Hz.Muhammed'in Azrail, Malik, Hz.İbrahim ile tanışması ve Cehennem

Rüya Tabircisi

Moderatör
Moderatör
Rüya Tabirleri
Katılım
17 Mart 2019
Mesajlar
825
Tepkime puanı
277
Konum
Türkiye
Şimdi bir anlığına, Hz.Muhammed (s.a.v) devrinde yaşadığımızı, onun sahabelerinden birisi olduğumuzu farzedelim.. Hz.Muhammed oturmuş, sahabeleri onun yanına toplaşmış diye farzedelim.. Bunları, Hz.Muhammedin bize canlı olarak anlattığını farzedelim, bunu düşünelim, öyle okuyalım..


Hz.Muhammed (Allah'ın rahmeti ve bereketi ona ve ümmetine olsun) Müslümanlara yine bir gün ahireti vs. anlatırken,
şöyle buyurur:
.....Daha sonrasında cüsseli ve korkutucu bir görünüme sahip olan bir melek gördüm. Ayakları yerin 7 kat dibine girmişti. Başıysa Arşa eriyordu! (Hz.Muhammed bunları söyleyerek onun ne kadar uzun olduğunu ve ne kadar heybetli olduğunu bildirmiştir).

Hz.Muhammed sözlerine şöyle devam eder:

Nurdan yaratılmış bir kürsüye oturmuştu..! Emrinde olan sayısız-hesapsız melek gördüm. Bu meleğin heryeri "ölüm" emrini bekleyen (yani insanların ölüm emrini bekleyen) meleklerle sarılmıştı.. Sağında büyük bir yazı tahtası gördüm.. Solunda büyük bir ağaç gördüm.. Yüzünde gülümsemeye dair hiçbirşey bulunmuyordu.. Yanımdaki melek Cebraile şöyle sordum:

"Ey Kardeşim! (Hz.Muhammed, Cebraile "Kardeşim Cibril" hitap eder). Bu melek kimdir öyle?"

Kardeşim Cibril şöyle cevap verdi:

"İşte O, lezzetleri acı hale getirendir. O ki, halkı birbirinden ayrı düşürür.. O ki bir yuvayı dağıtır.. O, mezarlıkları şenlendiren (ölüleri sevindiren).. Çocukları öldüren.. Kadınları dul bırakan (kocalarını öldüren).. Dost acısını tattırandır O.. Haneleri harap edendir.. Gönülleri karartandır.. Gençleri bir gök ekinmiş gibi koparır.. O, Ölüm Meleği Azraildir.. O, ve Cehennem Bekçileri (Cehennem için bekçi seçilmiş melekler, bu meleklere Malik dahildir) hiç gülmezler.. Ve gülümsemezler.. Ona yaklaşıp selam vermeyi dene!"

Yaklaştım ve selam verdim. Fakat o selamımı almadı. Cebrail Ona:

"Niçin almadın Onun selamını? Bu adam kimdir biliyor musun sen? Bu yaratılmışların efendisi ve Hakkın sevmlisi olan Son Peygamber Muhammeddir."

Azrail bunu duyunca kürsüsünden kalktı. Ve selamımı aldı. Beni Rabbimin büyüklülüğüyle karşıladı ve şöyle söyledi:

"Ey Muhammed, müjde. Kıyamet gününe kadar tüm hayırlar sende ve senin ümmetindedir."

Aramızda bu konuşma geçmişti;

"Kardeşim, (Hz.Muhammed Azrailede "Kardeşim Azrail" derdi) senin makamın (evin, yuvanda dene bilir) burası mı?"

"Evet, Rabbimin beni yarattığı günden beri ki kıyamet gününe kadarda burası olacak."

"Kardeşim Azrail, sen bu mekanda kaldığını söylüyorsun, peki insanların canını nasıl alıyorsun?"

"Rabbim mekân olarak burasını seçti bana. Ve benim emrime 5.000 tane melek verdi. Onları yeryüzüne gönderiyorum. Kulun eceli gelince ve rızkı kesilince ve ölümünün geldiği kesin olarak belli olunca ona 40 melek gönderiyorum. Onun ruhunun etrafında toplaşıp kuşatıyorlar. Damardan, sinirden, etten ve ruhtan giriyorlar bedenine o insanın öyle kuşatıyorlar ruhunu. Daha sonra parmak uçlarından ruhunu almaya başlıyorlar. Dirseklerine kadar çekiyorlar ruhunu, sonra ölüyü 1 saat kendi haline bırakıyorlar."

Azrail sözlerine şöyle devam eder:

"1 saat geçtikten sonra kulun ruhunu yeniden göbeğe kadar çekiyorlar ve 1 saat yine rahat bırakıyorlar. 1 saat sonraysa ruhunu boğazına kadar getiriyorlar. Ölü hırıldamaya, inlemeye başlıyor o zaman. Artık işin kolay kısmına gelmiş oluyoruz. Hemencecik ruhunu çekip canını alıyorlar."

Kardeşim Azrail yeniden şöyle devam eder:

"Ruh bedenden ayrılmıştır artık. Gözler donuklaşmaya, beden beyazlayıp ayrıca soğuk bir hal almaya başlar. Gözler donuklaşır, çünkü onlar ruhun emri altındadırlar. Onlardan her birini şu elimdeki kargılarımdan birisiyle kabzederim."

O an Azrailin elindeki kargılara gözüm ilişir. Biri nurdan diğeri sinir bozucu ve çirkin bir kargıydı. İyi ruhları nurdan kargı ile alır ve "İlliyun"a gönderirdi. Kötü ruhları sinir bozucu ve çirkin kargıyla alır ve cehenneme gönderirdi.

Kafirin ruhu siyah bir taşa benzer ki, o yerin 7 kat dibine yuvarlanır. Kafirin ve facirin ruhları orada toplanır. Orası "Sâfilin"dir (yani en aşağı yerdir).

Neyse, daha sonrasında Azraile şöyle sordum:

"Sen kulun ölüm vaktinin geldiğini nasıl biliyorsun?"

"Ey Muhammed! Her kul için gökte 2 kapı bulunur. Birinden kulun rızkı inerken diğerinden ameli yükselir. Solumda görmüş olduğun şu ağacın her yaprağında 1 insanın adı bulunur. Kulun eceli yaklaştı mı, yaprak sararıverir. Sonra rızıkların indiği kapının önüne düşer. Adıysa yazı tahtasına yazılır. Ben o zaman o insanın öleceğini anlarım. Daha sonra asıl olan (korkunç olan) o suretime bürünürüm. Ona bir bakış atarım ki, cesedi titrer. Kalbi yerinden çıkacak gibi olur ve yatağa düşer. Sonra ona 40 melek musallat ederim ve onun ruhunu kabzederler. (alırlar)"

"Peki bana can alırken bulunduğun o sureti göstere bilir misin?"

"Senin o sureti görmeye gücün yetmez Ya Muhammed!"

"Rabbin hakkı için bunu senden görmek isterim...."

Tam o zaman yüksekten bir ses duydum: "Ey Azrail, habibime muhalefet etme!"

Bunun üzerine Azrail can alırkenki suretine büründü. Onun bana baktığını hissettiğim vakit dünyayı 2 parmağı arasında gördüm. Siz nasıl bir çekirdeği parmaklarınızın arasında istediğiniz gibi evirip çeviriyorsanız (döndürüyorsanız, fırlatıyorsanız), işte o Azrailde dünyayı 2 parmağı arasında öyle evirip çeviriyor (döndürüyor, fırlatıyor). Kalbim yerinden fırlayacak gibi atıyordu o an.. Göğsümde adeta bir zelzele oluyordu.... Bunun üzerine Cebrail elini göğsüme bastırdı da adeta çıkacak gibi olan ruh ve aklım döndü de kendime geldim.

Cebrail şöyle dedi:

"Ey Muhammet! Kabirden sonra karanlık, yalnızlık ve Münker ve Nenkir (meleklerinin) sorularından başka bir şey yoktur."


Hz.Muhammed (s.a.v) şöyle sözlerine devam etti:

"Sonra Kardeşim Azrailden, Kardeşim Cebrail ile birlikte ayrıldık. Çok az yürümüştüm ki parlak (nur) yüzlü olan, aklı-selim (akıllı) sahibi biriyle karşılaştım. Beni gördü ve tebessüm etti. Kardeşim Cibrile:

"Kim bu?" dedim.

Cibrilse, "Senin baban Peygamber İbrahim Halilullahdır. (yani Hz.İbrahim). Ona yaklaşıp selam ver." Bende öyle yaptım. Oda büyüklükle selamımı alıp karşılık verdi:

"Hoş geldin Ey Salih Oğlum! Sana müjdeler olsun Ya Muhammed! Bütün hayırlar kıyamet gününe kadar sende ve senin ümmetindedir. Şimdi kardeşin Cebrail seni Rabbinin katına çıkaracaktır. Rabbin seni kendine has kılacak ve sana ikramda bulunacak." Dedi.

Ona neden burda oturduğunu sordum oda şöyle dedi:

"Ademoğullarının (insanların) amellerine baksana bir. "La ilahe İllallah Muhammedur Resulullah" demekten daha güzel, daha nurlu ve parlak, daha iyi, daha saf ve temiz ve daha kamil bir amel göremeyeceksin."

Bu sözler benim kalbimi ferahlattı ve Rabbime hamd ettim. Kardeşim olan Cebrail bana "Öne geç onunla ve meleklerle birlikte 2 rekât namaz kıl" dedi.

Öne geçtim ve 2 rekât namaz kıldım. Sonra yine Cebrail ile birlikte yükselmeye başladık. 5-ci kat semâya geldik.

Cebrail diğer katlarda olduğu gibi burdada kapıyı açtı. Ve yine aynı sorgulardan sonra bizi beşinci kata aldılar. 4-cü kat ile 5-ci kat semâ arasında 500 yıllık bir mesafe vardı ama biz bu semaya Cebraille birlikte bir göz açıp kapayıncaya kadar yetiştik.

Bu beşinci sema altındandı ve adı "MÜNİRE" idi. Orda Rahman ve Rahim olan Allah'ın yarattıklarından çok daha büyük bir melek gördüm. Zira Allah ondan 7 kat semayı yutmasını istese o bir anda bunu gerçekleştirebilirdi.

Çünkü o bunların hepsini içine alacak kadar büyüktü. O şöyle nida etti:

"Ey Efendim ve ey Sahibim! Sana isyan edenler senin kadrini layıkıyla bilmediler. Seni tenzih ederim, yarattıklarına karşı ne kadar sabırlı ne kadar müşfiksin!"

O zaman bir kapı gördüm. Kapının üstünde yanıp sönen 2 satır vardı. "La ilahe ilalllah Muhammedur Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem" diye yazıyordu.

Yazıyı okudum ve sürgü çekildi. Sonra kapı açıldı. Göz kamaştıran bir parıltı gördüm. Beşinci semadan yerin merkezine doğru akıyordu.

Yerin merkezinde Allahın gadabından ve çıkardığı dumanlardan kararmış ve buhar haline dönüşmüş olan cehennemi gördüm. Başında cüsseli bir melek vardı. Bakışlarında öfkeyi, görünüşünde gadabı gördüm. Dehşet verici bir görünüşü vardı. İki gözü arasında öyle bir nokta vardı ki, zira parlayacak olsaydı eğer, bütün dünya onun aşırı sıcaklığından ölür, denizler buharlaşır, dağlar toz zerreciklerine dönüşürdü.

Cebraile, "Ey kardeşim Cebrail, bu tüylerimi ürpertip kalbimi yerinden fırlayacak duruma sokan işte bu şahıs kimdir?!"

Cebrail, "Bu cehennem ateşinin sorumlusu olan melektir. Allah onun hoşnutsuzluğundan ve gadabından yarattı. Allah onu yarattıktan bu yana, onun Allah düşmanlarına gadabı ve öfkesi artıp duruyor. Ölüm meleği Azrail de bu melek de asla gülmezler. Bu melek Malik'tir. Ona yaklaş ve selam ver." dedi.

Yaklaşıp selam verdim ama o karşılık vermedi. Cebrail, "Niçin almadın onun selamını? O Allah'ın sevgilisidir, âlemlerin efendisidir, Allah katında yaratılmışların en azizidir ki, o rahmet peygamberidir."

Melek bu sözleri duydu ve 2 ayağı üzerine dikildi. "Allah Allah.... Senden özür dilerim Ey Allah'ın sevgilisi."

Onunla aramızda şu konuşma geçti:

"Bana cehennemi göster!"

"Benim buna yetkim yoktur."

Tam bu sırada yüksekten bir ses geldi: "Habibim Muhammed'e muhalefet etme!"

Bunun üzerine oradaki sır perdesi kalktı. Bir de baktım Allah'ın gadabıyla karalmış (siyahlaşmış) muzlim olan bir karanlık......


Hz.Muhammed sözlerine şöyle devam etmiştir:

"Orada fokurdayıp kaynayan, kaynadıkça taşan 70.000, kan ve irinden 70.000, katrandan 70.000, eriyik halinde bulunan kurşundan 70.000 deniz gördüm."

"Ve her denizin sahilinde ateşten yaratılmış 1.000 şehir, her şehirde ateşten 1.000 kasır (köşk) ve her kasırda ateşten 70.000 tabut ve her tabutta ateşten 70.000 sandık ve her sandıkta ateşten 70.000 çeşit azap türleri bulunuyordu. Orada öyle yılanlar vardır ki, her biri uzun örmelere benzerdi. Deve kadar büyük olan akrepler gördüm. Ayrıca buzdan (buna zemherir denir) yaratılmış 70.000 ev vardı."

"Feryat edip ağlayan, yardım isteyen kadınlar gördüm. Cebraile dönüp sordum: "Ey Kardeşim Cebrail, bunlar kimlerdir?""

Cebrail dedi: "Bunlar kocası dışındaki erkekler için süslenen, süslenip-püslenen kadınlardır."
(arkadaşlar yanılmıyorsam kocalarını aldatan kadınlar kastediliyor)

"Sonra başka bir grup kadın gördüm yine. Katrandan giymişlerdi. Boyunlarında zincir gördüm. Halkalar geçirilmişti boyunlarına. Cebraile bunların kimler olduğunu sordum yine, O'da dedi:"

"Bunlar, ne kadarda çirkinsin, ne kadarda tipsizsin, nede pis kokuyorsun diyerek kocasıyla alay eden ve onu hör gören kadınlardır. Onlar meğer bilmezlermi ki, kendilerini Yaratan onu da yaratmıştır? O, var ve bir olan ve bilen olan Allah'tır."

"Ve yine bir grup kadın gördüm ki, yüzleri tutuşmuştu, alev alev yanıyordu yüzleri! Dilleride göğüslerine kadar sarkmıştı! Cebraile, "Ya bunlar kimlerdir? diye sordum. Oda şöyle dedi:"

"Bunlarda boş boş sebeplerle, kocalarına "beni boşa" diyen ve onlardan boşanmaya kalkışan kadınlardır."

"Yine bazı kadınlar vardı ki, saçlarından asılmışlardı. Kaynayan tencerenin taşması gibi beyinleri akıp taşıyordu. Bunlarında kimler olduğunu Cebrailden sordum, onların, saçını örtmeyen (herhalde kapanmayan kastediliyor) kadınlar olduğunu söyledi."

"Yine saçlarından asılmış bir grup kadın gördüm. Göğüsleri ateşten kıskaçlarla sıkıştırılmıştı. Bunları sordum, onların da kocasının izni olmadan başkalarının çocuklarını emziren kadınların olduğunu söyledi....."

"Bazı kadınlarda vardır ki, ayakları dillerine kadar varmış, (yani ayaklarını yalıyorlar), elleriylede perçemlerini tutmuşlardı. Cebraile "Ya bunlar?" diye sorduğumda, O, "Bunlar kocalarına karşı güler yüzlü davranmamış olanlardır. Üst baş ve bedenlerinin temizliğine itina göstermemiş olan kadınlardır. Hayızdan ve birleşmeden sonra yıkanmayan,(yani gusül abdesti almayan), namazlarını ihmal eden hatta ve hatta kılmayan kadınlardır!" dedi."

"Ve işte bazı kadınlarda vardır ki, sağır, dilsiz ve kördüler. Ateşten bir tabut içerisine yerleştirilmişlerdi. Beyinleri bir yağ gibi burunlarından akıyordu. Kokuşmuş bedenleri vardı ki, Cüzam ve Alaca illeti gibi lime lime parçalanmış ve dökülüyordu. Cebraile, "Ey kardeş, peki bunlar kimlerdir?" diye sordum. Oda bunların zina yoluyla gayri meşru çocuklar doğuran kadınlar olduğunu söyledi."

"Ve yine kadınlar vardı. Kızgın bir fırının içinde ayaklarından asılmışlardı. Cebrail onlarında kocalarına ağır hakaretler eden, çirkin sözler söyleyen kadınlar olduğunu söyledi."

"Bir başka grup kadında vardı. Yüzleri kapkara (simsiyah)tı. Bağırsaklarını yiyorlardı. Bunlarınsa gıybet edenler olduğunu söyledi Cebrail."

"Sonra bir kadın gördüm. Başı domuz başı, bedeni eşek bedeni gibi idi. 1.000 türlü azap yüklenmişti onlara. Cebraile bu kadın kimdir diye sorduğumda dedi: "Bu gördüğün kocasıyla komşuları arasına nifak ve düşmanlık sokan kadınlardır ki, o dünyada dedikoduculuk yapan (gıybet eden) ve yalan söyleyen kadındır."

"Yine köpek suretinde bir kadın gördüm. Ateş, üstünden girmiş altından çıkıyordu. Meleklerde ucu çevgenli demirden bir sopa ile kafasına kafasına vuruyorlardı. Cebrail dedi ki, "bunlar kin ve nifak tohumlarını insanlar arasında yaymaya çalışan (herhalde arabozan) kadınlardır"

"Öyle erkekler gördüm ki, yüz ve sırtları ateşten bir taşa dönüştürülmüştü. Meleklerde ucu çevgenli bir demirden sopa ile kafasına kafasına vuruyorlardı. Cebrail onların erkek erkeğe cinsel münasebette bulunanların olduğunu (Homoseksüel erkekler kastedilmektedir) söyledi.

"Ayrıca ateşten iplerle bağlanmış kadınlar ve erkeklerde gördüm. Alınları kararmıştı. Boyunlarına yılanlar dolanmıştı ve hep bu yılanlar onları sokuyorlardı. Etleri pişiyordu onların. Sonra yine onlara taze bir vücut veriliyordu ve sonra yine pişiriliyordu bu böylece devam ederek onlara azap veriliyordu."

"Cebrail'e sordum bunların kimler olduğunu oda, "Bunlar hep altın ve gümüş (kastedilen değerli eşyalardır, bu günümüz tl,euro,dolar vs. para birimleride ola bilir) biriktirip mal toplayan ve onları Allah yolunda harcamayan kimselerdir (herhalde kastedilen cimri insanlardır)."

"Yine bir topluluk (bir grup erkek ve kadın kastediliyor herhalde) gördüm. Bir ellerinde bir lokma temiz et, diğer ellerinde kokuşmuş bir et vardı. Temiz et yerine pis eti yiyorlardı! Cebrail bunların da helal iş dururken haram işe ve mala yönelenlerin ayrıca hanımlarıyla meşru ve helal yol dururken ters ilişkide bulunanların (kastedilen Anal ilişkidir) olduğunu söyledi."

"Yine kadınlı erkekli bir grup vardır ki, önleri arkalarına arkalarıda önlerine geçmişti. Cevgenli bir tokmak kafalarına kafalarına iniyordu. Meleklerde yüzlerini turmalıyordu bu şahısların. Tokmağın her vuruşunda alevler bu şahısların (bu kişilerin) bedenlerini yalıyordu. Yine Cebrail'e sordum: "Ey Kardeşim Cebrail! Ya bunlar kimlerdir?"

"Bunlar haksız yere böbürlenen ve insanlara ululuk taslayan kimselerdir. Görmüyor musun ki İblis, Ademe üstünlük taslamış ve "Ben ondan daha hayırlıyım" demişti de iki kanadı kesilmişti ve Cennetten lanetli olarak kovulmuştu (kastedilenler bencil, egoist ve kibirli insanlardır)." dedi Cebrail.

"Bir başka gurup (kadın, erkek) daha vardır ki, ateş arkalarından girer ve önlerinden çıkardı. Cebrail onlarında insanları birbirlerinin aleyhine kışkırtanlar, kaş göz işareti yapıp insanları alaya alanlar ve insanları birbirine düşürmek için lâf götürüp getirenler olduğunu ifade etti."

"Bir grup erkek gördüm. Üzerlerine ateşten toplar atılıyordu. Bu ateş topları ağızlarından ve gözlerinden girip enselerinden çıkıyordu. Yine Cebrail'e bunlar kim diye sordum, O'da bunların insanlara iftira atan ve aralarına fitne sokan kimseler olduğunu belirtti. (kastedilenler fitne-fesatçı ve iftiracılardır)."

"Bir grup kadın gördüm. Saçlarıyla zakkum (çok acı olan ayrıca şeytan kafatasına benzeyen meyvedir zakkum) ağacına asılmışlardı. Cehennem alevleri bedenlerini yalarken, pişmiş etleri dökülüyordu. Cebraile bunların kimler olduğunu sorduğumda dediki, "Bunlar, rahimlerinde bulunan cenini (karınlarındaki bebeği) yemesinden, içmesinden ve yetiştirilmesinden korktukları için öldürünceye kadar ilaç içen kadınlardır (çocuklarını aldıran kadınlarda ola bilir). Onlar meğer bilmezler mi ki, onlarıda çocuklarınıda yedirip besleyen Allah'tır!?"

"Bir başka kadın grubu daha gördüm. Başlarında katran ve hep onları ısıran yılanlar vardı. Cebrail, onların da ölülerin başında para karşılığı ağlayıp dövünen ayrıca bu hallerinden dolayı tövbe etmeden ölen kadınlar olduğunu söyledi."

"Sonra erkek ve kadınlardan oluşan bir başka grup daha gördüm. Cehennem ateşinin en sert, en sıkı, en harıl harıl yanan yani Cehennemin en harlı yerinde bulunuyorlardı. Karınlarında ateş bulunuyordu. Arkalarından giriyor ve ağızlarından çıkıyordu. Cebraile sordum oda "Bunlar yetimin malını haksız olarak yiyenlerdir. İşte onların yedikleri karınlarında ateş haline gelmiştir." diye cevap verdi."

"Erkekli kadınlı bir başka grup daha gördüm. İrin ve yaralardan süzülen pis suları içiyorlardı onlar. İçtikleri bu irin ve pis sular midelerine indikçe, derileri ürperip yarılıyordu. Etleri lime lime olup döküldükçe onlara yeni et giydiriliyordu. Cebraile "Kimdir bunlar?" diye sordum O'da: "Bunlar faiz yiyenlerdir" diye belirtti."

"Sonra bir başka erkekli kadınlı grup daha gördüm. Başları Cehennem ateşinin içine uzatılmıştı. Dondurucu soğuk ve ateş sıra sıra onlara isabet ediyordu. Öyleki, bu aşırı sıcaklık ve aşırı soğukluk arasında etleri kemiklerinden sıyrılıp dökülüyordu."

"Cebrail onların da "insanlar arasına düşmanlık sokan kimseler" olduğunu söyledi."

"Bir grup kadın da vardır ki, bir yandan ateşe tutulmuş ve bir yandan şiddetli bir azaba uğramışlardı. Onları sordum Cebraile, Cebrailde "Bunlar saçlarını boyayan ve şeklini değiştiren kadınlardır" dedi." (arkadaşlar "şeklini değiştiren"den kasıt Eşcinsel Kadınlardır).

"Sonra cehennemi gördüm. Alevleri ve hücumu dehşet vericiydi. Öyle ki, ona ne bir demir ne de bir taş dayanır. İçerisinde korkunun her türlüsü mevcuttu. Ümmetimin ateşe gireceğine dair büyük bir korku içimi sardı. Bir de baktım, cehennem halkının büyük bir çoğunluğu kadın. Sonra kapı kapandı, ve her şey eski halini aldı..........."
diye Hz.Muhammed, anlatmaya devam eder......................

Kadınların çoğunluğunun cehennemlik olması, kıyamete yakın bir vakitte, kadın oranının erkek oranının dahada üstüne geçeceği içindir. Diye bir açıklama yapmıştı Yrd.Doç.Dr.Ayşe Şahyar.. Selametle..
 
Üst Alt