Insan kaç şeyden yaratılmıştır?

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
kendinitanimak.jpg


Kendini tanımak, bilmek istersen, iki şeyden yaratılmış olduğunu bilmelisin...
Biri zahirî kalıp. Buna beden derler. Göz ile görülebilir...
Diğeri bâtın [içyüz, görünmeyen taraf] mânâsındadır.
Ona nefs derler, ruh derler ve kalb derler.
Bu ancak hakikat gözü ile bilinir. Baş gözü ile görülemez.

Senin hakikatin, aslın, bu bâtın mânâsındadır.
Ondan gayrisi ona tâbidir. Onun askeri ve hizmetçisidir.
Biz bu mânâya kalb ismini vereceğiz. Kalb dediğimiz zaman biliniz ki, bazen ruh dedikleri, bazen nefs dedikleri, insanın hakikatini demek istiyoruz...
Kalb demekle, göğsün sol tarafına yerleştirilmiş olan et parçası [yâni yüreği] kasdetmiyoruz.
Onun bir kıymeti yoktur. Hayvanlarda da ölülerde de vardır. Baş gözü ile görülebilir. Baş gözü ile görülen her şey, bu âlemden olup bunlara âlem-i şehâdet denir...

Kalbin hakikati bu âlemden değildir. Bu âleme garib olarak gelmiştir. Yolcu gibi gelmiştir...
Görünen et parçası [yürek] onun taşıyıcısı ve âletidir. Bedenin tüm uzuvları [organları], onun askeridir...
Bütün bedenin padişahı odur...
Hak Teâlâ´yı tanımak, O´nun cemâlini müşahede etmek, onun sıfatıdır.
Teklif ona olmaktadır. Hitab onadır. ´Itab ve ikab [azarlama ve cezalandırma] onadır...

Asıl saadet ve şekavet [bedbahtlık, kötü hallilik] onun içindir. Beden, bütün bunlarda ona uymaktadır...
Onun hakikatini bilmek, sıfatlarını tanımak, Allahü Teâlâ´yı tanımanın, bilmenin anahtarıdır...

Onu bilmeye çok uğraş ki, o çok yüksek bir cevherdir. Melekler cevherindendir.
Onun asıl madeni, Allahü Teâlâ hazretleridir.
Oradan gelmiştir, tekrar oraya dönecektir. Buraya gurbete gelmiştir.
Ticaret ve ziraat tohumu ekmek için gelmiştir. O hâlde bu mânâdaki ticaret ve ziraati bilmelisin.
kaynak Kimya-i Saadet
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Kendini tanımak, bilmek istersen, iki şeyden yaratılmış olduğunu bilmelisin...
Biri zahirî kalıp. Buna beden derler. Göz ile görülebilir...
Diğeri bâtın [içyüz, görünmeyen taraf] mânâsındadır.
Ona nefs derler, ruh derler ve kalb derler.
Bu ancak hakikat gözü ile bilinir. Baş gözü ile görülemez.

Senin hakikatin, aslın, bu bâtın mânâsındadır.
Ondan gayrisi ona tâbidir. Onun askeri ve hizmetçisidir.
Biz bu mânâya kalb ismini vereceğiz. Kalb dediğimiz zaman biliniz ki, bazen ruh dedikleri, bazen nefs dedikleri, insanın hakikatini demek istiyoruz...
Kalb demekle, göğsün sol tarafına yerleştirilmiş olan et parçası [yâni yüreği] kasdetmiyoruz.
Onun bir kıymeti yoktur. Hayvanlarda da ölülerde de vardır. Baş gözü ile görülebilir. Baş gözü ile görülen her şey, bu âlemden olup bunlara âlem-i şehâdet denir...
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
benlik.jpg


Ben” dediğimiz şey nedir. Hiç kimse bunu anlamış ve çözmüş değil. Elim, ayağım ben değil; davranışlarım ben değil; düşüncelerim ben değil.
Çünkü bunlara sahiplik yapıyorum, sahiplik yapanın sahip olunanla aynı olması mümkün değil.
Ben’in malik olduğu şeyler dağılıp parçalanabiliyorlar. Bacağım kesildiği zaman ben’im gitmiyor, düşüncelerimin değişmesi de ben’e zarar vermiyor, ben bütün bunların arkasında ve gerisinde duran fakat varlığı asla elle tutulmayan, gözle görülmeyen bir şeydir...
Senin hakikatin aslın bu bâtın mânâsındadır.
Ondan gayrisi ona tâbidir. Onun askeri ve hizmetçisidir...
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
colyolu.jpg


Niçin dünyaya geldiğimizi, hayatın anlamını, akıbetimizin ne olacağını düşünmekten geri duramayız.
Bunlar cevaplandırılması gerekli en önemli konulardır.
Bunlara çeşitli dinler, felsefeler, doktrinler farklı cevaplar vermiştir. Hangisini benimseyeceğimiz bize kalmış bir şeydir.
Eğer biz bir seçim yapmazsak aklı ve iradesi olmayan varlıklardan farksız oluruz.
Bu hususta başkası bize yardım edemez, kimse sorumluluğumuzu paylaşamaz. Hakikate karşı daima yalnız ve tek başınayız.
Saadet ve felaketimizi bu sorulara vereceğimiz cevaplar belirler. Hayatın günlük küçük gaileleri çoğu zaman bizi düşünmekten
alıkoyuyor ve akıntıya uyarak yaşıyoruz.

Kendinin ne olduğunu bilen insan, bazı kendini bilmezlerin, onun hakkında söylediklerinden etkilenmez .
Nereye Gittiğini Bilmiyorsan, Nereden ve nasil Gittiğinin Önemi Yoktur !!
İnsan, insan olmaya başladığı zaman ne olduğunu, nereden geldigini bilirse nereye gittiğini, de Bilir..
Madem Allah (c.c.) her şeyi bilerek yapıyor; öyleyse “nereden geldik, neyiz, nereye gideceğiz?” sorusunun asıl cevabı da
Allah’ın kelâmından öğrenilecektir.
İnsan öğrenci, dersin konusu kâinat, öğretmen Peygamber, Kur’an da ders kitabı...
Öyleyse, varlık âlemi ve kendimizle ilgili soruların gerçek cevabı Âlemlerin Rabbinde...
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
haksizlik.jpg


Kâmil insan olma süreci, ruhî insanın ön plâna çıkması ile bir başka deyişle nefsin ve benliğin arındırılması ile mümkündür.
İslam'da ruhun kemale ermesini engelleyen nefsin terbiyesi ve temizlenmesi vardır.
İnsan-ı kâmil olma yolculuğu, nefse hizmet eden aklı, nefsin kumandasından çıkarmaya, nefsî istekleri meşru daire ile sınırlandırıp,
aklı kalbin kumandasına vermeye bağlıdır.
Yolculuk esnasında da ifrat ve tefritlere düşmemek için, kalbî, ruhî hayatı, akıl ve mantıkla dengelemek gerekir.
Kişi, bu nefis terbiyesini ya velâyet yolu ile (az konuş, az ye, az uyu) veya fikir (akıl) yolu ile (şuur ve tefekkür) veya ikisinin birleşimi olan
"akleden kalb reşha" ile yapabilir.

Şeytan, nefsin isteklerini kullanarak insan kalbine fısıldar ve ona fesatlık eker. İnsanı bir gemiye benzetirsek, tayfa, personeli-nefsi ve onun
arzularını temsil eder; geminin tertip ve düzeninden sorumludur.
Kaptan da ruhu temsil eder; gidilecek hedefe gemiyi götürmekten mesuldür. Akıl da hem tayfaya hem de kaptana hizmet edebilecek bir problem çözme ve
ihtiyaçları giderme âletidir. İslâm'da nefis terbiye edilip arındırıldıktan sonra, insanı kâmil olma yolunda Kalbin Zümrüt Tepeleri'ne yolculuk başlar...
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
denizmanzara.jpg


Nefislerinin tutkularını gözeterek, geçici dünya hayatına yönelenler, olayları biraz akılcı düşünebilseler, bağlandıkları dünya hayatının
sonsuz yaşam yanında ne denli değersiz olduğunu Allah’ın izniyle anlayabilirler.
Ancak bu kimseler Rum Suresinde; “Onlar, dünya hayatından (yalnızca) dışta olanı bilirler. Ahiretten ise gafil olanlardır.” ayetiyle haber verildiği gibi,
karşılaştıkları olayları zahiri yüzüyle değerlendirirler.
İnananlar ise, yaşadıkları olayların zahirine aldanmazlar; olaylara batınından bakar, ardındaki hayır ve hikmetleri görmeye çalışırlar.
Ve Yüce Allah’ın hayırla yarattığı kaderlerini şükürle, sabırla izlemeye çaba gösterirler.

İnsan büyük bir yanılgı içinde yaşamını kendisinin şekillendirdiğini düşünüyorsa huzur bulamaz. Yıllarca çalışıp didinerek edindiği eve, paraya, işe ve aileye kavuşan kişi,
idealine ulaştığı halde kalbi tatmin olmaz.
Farklı korkular yaşamaya başlar. Ya tüm bu kazandıklarını bir gün yitirecek olursa?.. Kuruntuları nedeniyle bu kişinin ruh hali,
cehennemin bela dolu zifiri karanlıklarında ’ne ölebilen ne de diri kalabilen’ insanlarınki gibidir.

Hayatın zorluklarını aşmanın ve gerçek mutluluğu tatmanın yolunu Kur’an işaret eder ancak bile bile yüz çeviren insanlar, yalnızca ’kendilerine zulmederler’.
"Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar."
Yunus Suresi, 44
 
Üst Alt