İdrak nedir

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
idrak.jpg


Allah cc. cümlemize akıl fikir,idrak versin inşallah
İdrak nedir..? İdrak; anlayış, kavrayış, akıl erdirmek,bir tür sezgi,mânâ ve ilham ve fehmetmek gibi mânâları içine alır.
İdrak, beyindeki sentez kapasitesinin adıdır!.Her idrak edilen, belli bir mânâ açılmasıdır...

İdrak, denen şey, bir fiil değildir, bir manâdır!. İdrak denen şeyi, ne elle tutabilirsin ne gözle görebilirsin. Kısacası, idrakın, 5 duyu ile tesbiti mümkün değildir.
İdrak bir mânâdır. Mânâdır ki, mânâyı görür! Mânâ olan idrakın gördüğü de mânâdır!.. Yani, ilâhî isimlerin mânâsı!..

aklî idrak tabiatı itibariyle bir tür sezgi,mânâ ve ilhamdır..
İnsanın bilinçli yaşamı idrakı kadarıyladır... İçgüdüsel davranışlar idrak kadarıyla kontrol altına alınır...İdrak dediğin şeyin aslı, ilimdir!..
Yani, manâların ne olduğunu bilme, yaşama, hissetme, kendinde bulma ilmi! Yoksa bir nesne, bir cisim değildir ki, bu manâlar, gözle görülsün!...
Dolayısıyla senin her idrak ettiğin şey, eğer ona sonradan konmuş olan ismi kaldırırsan, ilâhi isimlerin mânâlarından oluşan bir terkibi mânâ olup, onun ötesinde bir varlığı yoktur.

İdrak, madde kâinatında sonsuz ve çeşitli madde sistemlerini birbirine bağlayan bir kudrettir. Varlığın mayası idraktir.
İlk meydana gelen varlık, ilk anından itibaren diğer daha basit madde kombinezonlarını ve sistemlerini, kendisinde mevcut olan bu mayanın,
yani idrakin yavaş yavaş gelişmesine uygun olarak birbirine bağlamakta ve yeni yeni kombinezonlar ve sistemler meydana getirmektedir.

İdrak öyle büyük bir kudrettir ki bütün hayatlar boyunca vazife bilgisi hazırlanışı yolunda geçireceği hazırlık kademelerinde, vicdan sistemi,kendi kendinin hem rehberi,
hem de harekete geçirici gücüdür. İşte bu da madde kâinatının diğer unsurları arasında onun, ruha en yakın bir vasıta durumunda bulunduğunu ifadesidir..

Şimdi Ortaya şu çıkıyor; Allâh'ı görmek veya Hak’kı görmek denen şey, bir idraktan, bir ilimden başka bir şey değildir...

Eveeet Bildiklerimi anlattım. Yani bildiğimi sandıklarımı. Ama bildiğim yanılgısıyla hayatta tökezleyip, hayal kırıklıkları yaşaya yaşaya, düşe kalka,
yanıla yıkıla bilgiyi idrake dönüştürme çabasındayım....
maddeyi unutup manada dirilip;bir anlayabilsek…ölümü bir idrak edebilsek...hayatti da idrak edebilirdik
.


acilangul1
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
idrak konusunu kaleme almamızı nasip eden Allahımıza, Hamdü Senalar ederiz. İdrak, düşünebilen her insanın mutlak sahip olması icab eden hususların belki en başta gelenidir. İnsan, idraki nisbetinde insandır.

Bir İslâm mütefekkirinin ifade ettiği gibi: Bakışımıza ve niyetimize göre hâdiseler, hayal ve idrakimizde farklı farklı suretler alır.

Meselâ bir rivayete göre, Hz. Âdem (as), bir zellenin (küçük bir hata, sürçme) cezasını çekmek üzere Cennet’ten çıkarılmış ve dünyaya gönderilmiştir.
Bazılarının idrak seviyesine göre, bu öylesine habis bir günahtır ki, Hz. Âdem ile kalmaz, onun neslinden gelen insanların da tamamına bulaşır.
Tâ ki, bir kilise papazı onları vaftiz edinceye kadar Âdem’in temiz çocukları kirli sayılır.

Başka bir idrak seviyesine göre ise Hz. Âdem Cennet’ten çıkarılmıştır; ama bu çıkarılış, onun neslinden gelecek olan bütün insanlara, Cennet’e giden yolları göstermek içindir.
Bu algı tarzı, Toroslardan kıvrılıp dökülen bir kaynak suyu kadar duru, Yunus’un şiirindeki mânâ kadar zengin ve Hz. Âdem’in (as) yüreği kadar temizdir.
Çünkü Hz. Âdem’in Cennet’ten dünyaya gönderilişi, fizikî mânâda bir düşüş olabilir; ama işin kadere bakan yönüyle, ulvî bir misyonla vazifelendirilmesidir.

İdrakte ki farklılık, onu özümsemede de kendisini gösterir.
Nemrut âvânesini toplayıp büyük bir ateş yakmış. Öyle bir ateş ki yukarıda merak edip yakınından geçen masum kuşlar, kavrulup yere düşüyor.
Aşağıda ise karıncayı bir dert, bir ıstırap sarmış. Bedeninden on kat büyük bir damla su ile yollara düşmüş. Nereye bastığının nereye çarptığının farkında değil.
Karıncanın perişanlığına şahit olanlar ona seslenir :

— Ne iş karınca kardeş, bu telâşın niye?
Karınca bir taraftan koşturuyor bir taraftan da cevabı yetiştiriyor:
— Nemrutlar ateş yakmış, Hz. İbrahim’i (as) ateşe atacaklar, ben de o yangını söndürmeye gidiyorum.
Muhatap algı körü, muhatap peygamber tanımaz, muhatap şımarık ve laubali:
— Karınca kardeş senin taşıdığın bir damla su ile o yangın sönmez ki!
Karınca kendinden beklenmeyen bir cevabı verir:
— Hiç değilse o yolda ölürüm.

Herkes, karınca ile aynı idraki özümsemiş olsa, Nemrutlar ne Hz. İbrahim’i (as) yakabilirler ne de diğer insanları.
Bir meseleyi idrak keyfiyeti, ona sahip çıkma azmine doğrudan tesir eder.

Her insan ancak idrak edebildiği kadarını bilebilir. Bir gram ötesini değil !Lütuf var, nasip var,idrak var!!
Aslında, İdrakin içinde hem itikadın ve ihlasın hem de amelin ve ihlasın saklıdır!
 
Üst Alt