Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Güncel/Haber/Bilgi
herkes konuşmuş o susmuş ama artık O konuşacak mış
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Gönül sızım" data-source="post: 76668" data-attributes="member: 1049"><p><img src="https://www.islamiforumlar.net/resimler/resim1/fetullahg400x520.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </p><p></p><p><span style="color: Black">İhanet, iftira, gammazlama... Hepsi bu Zaman’da, hepsi Gülen’de </span></p><p><span style="color: Black">“Reklâm”ın iyisi-kötüsü olmaz... Reklam, reklamdır... “Reklâm”dan asıl amaç; “ürün ve kişi adının kitlelere duyurulması” olduğuna göre, kabul edelim ki; </span></p><p><span style="color: Black">Fetullah Gülen, kendi reklâmını çok iyi yapmıştır, adının gündeme gelmesini sağlamış, “tartışılıyor” olsa da kendisinden bahsettirmeyi başarmıştır.</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Benim yazdığım şu yazı bile, “Fetullah Gülen’in kendini reklâm etme amacına hizmet”tir... Ama, “Reklâmını yapmayalım” diyerek, susmak da, “Fetullah Gülen’in amacına hizmet”olacağından, mecburuz “yalan”larına cevap vermeye!..</span></p><p><span style="color: Black">Son söyleyeceğimizi en baştan söyleyelim: Zaten hiç susmadı, keşke şimdi konuşmasaydı!.. Zira, konuştukça batıyor, konuştukça alçalıyor, konuştukça saygınlığını kaybediyor.</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black"><strong>NE ZAMAN SUSTU Kİ?</strong></span></p><p><span style="color: Black">Neymiş;</span></p><p><span style="color: Black">Şimdiye kadar “herkes konuşmuş, o susmuş” ama artık “o konuşacak”mış!.. Zaman gazetesi öyle diyor, Ekrem Dumanlı öyle diyor!..</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">İyi, hoş da;</span></p><p><span style="color: Black">BBC’ye, Wall Street Journal ve Financial Times gibi “Siyonist medya organları”na verdiği demeçler “konuşma” sayılmıyor mu ki, “şimdi konuşuyor” olsun!..</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black"><strong>Sahi, Fetullah Gülen, niye konuştu Zaman gazetesine?.. </strong></span></p><p><span style="color: Black">Bu, bir “rütbe tenzili” midir, yoksa “kayan Cemaat tabanını tutma” çabası mı?..Yoksa, “Zaman’ın eriyen tirajını durdurma çabası” mıdır?..</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Öyle ya;Türkiye’nin dört bir yanından “mail”ler alıyorum... Okurlarım diyor ki; “Gazete bayilerine ve marketlere gelen Zaman gazetelerinin sayısı 17 kat arttı!”</span></p><p><span style="color: Black">Meselâ, “market sahibi” bir okurum, şöyle bir “mail” göndermiş:</span></p><p><span style="color: Black">“Bana her gün 4 adet Zaman geliyor, onun da üçü iade ediliyordu.</span></p><p><span style="color: Black">Dün sabah bir baktım; 67 tane Zaman geldi.</span></p><p><span style="color: Black">Yarım saat sonra birisi telefon etti... Gazeteleri o alacakmış!..</span></p><p><span style="color: Black">Geldi ve 67 gazeteyi alıp, sordu; ‘Daha var mı?..’</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black"><strong>Ben de ona sordum; ‘Bu kadar gazeteyi ne yapacaksınız?’</strong></span></p><p><span style="color: Black">Dedi ki; ‘Üçyol’da dağıtacağız!’</span></p><p><span style="color: Black">Anladım ki; bu üçkağıtçılar, kendi gazetelerini kendileri alıp, ‘Fetullah Gülen’in konuşmasını okumak için, herkes Zaman aldı’ deyip, tirajlarını ‘yüksek’ gösterecekler!..”</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black"><strong>Olabilir mi?..</strong></span></p><p><span style="color: Black">Niye olmasın?..</span></p><p><span style="color: Black">“Yalan” onlarda,</span></p><p><span style="color: Black">“Entrika” onlarda!..</span></p><p><span style="color: Black">2 CEKET PALAVRASI!onlarda..</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Alın, milletin dikkatini çeken bir “yalan” daha... Bir okurum, Zaman gazetesindeki mülâkatında, Fetullah Gülen’in; “Hayatımda hiçbir zaman iki ceketim olmadı” sözüne takmış kafayı...</span></p><p><span style="color: Black">Demiş ki;“Ben, sadece basına yansıyan fotoğraflarına baktım, birbirinden farklı onlarca takım elbise giydiğini gördüm!..</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Hatta, bir tanesi de;</span></p><p><span style="color: Black">Bana da hediye edilmiş olan F.G. markalı gömleklerdi.</span></p><p><span style="color: Black">Hem de yüzlerce ve belki de binlerce kişiye dağıtıldı bu gömlekler!”</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Ben, hiç kimsenin kılığında-kıyafetinde değilim... Hatta, herkesin konumları gereği giyinmeleri gerektiğini düşünürüm...</span></p><p><span style="color: Black">Ama, bir insan ki;</span></p><p><span style="color: Black">“Marka marka elbiseler” giydiği ve “malikanede oturduğu” halde; “Benim dünyalığım yok” diyerek “masum ve mazlum” rollerine bürünüp de, </span></p><p><span style="color: Black">“insanların duygularını sömürmeye” başlarsa, işte orada susamam!..</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Bir de şu var:</span></p><p><span style="color: Black">BBC’deki mülâkatında, hem de “yargılama” devam ederken demişti ki;</span></p><p><span style="color: Black">“Bir yolsuzluk olduğu muhakkak!”</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Peki, Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan da kalkıp; “Ortada bir örgüt olduğu muhakkak, Fetullah Gülen de bu örgütün başıdır” dese, ne hissederdi acaba?..</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Zaman’daki mülâkatında demiş ki;</span></p><p><span style="color: Black">“Bugün yaşananlar 28 Şubat’tan 10 kat fazla!”</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">O zaman biz de sorarız;</span></p><p><span style="color: Black">“<strong>Cemaat medyasının ve Hizmet hareketinin tavırları ve CHP ile ittifak kurup, Müslümanları ötekileştirmeleri, 28 Şubat Cuntası’nın açtığı yaralardan bin kat daha beter değil midir?”</strong></span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">BÖYLE SİNSİLİK GÖRÜLMEDİ!</span></p><p><span style="color: Black">Evet, bunlar “Akit okurları”nın şahit oldukları olaylar ve düşünceleri... Bunlardan da anlıyoruz ki, ortada “büyük bir oyun” var ve bazıları acayip dolaplar çeviriyor!..</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Ne yalan söyleyeyim;</span></p><p><span style="color: Black">Ben, bu “yalan”ların, bu “entrika”ların, bu “tuzak”ların, bu “iftira”ların, bu “fişleme”lerin, “son dönemlerde” yapıldığını düşünüyordum... </span></p><p><span style="color: Black">“Dershane tartışmaları” ve “Hükümet’i devirme” amaçlı “Kirli 17 Aralık Operasyonu”ndan sonra anladım ki; “Paralel Devlet” kurma çalışmaları “40-42 yıl önceden” başlamış!..</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Hem de “sinsi” bir şekilde ve “sistem”li olarak!..40-42 yıldır kadrolaşmışlar!..Devlet kademelerine sızmışlar!..</span></p><p><span style="color: Black">Sızmak ve kadrolaşmakla kalmamışlar, “ileride kendilerine rakip olabilecek” insanları da “gammazlamışlar” ve onları “safdışı” etmişler!..</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Hâsılı kelâm;</span></p><p><span style="color: Black">“5 vakit namaz kılan, her gün Kıble’ye yönelen, oruç tutan ve belki hac ve umreye giden ama Cemaat’e mesafeli duran insanları bile atmışlar devlet dairelerinden!.</span></p><p><span style="color: Black">Sadece kendi adamları kalmış ve onları da her işlerinde birer robot gibi kullanmışlar!..</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">“Hakim” ise, hakim!..</span></p><p><span style="color: Black">“Savcı” ise, savcı!..</span></p><p><span style="color: Black">“Polis” ise, polis!..</span></p><p><span style="color: Black">“Asker” ise, asker!..</span></p><p><span style="color: Black">“Maliyeci” ise, maliyeci!..</span></p><p><span style="color: Black">“Bürokrat” ise, bürokrat!..</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black"><strong>Herkesi yerleşirmişler,Herkesi kullanmışlar!..</strong></span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">GÜLEN’İN İHANETİ!</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Dediğim gibi;</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Ben; Elif Çakır’ın yazısını okuyuncaya kadar, bu “kadrolaşma”nın ve dolayısıyla “devleti ele geçirme operasyonu”nu 40-42 yıldır yürütüldüğünü düşünüyordum...</span></p><p><span style="color: Black">Star’dan Elif Çakır’ın önceki günkü yazısını okuyunca, anladım ki; Fetullah Gülen’in “ispiyonculuk” ve “gammazcılık”ları, daha doğrusu “iftira”ları, “genç yaşlarında” başlamış... Çevresindeki insanlara “iftira”lar atmış ki, onlar “safdışı” olsun da, “kendi önü açılsın!”</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Neyse, gelelim Elif Çakır’ın önceki gün yazdıklarına...</span></p><p><span style="color: Black">Efendim, Fetullah Gülen’in “Küçük Dünyam” adlı kitabının ilk baskısında, “Alvarlı İmam” başlığı altında genişçe bir bahis varmış!..</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">“Varmış” diyorum, çünkü bende o kitabın “ilk baskıları” yok!..</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Fetullah Gülen, işte o kitapta, “Alvarlı Efe Hazretleri”nden övgüyle bahsediyormuş...Hikâye uzun.. Kestirmeden gidelim...</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Elif Çakır, şunları yazmış:</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">“Alvarlı Efe vefat edince yerine oğlu Seyfettin Mazlumoğlu geçiyor. Seyfettin beyin büyük oğlu Sadi Efendi de Kurşunlu Medresesi’nde hocalık yapmaya başlıyor. </span></p><p><span style="color: Black">Gülen de onun öğrencisi.</span></p><p><span style="color: Black">Bir gün medresenin önüne jandarmalar geliyor ve Sadi Efendi’nin kollarına kelepçe takarak, ilçedeki Gürcü Kapı Karakolu’na götürüyorlar.</span></p><p><span style="color: Black">Gözaltına alıyorlar yani.</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Sadi Efendi’nin başına gelenler bölgede anında duyuluyor ve halk karakolun önüne yığılıyor. Deyim yerindeyse; o gün kıyamet kopuyor Erzurum’da.</span></p><p><span style="color: Black">O tarihe kadar böylesi bir hadise yaşanmamış. Hadise kısa bir süre sonra anlaşılıyor. Meğer, Sadi Efendi’den şikayetçi olan, öğrencisi Fetullah Gülen’den başkası değildir!..</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Meğerse bizim Gülen, ‘zaten benden 5-6 yaş büyüktü’ dediği hocasına kızmış ve gitmiş ‘Atatürk aleyhine konuşuyor, bu adam Atatürk düşmanlığı yapıyor medresede’ diyerek karakola şikayette bulunmuş.</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">1955-56 olmalı diyor Nakip Efendi.</span></p><p><span style="color: Black">Neden böylesi bir iftira attı, yıllarca anlayamadık ve bölge halkı da bu olayı unutmaya çalıştı.</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Bugün yaşananlara bakınca; medresede o gün yaşadıklarımızı hatırlıyorum. Hocasının ellerine kelepçe taktıran, Atatürk düşmanlığı yapıyor diyerek şikayette bulunan Fethullah Gülen geliyor aklıma. Ve o gün yaşadıklarımız.’”</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Şöyle devam etmiş Elif Çakır:</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">“Geçen hafta duyduğum bu acı hikayenin tüm taraflarıyla konuştum... Latif Erdoğan’la konuştum, Alvarlı Vakfı kurucusu ve Efe ailesinin damadı Hattat Hüseyin Kutlu ile konuştum... </span></p><p><span style="color: Black">Ve, o günün canlı şahidi Nakip Efendi ile konuştum... Bugün yaşadıklarımızı ve Fethullah Gülen’in ruh halini anlayabilmek için oldukça ibret verici bir hadise.</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">O zaman çocukmuş demeyin, kızarım... Zira 2-3 yıl sonra askere gitmiş. O olayı küçüklüğünde bırakmamış Gülen... Almış kitabına ve ‘tecrübesizdi, saftı, anlaşamadık’ diyerek yazmış!</span></p><p><span style="color: Black">O zaman sorarlar değil mi;</span></p><p><span style="color: Black">Anlaşmazlık neydi, bir anlat bakalım!..”</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">BU, NE KISKANÇLIK?!?</span></p><p><span style="color: Black">Fetullah Gülen’in, “rakiplerini safdışı etme” hadisesi, sadece Sadi Efendi ile sınırlı değil... Bir de, Latif Erdoğan’ın yazdıkları var ki, inanılır gibi değil...</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Latif Erdoğan, 15 Mart tarihli Akit’te yazdığı yazıda, “Fetullah Gülen’in ruh hali”ni şöyle anlatıyor;</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">“K.E. onun en samimi dostuydu. Varlıklı bir insandı. Entelektüel donanımı oldukça iyiydi. Bir yönüyle onun çok yönlü önünü açan kişiydi.</span></p><p><span style="color: Black">Gece gündüz demez, oradan oraya koşturur, onunla ilgili düğüm düğüm problemleri bir bir çözmeye çalışırdı.</span></p><p><span style="color: Black">K.E. hepimizin sevdiği, hepimizin hürmet gösterdiği bir büyüğümüzdü.</span></p><p><span style="color: Black">Onu, sadakatiyle, gayretiyle davamızın Ebu Bekir’i bilir, öyle değerlendirirdik.</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Rahatsızlandı, kısa bir süre sonra da vefat etti. Kalabalık bir cemaatle cenaze namazını kıldık, defnettik. Hepimiz hüzünlüyüz, hepimiz gözyaşı döküyoruz.</span></p><p><span style="color: Black">Sonra kaldığımız yere döndük.</span></p><p><span style="color: Black">Arkadaşlarımız taziye için küçük gruplar halinde (Gülen’in) yanına girip çıkıyorlar. Ben de girdim. Ağlıyordu. Bir ara ağlamayı kesti.</span></p><p><span style="color: Black">Gayet donuk ve öfkeli bir sesle;</span></p><p><span style="color: Black">O, dedi, benim ölmemi ve benim yerime geçmeyi bekliyordu; fakat benden önce öldü.</span></p><p><span style="color: Black">Ayağa kalktı, hızla odadan çıktı ve kendi odasına geçti. Bizlere de alık alık birbirimizin yüzüne bakmak düştü.”</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black"><strong>HASTALIK MI, GÖREV Mİ?</strong></span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Elif Çakır’ın anlattığı Sadi Efendi’ye yaptıklarına ve Latif Erdoğan’ın anlattığı “Hacı Kemal Amca’ya duyduğu kıskançlık” olayına bakınca, </span></p><p><span style="color: Black">Fetullah Gülen’in nasıl bir “ruh hali” yaşadığı, kendiliğinden ortaya çıkıyor!..</span></p><p><span style="color: Black">Yalnız, benim anlayamadığım şu:</span></p><p><span style="color: Black">Fetullah Gülen’in bu tavrı bir “ruh hastalığı”ndan mı kaynaklanıyor, bir “patolojik vak’a” ile mi karşı karşıyayız, yoksa; “gençliğinden beri görevli” oluşundan mı kaynaklanıyor?..</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">İşte, bütün mesele burada!</span></p><p><span style="color: Black">“Ruhsal bir rahatsızlığı” varsa, yatırılır hastaneye, tedavi ettirilir!..</span></p><p><span style="color: Black">Ama “görevli” ise;</span></p><p><span style="color: Black">Derhal “deşifre” edilmelidir!..</span></p><p><span style="color: Black">Haa, “artık o konuşuyor”muş!..</span></p><p><span style="color: Black">Bırakın konuşsun!..</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Nasıl olsa;</span></p><p><span style="color: Black">Konuştukça saçmalıyor,</span></p><p><span style="color: Black">Konuştukça batıyor!..</span></p><p><span style="color: Black">Konuşsun ki;</span></p><p><span style="color: Black">“Yalan”larını yüzüne vurabilelim.</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">(Zaman da dünkü konuşmalarına da, bugünkü konuşmalarına da göz attım...YAZDIKLARINDA TEK EVET TEK BİR DOĞRU YOK...ŞEREFİMLE TEMİN EDERİM TEK BİR DOĞRU YOK...</span></p><p><span style="color: Black">ACI AMA GERÇEK....ALLAH bu ülkeyi milleti dini devleti korusun....amin </span></p><p><span style="color: Black">ALINTI</span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Gönül sızım, post: 76668, member: 1049"] [IMG]https://www.islamiforumlar.net/resimler/resim1/fetullahg400x520.jpg[/IMG] [COLOR="Black"]İhanet, iftira, gammazlama... Hepsi bu Zaman’da, hepsi Gülen’de “Reklâm”ın iyisi-kötüsü olmaz... Reklam, reklamdır... “Reklâm”dan asıl amaç; “ürün ve kişi adının kitlelere duyurulması” olduğuna göre, kabul edelim ki; Fetullah Gülen, kendi reklâmını çok iyi yapmıştır, adının gündeme gelmesini sağlamış, “tartışılıyor” olsa da kendisinden bahsettirmeyi başarmıştır. Benim yazdığım şu yazı bile, “Fetullah Gülen’in kendini reklâm etme amacına hizmet”tir... Ama, “Reklâmını yapmayalım” diyerek, susmak da, “Fetullah Gülen’in amacına hizmet”olacağından, mecburuz “yalan”larına cevap vermeye!.. Son söyleyeceğimizi en baştan söyleyelim: Zaten hiç susmadı, keşke şimdi konuşmasaydı!.. Zira, konuştukça batıyor, konuştukça alçalıyor, konuştukça saygınlığını kaybediyor. [B]NE ZAMAN SUSTU Kİ?[/B] Neymiş; Şimdiye kadar “herkes konuşmuş, o susmuş” ama artık “o konuşacak”mış!.. Zaman gazetesi öyle diyor, Ekrem Dumanlı öyle diyor!.. İyi, hoş da; BBC’ye, Wall Street Journal ve Financial Times gibi “Siyonist medya organları”na verdiği demeçler “konuşma” sayılmıyor mu ki, “şimdi konuşuyor” olsun!.. [B]Sahi, Fetullah Gülen, niye konuştu Zaman gazetesine?.. [/B] Bu, bir “rütbe tenzili” midir, yoksa “kayan Cemaat tabanını tutma” çabası mı?..Yoksa, “Zaman’ın eriyen tirajını durdurma çabası” mıdır?.. Öyle ya;Türkiye’nin dört bir yanından “mail”ler alıyorum... Okurlarım diyor ki; “Gazete bayilerine ve marketlere gelen Zaman gazetelerinin sayısı 17 kat arttı!” Meselâ, “market sahibi” bir okurum, şöyle bir “mail” göndermiş: “Bana her gün 4 adet Zaman geliyor, onun da üçü iade ediliyordu. Dün sabah bir baktım; 67 tane Zaman geldi. Yarım saat sonra birisi telefon etti... Gazeteleri o alacakmış!.. Geldi ve 67 gazeteyi alıp, sordu; ‘Daha var mı?..’ [B]Ben de ona sordum; ‘Bu kadar gazeteyi ne yapacaksınız?’[/B] Dedi ki; ‘Üçyol’da dağıtacağız!’ Anladım ki; bu üçkağıtçılar, kendi gazetelerini kendileri alıp, ‘Fetullah Gülen’in konuşmasını okumak için, herkes Zaman aldı’ deyip, tirajlarını ‘yüksek’ gösterecekler!..” [B]Olabilir mi?..[/B] Niye olmasın?.. “Yalan” onlarda, “Entrika” onlarda!.. 2 CEKET PALAVRASI!onlarda.. Alın, milletin dikkatini çeken bir “yalan” daha... Bir okurum, Zaman gazetesindeki mülâkatında, Fetullah Gülen’in; “Hayatımda hiçbir zaman iki ceketim olmadı” sözüne takmış kafayı... Demiş ki;“Ben, sadece basına yansıyan fotoğraflarına baktım, birbirinden farklı onlarca takım elbise giydiğini gördüm!.. Hatta, bir tanesi de; Bana da hediye edilmiş olan F.G. markalı gömleklerdi. Hem de yüzlerce ve belki de binlerce kişiye dağıtıldı bu gömlekler!” Ben, hiç kimsenin kılığında-kıyafetinde değilim... Hatta, herkesin konumları gereği giyinmeleri gerektiğini düşünürüm... Ama, bir insan ki; “Marka marka elbiseler” giydiği ve “malikanede oturduğu” halde; “Benim dünyalığım yok” diyerek “masum ve mazlum” rollerine bürünüp de, “insanların duygularını sömürmeye” başlarsa, işte orada susamam!.. Bir de şu var: BBC’deki mülâkatında, hem de “yargılama” devam ederken demişti ki; “Bir yolsuzluk olduğu muhakkak!” Peki, Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan da kalkıp; “Ortada bir örgüt olduğu muhakkak, Fetullah Gülen de bu örgütün başıdır” dese, ne hissederdi acaba?.. Zaman’daki mülâkatında demiş ki; “Bugün yaşananlar 28 Şubat’tan 10 kat fazla!” O zaman biz de sorarız; “[B]Cemaat medyasının ve Hizmet hareketinin tavırları ve CHP ile ittifak kurup, Müslümanları ötekileştirmeleri, 28 Şubat Cuntası’nın açtığı yaralardan bin kat daha beter değil midir?”[/B] BÖYLE SİNSİLİK GÖRÜLMEDİ! Evet, bunlar “Akit okurları”nın şahit oldukları olaylar ve düşünceleri... Bunlardan da anlıyoruz ki, ortada “büyük bir oyun” var ve bazıları acayip dolaplar çeviriyor!.. Ne yalan söyleyeyim; Ben, bu “yalan”ların, bu “entrika”ların, bu “tuzak”ların, bu “iftira”ların, bu “fişleme”lerin, “son dönemlerde” yapıldığını düşünüyordum... “Dershane tartışmaları” ve “Hükümet’i devirme” amaçlı “Kirli 17 Aralık Operasyonu”ndan sonra anladım ki; “Paralel Devlet” kurma çalışmaları “40-42 yıl önceden” başlamış!.. Hem de “sinsi” bir şekilde ve “sistem”li olarak!..40-42 yıldır kadrolaşmışlar!..Devlet kademelerine sızmışlar!.. Sızmak ve kadrolaşmakla kalmamışlar, “ileride kendilerine rakip olabilecek” insanları da “gammazlamışlar” ve onları “safdışı” etmişler!.. Hâsılı kelâm; “5 vakit namaz kılan, her gün Kıble’ye yönelen, oruç tutan ve belki hac ve umreye giden ama Cemaat’e mesafeli duran insanları bile atmışlar devlet dairelerinden!. Sadece kendi adamları kalmış ve onları da her işlerinde birer robot gibi kullanmışlar!.. “Hakim” ise, hakim!.. “Savcı” ise, savcı!.. “Polis” ise, polis!.. “Asker” ise, asker!.. “Maliyeci” ise, maliyeci!.. “Bürokrat” ise, bürokrat!.. [B]Herkesi yerleşirmişler,Herkesi kullanmışlar!..[/B] GÜLEN’İN İHANETİ! Dediğim gibi; Ben; Elif Çakır’ın yazısını okuyuncaya kadar, bu “kadrolaşma”nın ve dolayısıyla “devleti ele geçirme operasyonu”nu 40-42 yıldır yürütüldüğünü düşünüyordum... Star’dan Elif Çakır’ın önceki günkü yazısını okuyunca, anladım ki; Fetullah Gülen’in “ispiyonculuk” ve “gammazcılık”ları, daha doğrusu “iftira”ları, “genç yaşlarında” başlamış... Çevresindeki insanlara “iftira”lar atmış ki, onlar “safdışı” olsun da, “kendi önü açılsın!” Neyse, gelelim Elif Çakır’ın önceki gün yazdıklarına... Efendim, Fetullah Gülen’in “Küçük Dünyam” adlı kitabının ilk baskısında, “Alvarlı İmam” başlığı altında genişçe bir bahis varmış!.. “Varmış” diyorum, çünkü bende o kitabın “ilk baskıları” yok!.. Fetullah Gülen, işte o kitapta, “Alvarlı Efe Hazretleri”nden övgüyle bahsediyormuş...Hikâye uzun.. Kestirmeden gidelim... Elif Çakır, şunları yazmış: “Alvarlı Efe vefat edince yerine oğlu Seyfettin Mazlumoğlu geçiyor. Seyfettin beyin büyük oğlu Sadi Efendi de Kurşunlu Medresesi’nde hocalık yapmaya başlıyor. Gülen de onun öğrencisi. Bir gün medresenin önüne jandarmalar geliyor ve Sadi Efendi’nin kollarına kelepçe takarak, ilçedeki Gürcü Kapı Karakolu’na götürüyorlar. Gözaltına alıyorlar yani. Sadi Efendi’nin başına gelenler bölgede anında duyuluyor ve halk karakolun önüne yığılıyor. Deyim yerindeyse; o gün kıyamet kopuyor Erzurum’da. O tarihe kadar böylesi bir hadise yaşanmamış. Hadise kısa bir süre sonra anlaşılıyor. Meğer, Sadi Efendi’den şikayetçi olan, öğrencisi Fetullah Gülen’den başkası değildir!.. Meğerse bizim Gülen, ‘zaten benden 5-6 yaş büyüktü’ dediği hocasına kızmış ve gitmiş ‘Atatürk aleyhine konuşuyor, bu adam Atatürk düşmanlığı yapıyor medresede’ diyerek karakola şikayette bulunmuş. 1955-56 olmalı diyor Nakip Efendi. Neden böylesi bir iftira attı, yıllarca anlayamadık ve bölge halkı da bu olayı unutmaya çalıştı. Bugün yaşananlara bakınca; medresede o gün yaşadıklarımızı hatırlıyorum. Hocasının ellerine kelepçe taktıran, Atatürk düşmanlığı yapıyor diyerek şikayette bulunan Fethullah Gülen geliyor aklıma. Ve o gün yaşadıklarımız.’” Şöyle devam etmiş Elif Çakır: “Geçen hafta duyduğum bu acı hikayenin tüm taraflarıyla konuştum... Latif Erdoğan’la konuştum, Alvarlı Vakfı kurucusu ve Efe ailesinin damadı Hattat Hüseyin Kutlu ile konuştum... Ve, o günün canlı şahidi Nakip Efendi ile konuştum... Bugün yaşadıklarımızı ve Fethullah Gülen’in ruh halini anlayabilmek için oldukça ibret verici bir hadise. O zaman çocukmuş demeyin, kızarım... Zira 2-3 yıl sonra askere gitmiş. O olayı küçüklüğünde bırakmamış Gülen... Almış kitabına ve ‘tecrübesizdi, saftı, anlaşamadık’ diyerek yazmış! O zaman sorarlar değil mi; Anlaşmazlık neydi, bir anlat bakalım!..” BU, NE KISKANÇLIK?!? Fetullah Gülen’in, “rakiplerini safdışı etme” hadisesi, sadece Sadi Efendi ile sınırlı değil... Bir de, Latif Erdoğan’ın yazdıkları var ki, inanılır gibi değil... Latif Erdoğan, 15 Mart tarihli Akit’te yazdığı yazıda, “Fetullah Gülen’in ruh hali”ni şöyle anlatıyor; “K.E. onun en samimi dostuydu. Varlıklı bir insandı. Entelektüel donanımı oldukça iyiydi. Bir yönüyle onun çok yönlü önünü açan kişiydi. Gece gündüz demez, oradan oraya koşturur, onunla ilgili düğüm düğüm problemleri bir bir çözmeye çalışırdı. K.E. hepimizin sevdiği, hepimizin hürmet gösterdiği bir büyüğümüzdü. Onu, sadakatiyle, gayretiyle davamızın Ebu Bekir’i bilir, öyle değerlendirirdik. Rahatsızlandı, kısa bir süre sonra da vefat etti. Kalabalık bir cemaatle cenaze namazını kıldık, defnettik. Hepimiz hüzünlüyüz, hepimiz gözyaşı döküyoruz. Sonra kaldığımız yere döndük. Arkadaşlarımız taziye için küçük gruplar halinde (Gülen’in) yanına girip çıkıyorlar. Ben de girdim. Ağlıyordu. Bir ara ağlamayı kesti. Gayet donuk ve öfkeli bir sesle; O, dedi, benim ölmemi ve benim yerime geçmeyi bekliyordu; fakat benden önce öldü. Ayağa kalktı, hızla odadan çıktı ve kendi odasına geçti. Bizlere de alık alık birbirimizin yüzüne bakmak düştü.” [B]HASTALIK MI, GÖREV Mİ?[/B] Elif Çakır’ın anlattığı Sadi Efendi’ye yaptıklarına ve Latif Erdoğan’ın anlattığı “Hacı Kemal Amca’ya duyduğu kıskançlık” olayına bakınca, Fetullah Gülen’in nasıl bir “ruh hali” yaşadığı, kendiliğinden ortaya çıkıyor!.. Yalnız, benim anlayamadığım şu: Fetullah Gülen’in bu tavrı bir “ruh hastalığı”ndan mı kaynaklanıyor, bir “patolojik vak’a” ile mi karşı karşıyayız, yoksa; “gençliğinden beri görevli” oluşundan mı kaynaklanıyor?.. İşte, bütün mesele burada! “Ruhsal bir rahatsızlığı” varsa, yatırılır hastaneye, tedavi ettirilir!.. Ama “görevli” ise; Derhal “deşifre” edilmelidir!.. Haa, “artık o konuşuyor”muş!.. Bırakın konuşsun!.. Nasıl olsa; Konuştukça saçmalıyor, Konuştukça batıyor!.. Konuşsun ki; “Yalan”larını yüzüne vurabilelim. (Zaman da dünkü konuşmalarına da, bugünkü konuşmalarına da göz attım...YAZDIKLARINDA TEK EVET TEK BİR DOĞRU YOK...ŞEREFİMLE TEMİN EDERİM TEK BİR DOĞRU YOK... ACI AMA GERÇEK....ALLAH bu ülkeyi milleti dini devleti korusun....amin ALINTI[/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Güncel/Haber/Bilgi
herkes konuşmuş o susmuş ama artık O konuşacak mış
Üst
Alt