Hürrem Sultan Türbesi

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Hürrem Sultan Türbesi


00090616.jpg


Hürrem Sultan Türbesi

İstanbul ili Eminönü ilçesindeki Süleymaniye Külliyesi’nin içerisinde Kanuni Sultan Süleyman Türbesi’nin yanında bulunan bu türbe 1558 yılında Hürrem Sultan için Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1558 yılında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.

Türbe kesme köfeki taşından, dıştan sekizgen, içten onaltıgen planlıdır. Türbenin giriş cephesi dışında her cephede altlı üstlü ikişer penceresi vardır. Bunlardan alt sıra pencereler dikdörtgen söveli olup, üzerlerinde hafif sivri sağır kemerlere yer verilmiştir. Mermer pencere alınlıklarının etrafını pembe mermerden bir bordür çevirmektedir. Sivri kemerli üst sıra pencerelerin yuvarlak kemerli açıklıkları bulunmaktadır. Türbenin tüm pencereleri silmeler içerisine alınmış ve böylece cepheye hareketlilik verilmiştir.

Türbenin önündeki giriş revaklı olup, önde dört, arkada iki sütunun taşıdığı bu revak düz çatı ile örtülmüştür. Buradaki mukarnas başlıklı sütunlar birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmış ve kilit taşları üzerine de rozetler yerleştirilmiştir. Basık kemerli giriş kapısı üzerinde Kelime-i Tevhid yazılı bir kitabe bulunmaktadır. Türbenin üzeri yuvarlak kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Bu kasnağın üzerine de kabartma olarak ayetler yazılmıştır.

Türbenin içerisi sıratlı ve renkli sır tekniğinde çinilerle bezenmiştir. Bitkisel motifli bu çiniler mercan kırmızısı, lacivert ve firuze renklerde olup, aralarında Türk çini sanatında çok rastlanmayan siyah renge de yer verilmiştir. Dış cephede, kapının iki yanındaki çini panolar altta lacivert, firuze ve beyaz renklerin kullanıldığı mermer taklidi şeklindedir. Bunların üzerindeki sivri kemerli panoda bahar dalı, altında lale, karanfil gibi çiçeklerden meydana gelmiş kompozisyonlara yer verilmiştir. Köşe dolgularında mavi zemin üzerine beyaz konturlu Çin bulutları görülmektedir. Bunların üzerine de lacivert zemine beyaz sülüs yazı ile ayetler yazılmıştır. Türbenin içerisi üst sıra pencerelerin altına kadar çinilerle kaplıdır. Pencere alınlıkları çinilerle kaplı olup, burada beyaz zemin üzerine kırmızı, siyah, firuze ve lacivert renklere yer verilmiş, hatayi ve hançer yaprakları tüm yüzeyi doldurmuştur. Pencerelerin üzerine de beyaz sülüs yazı ile yazılı ayetler yerleştirilmiştir. Burada kapının iki yanındaki çinilerden farklı olarak renkli sır tekniğinin kullanıldığı da görülmektedir.

Türbede çini süslemeler dışında ağaç işlerine ve kalem işlerine de geniş yer verilmiştir. Kubbe içerisinde kalem işinden bitkisel kompozisyonlar yapılmıştır. Kapı kanatlarında, pencere kanatlarında, sanduka şebekelerinde ağaç işçiliği kullanılmış, özellikle kündekâri tekniği hemen hemen tüm ağaç işlerinde kullanılmıştır.

Türbe içerisinde Hürrem Sultan’dan başka Sultan II. Selim’in şehzadesi Mehmet ile Kanuni Sultan Süleyman’ın kız kardeşi Hatice Sultan’ın kızı Hanım Sultan gömülüdür.
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Bir çoğumuz Mimar Sinan hayatı ve eserleri hakkında yazılar okumuşuzdur, bugün mimar sinanın belkide hiç duymadığınız bir anısını anlatmak istiyorum sizlere Mimar Sinan ve büyük aşkı Mihrimah Sultan,

Osmanlı’nın büyük cihan padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın ve büyük aşk’ı Hürrem Sultan’ın bir kız çocuğu gelir Dünya’ya .
Efsane bir ask’ın meyvesidir bu çocuk ve bu yüzden belki efsane aşkların en temeline en masalsı olanına ithafen ismi Mihrimah konulur Mihr-ü Mah Farsça da Güneş ve Ay demektir.

Zaman hızla geçmiş Mihrimah Sultan büyümüş 17 yaşına gelmiştir ki o zamanlar için evlendirilmesi uygun olan bir yaştadır. İki talibi olur biri Diyarbakır valisi Rüstem Paşa dırdiğeri ise saray’ın baş mimarı Mimar Sinan.

Padişah biricik kızını Rüstem paşa ile evlendirir Sinan evlidir ve 50 yaşındadır ama bilinen odur ki Mihrimah Sultan’a deliler gibi aşıktır.

Mimar Sinan o derece derin bir tutku ile aşık olduğu Mihrimah Sultan’a kavuşamamıştır fakat o’na olan aşkını olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır.

İstanbul’un en güzel yerlerinden birine Üsküdar’a Mihrimah Sultan adına bir cami yapması istenir kendisinden.1540 yılında inşa etmeye başladığı cami’yi 1548 yılında tamamlar.Cami inşa edilirken bir yandan kendi aşkını anlatır hiç şüphesiz ve eserine sanki “eteklerini giymiş bir kadın” siluetini verir ayrıca cami için mimari olarak esinlendiği örnek aldığı yer ise bir başka aşka kutsal bir aşka adanmış bir şaheserdir ; Ayasofya.

Bahsi geçen bu cami 2 Minareli olup padişah fermanı ile yaptırılan bir eserdir ama Sinan’ın söyleyecekleri bununla bitmemiş olacak ki bu eserden 14 yıl sonra o güne kadar ilk defa padişah fermanı olmaksızın Edirnekapı da surların yakınına pek kimsenin ilgilenmediği ıssız yalnız ama İstanbul’ un en yüksek tepesi olan bir yere sanki aşkının gizliıssız ve yalnızlığını ama bir o kadar büyüklüğünü haykırmak istermişcesine ikinci bir eser yapmaya koyulur.

Mihrimah Sultan’a ithafen.
Derler ki; cami Mihrimah sultanın o duru gösterişsiz ve bir o kadar asil güzelliğine istinaden küçücüktür ve sadece 38 mt bir minareye sahiptir. Bir adet incecik kubbesinin üzerindeki 161 pencere ise iç güzelliğinin ne kadar aydınlık ve berrak olduğunu temsil eder bu sayede gün ışığının her köşede adeta dans ettiği kadınsı edalı. ( o tarihte bu açıklıktaki ve bu kalınlıktaki bir kubbeye o kadar pencere dünya üzerinde sadece Mimar Sinan tarafından yapılabilirdi) cami içindeki pandatiflerde ve minare kenarlarındaki upuzun işlemelerde de Mihrimah Sultan’ın o çok güzel ayak topuklarını döven upuzun saçları tasvir edilmiştir.
Ve yine denir ki Mihrimah Sultan’ın statüsü iki minareli cami yaptırmaya yetmesine rağmen yalnızlığını simgelemesi anlamında tek minareli yapılmıştır bu cami.
 
Üst Alt