- Katılım
- 16 Ekim 2014
- Mesajlar
- 17
- Tepkime puanı
- 0
İbrahim aleyhisselamın kıssası
Peygamber ve Evliyaların kıssaları bizim için bir hikâye değil, ibret vesilesidir. İbrahim aleyhisselam zamanında, yeryüzünde ondan başka Allaha iman ve ibadet eden yoktu. Herkes putlara ibadet ediyordu.
Allah celle celaluhu, İbrahim aleyhisselamı, putperest bir halkın içine gönderdi. İbrahim aleyhisselam onlarla çok mücadele etti. Halk, sonunda ondan kurtulmak için onu yakmaya karar verdiler: Eğer siz putlarınızı seviyorsanız, onları razı etmek istiyorsanız, bunu yakın, bu putlarınıza hakaret ediyor, bunu yakmazsanız putlarınız sizden razı olmaz dediler.
İbrahim aleyhisselamı yakmak için bir ay odun topladılar. Küfürlerinde o kadar samimiydiler ki bir yakınları hasta olduğunda, hastalarının iyi olması için sadaka olarak odun topluyorlardı. O kadar odun topladılar, öyle bir ateş yaktılar ki kuşlar üstünden uçarken yanıyor ve ateşin içine düşüyorlardı. Ateş o kadar dehşetli olmuştu ki yanına yaklaşıp İbrahim aleyhisselamı nasıl içine atacaklarını bilemediler.
Şeytan onlara gelip mancınıkla onu atabileceklerini söyledi ve onlara mancınık yapmayı öğretti. Daha sonra yüksek bir binanın üzerine mancınık kurdular. Onu, ateşin içine atmaya giriştiler. Gök ve yerlerdeki bütün melekler hatta gökler, yerler, topraklar, ağaçlar her şey ağlamaya başladı.
Melekler: Ya Rabbi! Yeryüzünde senin Halilinden başka sana ibadet eden yoktu. Onu da ateşte yakacaklar. Ona yardım etmek için bize izin ver dediler. Allah-u Zülcelâl buyurdu ki: Eğer benim Halilim sizden yardım isterse ona yardım edin, fakat sizden yardım istemiyorsa Halilimi bana bırakın.
İbrahim aleyhisselam ateşin içine doğru giderken, rüzgâr meleği gelerek: Eğer istiyorsan, bir rüzgâr estireyim de o ateşi dağıtayım dedi.
Yağmur meleği gelerek: Eğer istiyorsan, ateşin üzerine yağmur yağdırarak onu söndüreyim dedi. İbrahim aleyhisselam: Hayır, Rabbim nasıl istiyorsa öyle olsun buyurdu. Hatta havada ateşe doğru giderken, Cebrail aleyhisselam yanına geldi ve İbrahim aleyhisselama: Benden ne istiyorsun? Senin yardımına geldim dedi. İbrahim aleyhisselam: Sana ihtiyacım yoktur. Allah bana yeter. O ne güzel sevgili ve ne güzel vekildir. dedi.
Cebrail aleyhisselam: Öyleyse Allaha yalvar seni kurtarsın. Dediğinde: Ona yalvarmam gerekmez, beni görmüyor mu? dedi. Bunun üzerine, Allah-u Zülcelâl şöyle buyurdu: Biz, Ey ateş! İbrahime karşı serin ve selametli ol, dedik! (Enbiya; 69)
İşte görüyorsunuz; onların hali ne kadar güzel ve yerinde. Onlara mutabaat yapmayı, denizden bir damla kadar dahi olsa Allah bize nasip etsin. Eğer Allah-u Zülcelâl, ateşe yalnızca Serin ol deseydi, İbrahim aleyhisselam içinde üşüyecekti. Bunun için Selametli de ol! buyurdu.
Cebrail aleyhisselam onu aldı, ateşin içinde bir yere koyunca, orası güllük gülistanlık bir yer oldu. Kâfir Nemrut, bir ay sonra gitti baktı ki İbrahim aleyhisselam çimenlerin üzerinde, etrafında da sular, ağaçlar, güller, çiçekler var: Ya İbrahim! Senin Rabbin ne kadar kuvvetlidir. Ben ona yüz deve kurban edeceğim dedi. İbrahim aleyhisselam: Ya Nemrut! Sen milyar deve kessen de iman etmedikçe, Allah kabul etmez, iman et dedi.
İnsanın vücudundan ve ruhundan daha kıymetli neyi vardır! Bakınız, İbrahim aleyhisselam ruhunu Allah-u Zülcelâl için feda etti; Allah-u Zülcelâl de ona bu şekilde davrandı. Allah-u Zülcelâl insanı imtihan etmektedir. Bunun için bu imtihanda başarılı olmaya çalışalım.
Allah-u Zülcelâl başka bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: De ki Rabbim! Beni, takdir ettiğin yere, gönül rahatlığı ve huzur içinde koy ve çıkacağım yerden de dürüstlükle ve selametle çıkmamı sağla. Bana katından yardım edici bir kuvvet ver. (İsra; 80) Allah-u Zülcelâl bize bu ayetle, ne şekilde dua etmemiz gerektiğini bildirmektedir. Bu ayet-i kerimeden açıkça anlaşıldığına göre, insan yaratılışı gereği zayıftır. Allah-u Zülcelalin azameti karşısında ve Onun hakkını, ibadetini yerine getirmede çok zayıftır. Onun için Allah-u Zülcelâl bize öğretip yol göstermiştir.
Hakikaten de kendimizi düşünürsek, ne günaha ne de taate sabrımızın olmadığını anlarız. Bu konularda çok zayıfız. Kişi, Allah-u Zülcelalin kuvvetini arkasına almayı isterse her şey ona kolay olur, hiç bir şeyden zahmet duymaz. Çünkü Allah-u Zülcelalin kudret ve azameti her şeye kadirdir. Onun için Allah-u Zülcelâl bize yol göstererek, Benden isteyin buyurmaktadır.
Sehl bin Tusteri (rahmetullahi aleyh) ismindeki bir zata: Bu ayetin tefsiri nasıldır? diye sormuşlar, o da şöyle buyurmuştur: Kişinin dilininin, devamlı hak üzere konuşması suretiyle, Allahın (celle celaluhu) ona yardımcı olmasıdır. (Allahın ona bunu nasib etmesidir.)
Hakikaten dil, insanı cehenneme de cennete de götürebilmektedir. İnsan ne konuştuğuna çok dikkat etmelidir.
Peygamber ve Evliyaların kıssaları bizim için bir hikâye değil, ibret vesilesidir. İbrahim aleyhisselam zamanında, yeryüzünde ondan başka Allaha iman ve ibadet eden yoktu. Herkes putlara ibadet ediyordu.
Allah celle celaluhu, İbrahim aleyhisselamı, putperest bir halkın içine gönderdi. İbrahim aleyhisselam onlarla çok mücadele etti. Halk, sonunda ondan kurtulmak için onu yakmaya karar verdiler: Eğer siz putlarınızı seviyorsanız, onları razı etmek istiyorsanız, bunu yakın, bu putlarınıza hakaret ediyor, bunu yakmazsanız putlarınız sizden razı olmaz dediler.
İbrahim aleyhisselamı yakmak için bir ay odun topladılar. Küfürlerinde o kadar samimiydiler ki bir yakınları hasta olduğunda, hastalarının iyi olması için sadaka olarak odun topluyorlardı. O kadar odun topladılar, öyle bir ateş yaktılar ki kuşlar üstünden uçarken yanıyor ve ateşin içine düşüyorlardı. Ateş o kadar dehşetli olmuştu ki yanına yaklaşıp İbrahim aleyhisselamı nasıl içine atacaklarını bilemediler.
Şeytan onlara gelip mancınıkla onu atabileceklerini söyledi ve onlara mancınık yapmayı öğretti. Daha sonra yüksek bir binanın üzerine mancınık kurdular. Onu, ateşin içine atmaya giriştiler. Gök ve yerlerdeki bütün melekler hatta gökler, yerler, topraklar, ağaçlar her şey ağlamaya başladı.
Melekler: Ya Rabbi! Yeryüzünde senin Halilinden başka sana ibadet eden yoktu. Onu da ateşte yakacaklar. Ona yardım etmek için bize izin ver dediler. Allah-u Zülcelâl buyurdu ki: Eğer benim Halilim sizden yardım isterse ona yardım edin, fakat sizden yardım istemiyorsa Halilimi bana bırakın.
İbrahim aleyhisselam ateşin içine doğru giderken, rüzgâr meleği gelerek: Eğer istiyorsan, bir rüzgâr estireyim de o ateşi dağıtayım dedi.
Yağmur meleği gelerek: Eğer istiyorsan, ateşin üzerine yağmur yağdırarak onu söndüreyim dedi. İbrahim aleyhisselam: Hayır, Rabbim nasıl istiyorsa öyle olsun buyurdu. Hatta havada ateşe doğru giderken, Cebrail aleyhisselam yanına geldi ve İbrahim aleyhisselama: Benden ne istiyorsun? Senin yardımına geldim dedi. İbrahim aleyhisselam: Sana ihtiyacım yoktur. Allah bana yeter. O ne güzel sevgili ve ne güzel vekildir. dedi.
Cebrail aleyhisselam: Öyleyse Allaha yalvar seni kurtarsın. Dediğinde: Ona yalvarmam gerekmez, beni görmüyor mu? dedi. Bunun üzerine, Allah-u Zülcelâl şöyle buyurdu: Biz, Ey ateş! İbrahime karşı serin ve selametli ol, dedik! (Enbiya; 69)
İşte görüyorsunuz; onların hali ne kadar güzel ve yerinde. Onlara mutabaat yapmayı, denizden bir damla kadar dahi olsa Allah bize nasip etsin. Eğer Allah-u Zülcelâl, ateşe yalnızca Serin ol deseydi, İbrahim aleyhisselam içinde üşüyecekti. Bunun için Selametli de ol! buyurdu.
Cebrail aleyhisselam onu aldı, ateşin içinde bir yere koyunca, orası güllük gülistanlık bir yer oldu. Kâfir Nemrut, bir ay sonra gitti baktı ki İbrahim aleyhisselam çimenlerin üzerinde, etrafında da sular, ağaçlar, güller, çiçekler var: Ya İbrahim! Senin Rabbin ne kadar kuvvetlidir. Ben ona yüz deve kurban edeceğim dedi. İbrahim aleyhisselam: Ya Nemrut! Sen milyar deve kessen de iman etmedikçe, Allah kabul etmez, iman et dedi.
İnsanın vücudundan ve ruhundan daha kıymetli neyi vardır! Bakınız, İbrahim aleyhisselam ruhunu Allah-u Zülcelâl için feda etti; Allah-u Zülcelâl de ona bu şekilde davrandı. Allah-u Zülcelâl insanı imtihan etmektedir. Bunun için bu imtihanda başarılı olmaya çalışalım.
Allah-u Zülcelâl başka bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: De ki Rabbim! Beni, takdir ettiğin yere, gönül rahatlığı ve huzur içinde koy ve çıkacağım yerden de dürüstlükle ve selametle çıkmamı sağla. Bana katından yardım edici bir kuvvet ver. (İsra; 80) Allah-u Zülcelâl bize bu ayetle, ne şekilde dua etmemiz gerektiğini bildirmektedir. Bu ayet-i kerimeden açıkça anlaşıldığına göre, insan yaratılışı gereği zayıftır. Allah-u Zülcelalin azameti karşısında ve Onun hakkını, ibadetini yerine getirmede çok zayıftır. Onun için Allah-u Zülcelâl bize öğretip yol göstermiştir.
Hakikaten de kendimizi düşünürsek, ne günaha ne de taate sabrımızın olmadığını anlarız. Bu konularda çok zayıfız. Kişi, Allah-u Zülcelalin kuvvetini arkasına almayı isterse her şey ona kolay olur, hiç bir şeyden zahmet duymaz. Çünkü Allah-u Zülcelalin kudret ve azameti her şeye kadirdir. Onun için Allah-u Zülcelâl bize yol göstererek, Benden isteyin buyurmaktadır.
Sehl bin Tusteri (rahmetullahi aleyh) ismindeki bir zata: Bu ayetin tefsiri nasıldır? diye sormuşlar, o da şöyle buyurmuştur: Kişinin dilininin, devamlı hak üzere konuşması suretiyle, Allahın (celle celaluhu) ona yardımcı olmasıdır. (Allahın ona bunu nasib etmesidir.)
Hakikaten dil, insanı cehenneme de cennete de götürebilmektedir. İnsan ne konuştuğuna çok dikkat etmelidir.