isparta Adı İle İlgili Bir Efsane: </strong>Vaktiyle Gülistan denilen bir diyarın Gülsultan adında bir hükümdarı varmış. Bu hükümdarın elma yanaklı, kiraz dudaklı, pembe gül tenli ve ahu bakışlı güzel bir kızı varmış. Kız, pembe gül tarlaları arasında doğup büyüdüğü için kendisi de güller gibi kokarmış. Bütün tabiat bu kıza aşıkmış. Bu güzel kız yüzünden komşu hükümdar dağlar yıllarca birbirleriyle mücadele etmişler. Bunlardan Davras adında dağ, yanıp tutuşan bağrından semalara alevler fırlatmış. Neden sonra bu dağlar bir karara varmışlar. Demişler ki: "Elele, omuz omuza verelim. Geniş bir dağ halkası yapalım. Bu halkanın ortasında hasıl olacak ovayı bereketlendirelim. Ovanın güney bölgesini bağ, bahçe ve gül tarlaları ile süsleyelim. Hiçbirimize yâr olmayan sevgilimizi oraya yerleştirelim. Başına da bekçi olarak Yağız Karatepe ile Efe Sidre tepeyi dikelim. Onun güzelliğini uzaktan seyredelim." Öyle yapmışlar. Böylece dağ halkasının ortasındaki geniş ovanın güneyinde güzel Isparta bütün tarih boyunca emniyet içinde, düşman istilası görmeden, huzur ve sükun içinde, yeşil fistanının uzun eteklerini yayarak, sevdalılarına cilveler yapıp durmuştur. En nefis elma ile kirazın ve en güzel gülün yetiştiği bu diyarda yetişen kız da elbet güzel olacaktır. </span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Turab, post: 44472, member: 2"] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][B]Efsaneler[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][B]1. Eğirdir İsminin Efsanesi: [/B]Zamanın birinde Eğirdir’de yaşayan bir bey, eşi ve çocuklarıyla birlikte Sivri Dağı eteklerinde avlanmaya çıkar. Bey orada bir geyik görür, okunu gerer ve geyiğe atar. Ancak ok geyiğe değil, arkada bulunan kayaya saplanır. İşte tam bu noktadan sular fışkırmaya ve çoğalarak akmaya başlar. Beyin çocuğu bu suya kapılır ve boğularak ölür.[/SIZE][/FONT][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3] [/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Bey, hanımının yanına koşar ve çocuğun boğularak öldüğünü bildirir. Hanım dalmış, elindeki tenkerekiyle yün eğirmektedir. Bey daha da bir isyankâr tavırla; “Hanım hanım çocuğu su aldı götürdü, sen hala elindekini eğirir durursun. Eğirdur bakalım” der.[/SIZE][/FONT][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3] [/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Böylece Eğirdir ismi ilk defa söylenmiş ve bu yöreye verilmiş bir isim olarak kalmıştır.[/SIZE][/FONT][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3] [/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][B]2. Anamas Efsanesi: [/B]Anamas Yaylası, Anamas Dağı’nın eteğindedir. Sütçüler, Beyşehir Gölü, Ş.Karaağaç arasında oldukça geniş bir yayladır. Yüksekliği 1500 metrenin üzerindedir. Anamas adının verilmesiyle ilgili iki tane rivayet bulunmaktadır.[/SIZE][/FONT][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3] [/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][B]Birinci Rivâyet: [/B]Aksu İlçesi'nin ilk adı olan Anamas'da vaktiyle fakir bir ailenin oğlu, anasının yanlış telkinlerine kapılarak küçükken yumurta ve tavuk hırsızlığına başlamıştır. İşi gitgide büyüterek korkulur bir eşkıya olmuş, yol keser, haraç alır, her türlü pislikleri yapmaya başlamış. Nihayet yakasını hükümetin pençesine kaptırmış. Kıydığı canların, yollarını kestiği mazlumların bedduâsı onu darağacı altına getirmiş. Tam asılacağı sırada son isteği sorulmuş. Abdest almış ve iki rekat namaz kılmış ve ellerini göğe kaldırarak: "-Yarabbi, bu işlerde benim günahım yok. Beni bu kötü yollara anam öğütledi. Beni asma Anamı-as..." diye yalvarmağa başlamış. Derken adamı asmağa memur olan hükümet adamları, zavallı delikanlı yiğidin macerasını dinlemişler ve onu asmaktan vazgeçmişler. İşte, kendini bilmez, cahil bir ananın teşvikiyle hırsızlığa alışan masum delikanlının macerası bu dağlara Anamı-as adını verdirmiştir.[/SIZE][/FONT][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3] [/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][B] İkinci Rivâyet: [/B]Çok eskiden bu dağda bir zengin ağa yaşarmış. Astığı astık, kestiği kestikmiş. Ağanın adamları, sürüleri, sürülerine bakan çobanları varmış. Çobanlarından biri özü sözü doğru, yağız bir delikanlı imiş. Delikanlı, ağanın kızına aşıkmış. Yıllarca "Ben bir çobanım, o ağa kızı" diye aşkını kor yapıp içinde saklamış. Ama bir zaman gelmiş dayanamamış "-Ana" demiş. "-Bana ağanın kızını isteyeceksin." Ana önce korkmuş, çekinmiş ama oğlunun solan yüzüne dayanamamış, gitmiş kızı istemiş. Meğer kız da çobanı severmiş. Ağa, kızının hatırı için çobanın dileğini hoş görmüş. Demiş ki: "-Kızımı veririm, ama, koyunlarımı bir gün susuz bırakacak, ertesi gün göl kıyısına götüreceksin." Çoban kabul etmiş. Ağanın dediği gibi sürüyü susuz bırakıp, göle götürmüş. Tam yaklaştıklarında başlamış kaval çalmaya. Cümle koyunlar, kuzular durmuşlar. Kavalın sihirli sesi onları büyülemiş, suyu görmez olmuşlar. Yalnız içlerinden biri kendini sudan alamamış. Binlerce başlık sürüdeki bir koyun yüzünden de ağa: "-Olmaz" demiş. Bir daha denemişler yine olmamış. Üçüncüsünde inatçı koyun da, kavalın nağmesine uyup su içmemiş. Bu defa ağa: "-Bir kere daha dene" deyince çoban kızmış. "Anamı assalar bu kızı almam" demiş ve vermiş kendini dağa. Bir daha ne gören olmuş, ne sesini duyan. "Anamı assalar" sözü de yılların altında ezile ezile değişerek Anamas olmuştur.[/SIZE][/FONT][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3] [/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Efsanede geçen hadise sonucunda çobanın "Anamı assalar" sözü zamanla yöreye Anamas adını vermiştir. Efsane içinde çobanın olağanüstü bir gücü ortaya konmuştur. Bu gücü aşkına olan samimiyetinden dolayı Allah tarafından aldığına inanılmaktadır.[/SIZE][/FONT][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3] [/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][B]3. Ayazmana Efsanesi: [/B]Ayazmana Senirkent ve Isparta'da olan bir mesirelik yerin adıdır. Rivâyete göre eveli bir anaynan gızı varımış. Evleri bitecik adayımış. Bunnarın bir sürü goyun guzuları varımış. Yakınnarında da su yoğumuş. Goyunnarı sulamaya de uzaklara giderlerimiş. Gız, çok bıkmış goyunnarı sulamak için uzaklara gidip gelmekten. Oturmuş, Allah'a yalvarmış: "-Allahım ne olur şuracıkda su olaydı. Su çıkar da istesen evimin ortasından çıkar" demiş. Bunun üzerine odanın ortasından su çıkmış[/SIZE][/FONT][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3] [/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Bi gış günü guru darı bi şey bişirceklermiş. Yakacakları galmamış. Gadın, yakıcak aramaya dışa çıkıyomuş. Amma, soğuktan, fazla uzaklaşamadan dönüyomuş. Her defasında da gız sormuş: "Ayaz mı ana?" derkene oranın adı Ayazmana galmış.[/SIZE][/FONT][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3] [/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Ayazma adı bu geçen efsanedeki hadisenin sonunda verildiğine inanılmaktadır.[/SIZE][/FONT][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3] [/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][B]4. Gelincik Dağı (Gelincik Ana) Efsanesi: [/B]Senirkent'in 10 km. doğusunda, Senirkent'in yaslandığı dağın doğuya doğru devamı olan, Barla dağının kuzeye bakan tepesinde, 2734 metre rakımlı bir tepe vardır. Bunun üzerinde çimenlik bir düzlükte etrafı gelişi güzel bir taş yığını biçiminde sıralanmış, bir duvarla çevrili, 10 metre uzunluk ve 5 metre genişlikte, oval bir alan içinde Gelincik Ana’nın yatmakta olduğu rivâyet edilmektedir.[/SIZE][/FONT][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3] [/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][B]Birinci Rivâyet: [/B]Her yıl buraya yaylamayı âdet edinen Sarıkeçili oymağından bir oba, günün birinde yine yaylada çadır kurar. Obanın oğlu geçen yıl burada evlenmiş ve gelin kadın ilk kınalı parmak aşını burada yaktığı ocakta yapmış. Gelinin kaynatası ona, hemen ateş yakmasını ve saç kondurmasını söylemiş. Gelin, o an aklına gelen geçen seneden kalan, toprağa soktuğu üç yanık esiyi alıp getirmek için soktuğu tarafa gitmiş. Topraktan çekip getirmiş. Hâlâ yanmakta olduğunu gören kaynatası hayretler içinde kalarak esinin toprağın içinde bir sene yanık kalmayacağını, gelinin başka bir amaçla oraya kendinden önce geldiğini ve kendini kandırdığını söylemiş.[/SIZE][/FONT][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3] [/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Gelin tüm saflığıyla bakmış. Elindeki yanık esileri tüm gücü ile atarak: "-Allah’ım canımı al" demiş ve can vermiş. Attığı esilerden biri olduğu yerde, ikincisi kendisinin aşağısındaki Akdere denen derenin içinde, üçüncüsü Yassiören'in altında bulunmaktadır. Adları yanık katrandır. Bu dağa daha sonra bu gelinin ismi verilmiştir.[/SIZE][/FONT][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3] [/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3] Gelin-Kaynata arasında geçen bu hadiseden sonra yaylanan bu dağa Gelincik Dağı adı verilmiştir. Burada yatan Gelincik Ana mezarına adak adamaya, dilek dilemeğe gelinmektedir.[/SIZE][/FONT][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3] [/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][B]İkinci Rivâyet: [/B]Her sene yaylamaya gelen Sarıkeçili oymağından olan Yörükler geldikleri tepedeki yaylaya bir çadır kurarlar. Daha yeni evli olan gelinin kaynanası gelinden bir ateş yakmasını ve yemek pişirmesini ister. Gelin şuradan, buradan, çalı, çırpı toplar, ancak çıkan rüzgardan ateşi yakamaz veya yanında kibriti yoktur. Gelin bütün çabalarına rağmen ateşi yakamayınca cadaloz kaynana, elinde oklava değneğiyle geline çok şiddetli saldırır. Ne olduğunu anlamayan gelin geçen seneden kalan küllere başını eğer ve saçlarını küllere bular.[/SIZE][/FONT][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3] [/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Meğerse, ta geçen seneden küllerin altında kalmış olan kıvılcım zavallı gelinin saçlarını tutuşturarak orada yığılı çalı, çırpı de alev alev yanar ve gelin de bu alevlerin içinde kül olur. Facia yerine yetişen güveyi ve Obanın gün görmüşleri bu hale acırlar, göz yaşı dökerler. Hain kaynana diz çöküp Hakk'a yalvarır ve masum gelinine yaptığına pişman olur; ama, iş işten geçmiştir. Gelinciğin kemiklerini bu ocağın mezarına gömerler ve bu dağa Gelincik Ana adını verirler.[/SIZE][/FONT][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3] [/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][B]5. Isparta Adı İle İlgili Bir Efsane: [/B]Vaktiyle Gülistan denilen bir diyarın Gülsultan adında bir hükümdarı varmış. Bu hükümdarın elma yanaklı, kiraz dudaklı, pembe gül tenli ve ahu bakışlı güzel bir kızı varmış. Kız, pembe gül tarlaları arasında doğup büyüdüğü için kendisi de güller gibi kokarmış. Bütün tabiat bu kıza aşıkmış. Bu güzel kız yüzünden komşu hükümdar dağlar yıllarca birbirleriyle mücadele etmişler. Bunlardan Davras adında dağ, yanıp tutuşan bağrından semalara alevler fırlatmış. Neden sonra bu dağlar bir karara varmışlar. Demişler ki: "Elele, omuz omuza verelim. Geniş bir dağ halkası yapalım. Bu halkanın ortasında hasıl olacak ovayı bereketlendirelim. Ovanın güney bölgesini bağ, bahçe ve gül tarlaları ile süsleyelim. Hiçbirimize yâr olmayan sevgilimizi oraya yerleştirelim. Başına da bekçi olarak Yağız Karatepe ile Efe Sidre tepeyi dikelim. Onun güzelliğini uzaktan seyredelim." Öyle yapmışlar. Böylece dağ halkasının ortasındaki geniş ovanın güneyinde güzel Isparta bütün tarih boyunca emniyet içinde, düşman istilası görmeden, huzur ve sükun içinde, yeşil fistanının uzun eteklerini yayarak, sevdalılarına cilveler yapıp durmuştur. En nefis elma ile kirazın ve en güzel gülün yetiştiği bu diyarda yetişen kız da elbet güzel olacaktır. [/SIZE][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
BÖLGELERİMİZ VE ŞEHİRLERİMİZ
Bölgeler ve Şehirler
Akdeniz Bölgesi
Isparta
Isparta efsaneleri
Üst
Alt