İbadetin doğru ve faziletli olanı korkarak mı yoksa severek mi yapmak?

K

Kayıtsız Üye

Kayıtsız
Misafir
Allah’ın selamı üzerinize olsun.
Bu sayfayı 4 yılı aşkın zamandır ara ara takip ediyorum.
İçinden çıkamadığım durumlarda bu sayfada buluyorum. İnşallah bu sefer de yazacaklarıma kısa sürede su serinliğinde bir cevap bulurum. Buna çok ihtiyacım var.
Bir buçuk ay kadar önce bi yakınımı kaybettim ve kefenlemeyi gördüğüm için kendi ölümümü düşünerek korkuya kapıldım.
Örtünmeye başladım ama kısa sürede sanki bırakacak mışım gibi bitmek bilmeyen vesveselerle boğuyorum. Bu süreçte o kadar çok şey okudum ki nur suresi 31.ayeti biliyorum. Bu farzın hem Allah’ın hem Peygamberimiz in emri olduğunu biliyorum. Okuduğum başka rivayetler de var. Saçı açık gezen kadınların cehennemde saçlarından asılarak beyinleri kaynayarak azap edileceği. Bunlar da beni dehşete düşürdü. 30 yaşını geçtim şimdiye kadar geç kalıp pişman olup sürekli tövbe etmem gerekirken yapamayacağımı düşünüp duruyorum. Kız çocuğuma ilerde bu farzı anlatabilmem için benim yapmam örnek olmam gerekir diyorum. Ama korkum çok fazla. Sanki bırakırsam bir daha nasip olmadan ölecekmişim gibi geliyor. Başıma bela gelecekmiş gibi hissediyorum Allah korusun. Tesettürlü olmaya çalıştığım günden beri hayattan soğudum sanki. Hiçbiryere gitmek istemiyorum. Aslında bu dünya zaten geçici burda mutlu olmasam da olur diyorum. Çok fazla şey okudum dirayet gösterenler de var bırakanlar da vardı.
Açık gezmenin fasıklık olduğunu da öğrendim. Dediğim gibi çok şey okudum.
Ben açıkken de dua ederdim Allahım bana da nasip et diye. Şimdi neden kendimle bu kadar uğraşıyorum anlamış değilim.
Lütfen severek yapmam için ne yapabilirim yardım edin.
Bu halden nasıl kurtulurum yani takıntı yapmadan doğrularla yaşamak için ne yapmalıyım.
Bırakmak da mutlu etmez.
Dünya bir aldanış ahirete bir geçiş yolu. Bırak kendini kuranın emirlerine diyorum mutlu olmayı bırak Allahın emirlerini uygula diyorum kendime.
Ama yeterince takvalı değilimki bunlar geliyor aklıma.
Lütfen dua edin bana ve benim gibi olanlara. Cevabınızı sabırsızlıkla bekliyorum.
Allah’a emanet olun.
 

osisko

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
6 Aralık 2015
Mesajlar
46
Tepkime puanı
1
Allah’ın hem Peygamberimiz in emri olduğunu biliyorum.

Bunu biliyor olmanız yetmez mi.?

İbadetin makbul olanı, yalnızca Allah rızası için yapılandır. Başkaca hiç bir hesap içerisine girmemek de ibadette hem gönül huzurunu, hem de madden huzuru beraberinde getirir.

Yakınınızın kefenlenmesini görünceye kadar böyle bir huzursuzluk, vesvese ile ilgili rahatsızlığınız olmadı ise, şu anki durumda doğru yoldasınız demektir. Çünkü şeytan boş insanla neden uğraşsın..? Onun işi doğru yolda olanlar. Doğrunun yolunda pusuda bekler.

Vesvese dediğiniz şeyin size her hangi bir yaptırımı yok. O sadece fısıldar ve yapmanızı ister. İnanç ve imanınız gereği sizin karşı duruş sergilemeniz, hem Allah 'a olan kulluk vazifeniz, hem de ahiret yurdu için büyük bir kazanılım demektir.

Kişi evinde her ne halde olur ise olsun, dışarı ortamında kendisine çeki, düzen vermesi, insanların dikkatlerini üzerine çekmemesi, edep ve terbiye çerçevesinde hareket etmesi gerekir.

Bir yol büyüğü şöyle der; "Bir kadının üzerinde ne kadar çok erkeğin nazarı ve dikkati var ise, evindeki huzursuzluğu da o denli fazladır"..!

"Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mümin kadınlara söyle: Ev dışına çıktıkları zaman dış elbiselerini üzerlerine salıversinler. Böyle yapmaları onların iffetli tanınmaları ve kendilerine sarkıntılık edilerek incitilmemeleri yönünden en uygun bir davranıştır. Allah gafurdur, rahîmdir.
Ahzap 59

Yani dışarı ortamında biraz vasat, ev halinde çekiciliğe daha fazla önem vermek, hem erkeğin eve bağlanması, hem aile bağlarının güçlü olması, hem de Allah tarafından o yuvanın korunup kollanması anlamına gelir.

Unutmayın ki, Allah için ne yaparsanız yapın, sonuç size fazlasıyla geri dönecektir. Hem manen, hem de madden. Şu an nasıl yaparım sorusunu sormanız bile, Allah 'ın sizden hoşnut olduğu, sizi korumaya aldığı anlamına gelir.

Hz. Allah böyle güzellikler manzumesini biz insanoğluna sunmuş, öyle ise bunun teşekkürünü, hamdini, şükrünü yerine getirmemiz gerekir.

Şöyle bir örnek vereyim:

Diyelim ki, dünya hayatında yüz yirmi yıl ömür yaşadınız. Uzunca bir zaman değil mi.? Peki bu yüz yirmi yılı ebedi ahiret hayatının üzerine getirip koyduğunuz zaman ne kadar yer, zaman, süre tutabilir.?

Bir yanda dünya hayatında yüz yirmi yıl..! Gecesi ve gündüzü, başlangıcı ve sonu olan, doğumu ve ölümü, gençlik ve yaşlılığı olan. Her bir an, her bir saniye, her bir saati ve her bir günü imtihan olan yüz yirmi yıllık dünya hayatı..

Diğer bir yanda ahiret hayatı, ebediyet, sonsuzluk..! Allah için dünyada vermiş olduğun kıymetli zaman karşılığında içerisinde ebedi kalacağın bir cennet ..

Yüz yirmi yılı alıp, başlangıcı ve sonu olmayan ebedi hayatın üzerine getirip koyduğunuz zaman, dünya hayatının yüz değil, bin yüz senesi de olsa, ebedi ahiret hayatına karşın bir tek nokta dahi etmediğini göreceksiniz. Bir tek nokta dahi etmeyen dünya hayatını, ahirete tercih etmenin ne kadar büyük bir gaf olduğunu inşaallah farkedeceksiniz.

Dünya hayatı insanoğluna verilmiş ikinci bir fırsattır. Ayette de buyrulduğu gibi; "Ya Rabbi bana ikinci bir fırsat daha vermiş olsaydın" demeyesiniz, demeyelim diye sunulmuş ikinci bir fırsat.. Bunun değerini bilelim ve tercihimizi buna göre yapalım.

Hz. Allah insana bir günde yirmi dört saat vermiş.

Yirmi dört saate karşılık, bize yirmi dört saati verene iki saatini geri vermemiz gerekiyor. Eğer ki bu cömertliği gösteremez isek, Allah 'ın bize verdiklerine karşı nasıl şükreder, nasıl hamd eder olabiliriz.?

Unutmayınız ki, birileri için değil, Allah için, dolayısı ile kendimiz için yaşıyoruz. Hayatımıza bunu göz önünde bulundurarak yön verelim, kararlarımızı buna göre alalım. Bizim için birileri ne der takıntısından kurtulun.

Bu arada Kuran-ı Kerim meali okumayı ihmal etmeyin.

Yalnızca Allah için, Allah rızası için..!
 
K

Kayıtsız Üye

Kayıtsız
Misafir
Unutmayınız ki, birileri için değil, Allah için,
Bu arada Kuran-ı Kerim meali okumayı ihmal etmeyin.

Yalnızca Allah için, Allah rızası için..!
Öncelikle çok teşekkür ederim Allah razı olsun.
İşte ben kendimden emin olamıyorum yani korkum var. Allah korkum bu kadar ağır basmasa 4.günden bırakırdım ama ama bırakmaya cesaret edemedim yani korkuyla yapıyorum ama Allah rızasını kazanmak istiyorum derken kendimi mi kandırıyorum bu hislerime cevap bulamıyorum.
Sonra pantollu tesettür ne kadar doğru caiz değil diyen onca açıklama varken.
Tesettür güzelliği gizlemektir ortaya çıkarmak değil ben örtüyle daha güzel olmaya çalışmadım.
İzlediğim okuduğum haber kıssa herşeyden ibret çıkarmaya çalışıyorum en basiti kulpu ısınmış bi tencereye bile saniyelik refleks verip dayanamıyoruz. Bu ve buna benzer karşılaştığım herşeyde cehenneme nasıl dayanaksın diyorum kendime.ama bu halimden de korkuyorum.
Ya hesap gününde sen ateşten korktuğun için örtündün derse Rabbim.
Bi rivayette günahkar bir adam günahlarına pişman Allah yolunda olmaya çalışıyormuş cennete girmiş. Başka bir adam da ben salih ameller işledim cenneti hakettim demiş kibre kapıldığı için cehenneme girmiş.
Ben kefenlemeyi görünce dedimki kefen bile 3 kat sarılıyor bu neyin asiliği örtündüğün gün kefenlendiğin gün olmasın dedim kendime.

Açıkken kıldığım namazlarda ruhen şuanki halime nazaran bi nebze de olsa daha umutluyken şimdi kılmak zorundayım ne kılsam kar borcumdan gider der gibiyim.

Allahım diyorum bana ve benim gibi hissedenlere yardım et diye dua ediyorum.
Sizlerden de dua ve cevap bekliyorum.
Allahın selamı üzerinize olsun.
 

osisko

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
6 Aralık 2015
Mesajlar
46
Tepkime puanı
1
Öncelikle çok teşekkür ederim Allah razı olsun.
İşte ben kendimden emin olamıyorum yani korkum var. Allah korkum bu kadar ağır basmasa 4.günden bırakırdım ama ama bırakmaya cesaret edemedim yani korkuyla yapıyorum ama Allah rızasını kazanmak istiyorum derken kendimi mi kandırıyorum bu hislerime cevap bulamıyorum.
Sonra pantollu tesettür ne kadar doğru caiz değil diyen onca açıklama varken.
Tesettür güzelliği gizlemektir ortaya çıkarmak değil ben örtüyle daha güzel olmaya çalışmadım.
İzlediğim okuduğum haber kıssa herşeyden ibret çıkarmaya çalışıyorum en basiti kulpu ısınmış bi tencereye bile saniyelik refleks verip dayanamıyoruz. Bu ve buna benzer karşılaştığım herşeyde cehenneme nasıl dayanaksın diyorum kendime.ama bu halimden de korkuyorum.
Ya hesap gününde sen ateşten korktuğun için örtündün derse Rabbim.
Bi rivayette günahkar bir adam günahlarına pişman Allah yolunda olmaya çalışıyormuş cennete girmiş. Başka bir adam da ben salih ameller işledim cenneti hakettim demiş kibre kapıldığı için cehenneme girmiş.
Ben kefenlemeyi görünce dedimki kefen bile 3 kat sarılıyor bu neyin asiliği örtündüğün gün kefenlendiğin gün olmasın dedim kendime.

Açıkken kıldığım namazlarda ruhen şuanki halime nazaran bi nebze de olsa daha umutluyken şimdi kılmak zorundayım ne kılsam kar borcumdan gider der gibiyim.

Allahım diyorum bana ve benim gibi hissedenlere yardım et diye dua ediyorum.
Sizlerden de dua ve cevap bekliyorum.
Allahın selamı üzerinize olsun.


Allah cümlemizden de razı olsun.

Hangi konuda kendimizden emin olabiliriz.? Hiç bir konuda.. Kendimizden emin olmamız, varlık, benlik, gurur, kibir gibi Allah 'ın sevmediği sıfatlara sahip olmak demektir.

Emin olmak, imanın ölçüsüdür. Şahitlik ederim ki, Allah 'tan başka ilah yoktur gibi. Peygamber efendimiz ashabı ile sohbet ederlerken;

"Allah lutfetmedikçe hiç kimse cennete giremez" buyurmuşlardır.

Bunun üzerine orada bulunanlardan birisi sorar; Sen de mi ya Resulullah.?

"Evet, bende"..! cevabını verir.

"Havf-u reca", korku ve ümit arası olmamız gerekmektedir. Cennet ve cehennem hesabından kurtulun. Kurtulun derken, maksasınız Allah 'ın rızası olsun. Kulun başka hesapların peşine düşmesi, hem yaptığı, hem de yapacağı ibadetlerine zarar verir.

Allah 'ın gazabı şiddetlidir ancak, "rahmetim gazabımı geçmiştir" buyuran Hz. Allah 'ın rahmeti, merhameti, mağfireti namütenahidir. Allah 'a gazap yanından yaklaşamazsınız. Rahmet yönünden yaklaşmanız gerekir.

Allah 'ın rahmeti, merhameti, mağfireti, lütuf ve ihsanını da Allah 'ın rızası içerisindedir.

Maksat, Allah 'ın rızasını kazanmak olduğu zaman, bir çok yük hafifler, bir çok sıkıntı yerini huzura bırakır. Yeter ki Allah rızası için yapmış olduğumuz hiç bir şeyin içerisine, menfaat ve çıkarın girmesine müsaade etmeyelim.

Cenneti umanlar, cehennemden korkanlar için güzel bir kıssa vardır. Şöyle ki;

Bir gün Adeviye validemiz, bir elinde kazma, bir elinde kürek, hışımla yürüyor. Onun bu halini gören ahali merak eder ve sorarlar;

Hayırdır ya Adeviye hatun.? Nereye gidersin böyle, öfkeli ve sinirli bir halde.? diye sorduklarında;

Küreği göstererek, şununla "cehennemi yıkacağım". Kazmayı göstererek, şununla da "cenneti yıkacağım" der.

Merak eder, sebebini sorarlar. Şöyle der;

Bakıyorum etrafımızdaki insanların bir kısmı cennet sevdasından, cenneti istedikleri için ibadet eder.

Diğer bir kısmı da cehennemden korktukları için ibadet ederler. "Allah rızası için ibadet eden kalmamış" der..!

Hepsi de Allah 'ın rızası içerisindedir. Rızadan gayrı hesap yapmak, menfaat ve çıkar için demektir.

Tesettür konusuna gelince size şöyle bir örnek vereyim.

Kapalı olmanız, ifadenizdeki gibi sizi rahatsızlığa itiyor ise, başınızın açık olması sorun değil. Şöyle ki, başınız kapalı, gönlünüz açık olmaktansa, başınız açık, gönlünüz tesettürlü olsun. Surette değil, siret ile bu işi halledersiniz.

Zaten tesettürdeki amaç, bütün hale yansımalı. Hal yok ise, tesettür ne yapsın. Hacda duyduğum bir ifade bütün dengeleri değiştirmişti. Şöyle denildi;

Esas Hac, Hac 'dan sonra başlar. Hac, sayılı günlerdedir. En uzun süre kırk beş gün kadardır. Kırk beş günden sonra, memlekete dönünce Hac 'daki hal devam etmiyor, ettirilemiyor ise, ters giden bir şeyler var demektir. Aynı halin buraya da yansıması gerekmektedir.

Diğer bir ifade ile ; Hacda iken gönlümüz burada olacağına, buradayken gönlümüz Hac 'da olsun..!

Kıssadan hisse, Allah 'ın rızası dışına çıkmamak, yalnızca rızasının talibi olmaya gayret ve çaba harcamak, ahiret yurdunda insanın iyi yerlere gelmesine vesiledir, sebeptir. Hayatınızdan hesabı çıkartın. Birileri için değil, Allah için, kendinizi Allah 'a nasıl yakın hissediyorsanız o şekilde yaşayın.

Hz. Allah buyuruyor ki; "Kulum bildiği ile amel ederse, biz ona bilmediklerini öğretiriz"..!

Tevekkel tu TaalAllah deyin, dosdoğru yürüyün inşaallah...
 
Üst Alt