- Katılım
- 21 Haziran 2014
- Mesajlar
- 587
- Tepkime puanı
- 3
Selamün aleyküm kardeşlerim ve büyüklerim; bu çok enteresan bir soru aslında "İnsan neden acı çeker" benimde bugün aklıma geldi ve düşündüm. Kendi canını bile isteye yakan belki kurtulurum uzaklaşırım diye düşündüğü zamanlar olan biri olarak düşündüm.
Gerçekten insan neden acı çeker, neden canı yanar, neden taşıdığı acılara yüklere dayanmakta zorlandığını hisseder? Acaba gerçekten kaldıramıyor muyuz? Canımız neden bu kadar yanıyor neden içimizin acıdığı nefes alamadığımızı anlık öfkeler ile birlikte göğsümüze sanki dünya'nın yükü binmiş gibi neden daralıp bunalırız?
Benim farkettiğim sabrı bilmiyoruz her şeyde öylesine alışmışız ki istediğimizin istediğimiz anda olmasına olmayınca da hayıflanıp sızlanıp isyan etmeye sabrı unutmuşuz içimizde kenarlarda köşelerde alışmışız kolaya gerçekten bu kadar zor mu acaba?
İnsan neden acı çeker sorumlusu dünya mı, insanlar mı yoksa bizim gafletimiz imanımızın zayıflığı mı?
Biz insanlar hep bir suçlu sorumlu ararız sebebi birilerine yüklemek isteriz kendimizi rahatlatmak için uğraşır dururuz. Biz çoğu zaman kendi kendimizin canını acıtıyoruz sabretsek sadece Allah'a bıraksak dualarla istesek çıkış yolunu belki bu kadar zor olmayacak.
Ama yok canımızı bir insan yaktıysa bir işimiz ters gittiyse istediğimiz olmadıysa; tamam her şey bitti dünya'nın sonu geldi sanki bittim tükendim yoruldum artıklarla hayatımızı kendimiz zindan ediyoruz. Olmadıysa vardır bir sebebi hikmeti belki hakkında hayırlı değildi, belki kurtuldun, belki daha iyi olacak bilemiyoruz ki.
Hep kendi canımızı bile bile isteyerek kendimiz acıtıyoruz, halbuki sabretsek bıraksak Allah'ın takdirine canımız bu kadar yanmayacak, ama dedim ya canımızı kendimiz acıtıyoruz ve gün geçtikçe o yarayı kendimiz eşeliyoruz kendimizi acıyla meşgul edip dünya'ya küsüyoruz. Günlerce aylarca hatta belki yıllarca canımızı yakıyoruz, sonunda ise sadistleşiyoruz.
Ekmek gibi su gibi oluyor zaman içerisinde ve acının üzerine üzerine gidiyoruz, kendimize azalarımıza zulmediyoruz. Oysa sonuçta nokta kadar bir değişme yok bırak kardeşim bu işleri bırak olmuyorsa olmasın, dönmüyorsa dönmesin, o işinde olmasın vardır elbet derdi verenin de bir hesabı bildiği.
Ne demiş Yunus Emre derdi dünya olanın dünya kadar derdi olurmuş. Kalk bir silkelen rahatla at üzerindeki ölü toprağını uyan gafletten dün geçti gitti bugün var ama yarın olur mu veya yarın olur da acaba sen olur musun?
Olan değişmeyecek, ölen dönmeyecek ve ömrün bitecek eee o zaman neyin anlamı kaldı neyi bekliyorsun hala?
Derdi veren seni bekliyor ki sana dert verdi, kurtuluşun anahtarı da onda kendi canını yakmakla meşgul olmak isyana gaflete düşme yoluna yönelmek yerine kurtuluş yoluna yönel ki dünya'da ki hiç bir şey ama hiç bir şey canını acıtmasın vardır bir hayır de Allah'a sığın ve onun takdirine bırak bak işte o gün nasıl ferahlamaya başlıyorsun.
Hakkımızda her şeyin hayırlısı olsun, sabrımız daim olsun, her şey gönlünüzce güzel ve hakkınızda hayırlı olan bütün dualarınızın kabul olması duasıyla Allah'a emanet olun...
Gerçekten insan neden acı çeker, neden canı yanar, neden taşıdığı acılara yüklere dayanmakta zorlandığını hisseder? Acaba gerçekten kaldıramıyor muyuz? Canımız neden bu kadar yanıyor neden içimizin acıdığı nefes alamadığımızı anlık öfkeler ile birlikte göğsümüze sanki dünya'nın yükü binmiş gibi neden daralıp bunalırız?
Benim farkettiğim sabrı bilmiyoruz her şeyde öylesine alışmışız ki istediğimizin istediğimiz anda olmasına olmayınca da hayıflanıp sızlanıp isyan etmeye sabrı unutmuşuz içimizde kenarlarda köşelerde alışmışız kolaya gerçekten bu kadar zor mu acaba?
İnsan neden acı çeker sorumlusu dünya mı, insanlar mı yoksa bizim gafletimiz imanımızın zayıflığı mı?
Biz insanlar hep bir suçlu sorumlu ararız sebebi birilerine yüklemek isteriz kendimizi rahatlatmak için uğraşır dururuz. Biz çoğu zaman kendi kendimizin canını acıtıyoruz sabretsek sadece Allah'a bıraksak dualarla istesek çıkış yolunu belki bu kadar zor olmayacak.
Ama yok canımızı bir insan yaktıysa bir işimiz ters gittiyse istediğimiz olmadıysa; tamam her şey bitti dünya'nın sonu geldi sanki bittim tükendim yoruldum artıklarla hayatımızı kendimiz zindan ediyoruz. Olmadıysa vardır bir sebebi hikmeti belki hakkında hayırlı değildi, belki kurtuldun, belki daha iyi olacak bilemiyoruz ki.
Hep kendi canımızı bile bile isteyerek kendimiz acıtıyoruz, halbuki sabretsek bıraksak Allah'ın takdirine canımız bu kadar yanmayacak, ama dedim ya canımızı kendimiz acıtıyoruz ve gün geçtikçe o yarayı kendimiz eşeliyoruz kendimizi acıyla meşgul edip dünya'ya küsüyoruz. Günlerce aylarca hatta belki yıllarca canımızı yakıyoruz, sonunda ise sadistleşiyoruz.
Ekmek gibi su gibi oluyor zaman içerisinde ve acının üzerine üzerine gidiyoruz, kendimize azalarımıza zulmediyoruz. Oysa sonuçta nokta kadar bir değişme yok bırak kardeşim bu işleri bırak olmuyorsa olmasın, dönmüyorsa dönmesin, o işinde olmasın vardır elbet derdi verenin de bir hesabı bildiği.
Ne demiş Yunus Emre derdi dünya olanın dünya kadar derdi olurmuş. Kalk bir silkelen rahatla at üzerindeki ölü toprağını uyan gafletten dün geçti gitti bugün var ama yarın olur mu veya yarın olur da acaba sen olur musun?
Olan değişmeyecek, ölen dönmeyecek ve ömrün bitecek eee o zaman neyin anlamı kaldı neyi bekliyorsun hala?
Derdi veren seni bekliyor ki sana dert verdi, kurtuluşun anahtarı da onda kendi canını yakmakla meşgul olmak isyana gaflete düşme yoluna yönelmek yerine kurtuluş yoluna yönel ki dünya'da ki hiç bir şey ama hiç bir şey canını acıtmasın vardır bir hayır de Allah'a sığın ve onun takdirine bırak bak işte o gün nasıl ferahlamaya başlıyorsun.
Hakkımızda her şeyin hayırlısı olsun, sabrımız daim olsun, her şey gönlünüzce güzel ve hakkınızda hayırlı olan bütün dualarınızın kabul olması duasıyla Allah'a emanet olun...