- Katılım
- 16 Ekim 2014
- Mesajlar
- 17
- Tepkime puanı
- 0
Şunu iyi bilmemiz lazımdır ki yaptığımız ibadet, âdet halini almamalıdır. İnsan, ibadet ettiği zaman, o ibadetin sahibine bir semere, bir nur getirmesi lazımdır. İbadet, kendi sahibine bir menfaat vermezse onun kalbine, ruhuna bir nur getirmezse bu tam bir ibadet sayılmaz. İbadetin, sahibine menfaat vermesi için kişinin; maneviyatını düzeltmeye ve günahlardan muhafaza olmaya ihtiyacı vardır. Bunları yaparak, ibadeti kendisine kolaylaştırmalı ve tatlılıkla ibadet edebilmelidir.
Aksi takdirde, ibadet, sahibine menfaat vermezse kişi manevi yönden noksan olur. Mesela, insan namaza girdiği zaman, Allahın huzuruna girdiğini bilmelidir. Rükûya gittiği zaman: Allahu Zülcelalin kudret ve azameti karşısında eriyorum, acizliğimi gösteriyorum diye, bilmelidir. Secdeye gittiği zaman, en az üç sefer: Subhane rabbiyel ala demelidir. Fakat acele acele, huzursuz, gafletle derse o secdeden, maneviyat bakımından bir istifadesi olmaz. Onun için elimizden geldiği kadar, ibadetimizi huzurlu yapmalıyız.
Evliyadan bir zat şöyle demiştir: Keşke insanlar benim vücudumu kerpetenle parça parça etseler de (buna razıyım) tek, Allaha ibadet etsinler, günah işlemesinler.
O, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin ümmetinden bir Evliyaydı. Ya, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, yaptığımız günahlardan dolayı bize ne kadar acıyor, bir bilsek! Onun için elimizde fırsatlar varken, bunları değerlendirelim.
Allahu Zülcelâl başka bir ayet-i kerimede de şöyle buyurmuştur: Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allahtan razı olmuşlardır. İşte bu mükâfat, Rabbine saygı gösterene mahsustur. (Beyyine; 8 ) Demek ki insan için ahiretin durumu, bu dünyadaki tutumuna göre olacaktır. Dünyada Allahtan korkanlar, ahirette Allahtan razı olacaklar, Allah da onlardan razı olacaktır.
Allah-u Zülcelâl, kendi fazlı ve keremi ile bizlere muamele etsin ve hepimize razı olacağı şekilde salih amel nasip etsin (Âmin)
SEYDA MUHAMMED KONYEVî
Aksi takdirde, ibadet, sahibine menfaat vermezse kişi manevi yönden noksan olur. Mesela, insan namaza girdiği zaman, Allahın huzuruna girdiğini bilmelidir. Rükûya gittiği zaman: Allahu Zülcelalin kudret ve azameti karşısında eriyorum, acizliğimi gösteriyorum diye, bilmelidir. Secdeye gittiği zaman, en az üç sefer: Subhane rabbiyel ala demelidir. Fakat acele acele, huzursuz, gafletle derse o secdeden, maneviyat bakımından bir istifadesi olmaz. Onun için elimizden geldiği kadar, ibadetimizi huzurlu yapmalıyız.
Evliyadan bir zat şöyle demiştir: Keşke insanlar benim vücudumu kerpetenle parça parça etseler de (buna razıyım) tek, Allaha ibadet etsinler, günah işlemesinler.
O, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin ümmetinden bir Evliyaydı. Ya, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, yaptığımız günahlardan dolayı bize ne kadar acıyor, bir bilsek! Onun için elimizde fırsatlar varken, bunları değerlendirelim.
Allahu Zülcelâl başka bir ayet-i kerimede de şöyle buyurmuştur: Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allahtan razı olmuşlardır. İşte bu mükâfat, Rabbine saygı gösterene mahsustur. (Beyyine; 8 ) Demek ki insan için ahiretin durumu, bu dünyadaki tutumuna göre olacaktır. Dünyada Allahtan korkanlar, ahirette Allahtan razı olacaklar, Allah da onlardan razı olacaktır.
Allah-u Zülcelâl, kendi fazlı ve keremi ile bizlere muamele etsin ve hepimize razı olacağı şekilde salih amel nasip etsin (Âmin)
SEYDA MUHAMMED KONYEVî