Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Hz. Muhammed (s.a.v)
Hadis-i Şerifler
Hadisleri yeniden anlamak
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 53053" data-attributes="member: 3"><p><strong>Günümüzde Sünnetin tatbiki Problemi</strong></p><p></p><p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><strong>C. Günümüzde Sünnetin tatbiki Problemi</strong></p> <p style="margin-left: 20px">Hz. Peygamber’in yasadigi cografyayi, sosyal ortami ve o dönemde kullanilan esyalari bilmek son derece önemlidir. Bu yüzden fikih ve dil bilginleri, özellikle de hadislerde geçen anlami bilinmeyen kelimelerle ilgili çalismalar yapan “Garîbü’l-hadis” müellifleri, bu hususlar üzerinde durmuslardir. Zira o dönemin kültürü taninmadan bir kisim hadisleri dogru anlama imkâni yoktur. Cahiliye dönemi Araplarin takvim anlayislari, zamani kavrayis biçimleri ve kâinata bakis sekillerinin bilinmesi, hadislerin arka planindaki olaylarin daha iyi anlasilmasini temin edecektir. Kuyularin durumunun, daglarin isimlerinin, evlerin yapi sekillerinin ve mescidin planinin bilinmesi bu mekânlarda geçen olaylari anlamanin temel sartidir. Ayrica Hz. Peygamber dönemindeki mesleklerin teknik açidan durumu, sulama ve asilama teknikleri gibi hususlarin bilinmesi gerekmektedir. </p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Geçmiste kullanilan bir takim araç ve gereçler günümüzde kullanilmamakta ya da artik tükenmis olabilmektedir. Örnegin temizlik ve saglik konularinda bir hayli gelisme kaydedilmistir. Hz. Peygamber devrinde temizlik ya da saglik için israrla tavsiye edilen bazi uygulamalar biliyoruz. Nitekim misvaklanmak ve hacamat yaptirmakla ilgili hadis kitaplarinda meshur hadisler yer almaktadir. Fikih kitaplarinda da bunlarin sünnet oldugundan bahsedilmektedir. Ancak degisen sartlar dogrultusunda bu sünnetler günümüzde nasil tatbik edilmelidir. Bu konuyu sözünü ettigimiz örnekleriyle ele almakta yarar bulunmaktadir.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><strong>Örnek 1) Misvak Hadisleri</strong></p> <p style="margin-left: 20px">Hz. Peygamber, “Sâyet ümmetime zor gelmeyecegini bilseydim her namazdan önce misvak kullanmalarini emrederdim” buyurmustur. Bize göre bu hadiste vurgulanan sey, misvak kullanmak degil, agiz ve dis sagligidir; zira Allah Resulünün disleri inci gibi bembeyazdi. Misvakla gezdigi ve misvak kullandigi halde disleri temizlenmemis birinin bu sünneti ne kadar yerine getirdigi iddia edilebilir? Ya da bakimsizliktan ve ihmalden disleri sararmis bir kimsenin her namaza durusta, misvaki agzinin içerisinde bir iki defa gezdirmesiyle söz konusu tavsiyeye ne denli riâyet etmis olabilir?</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Misvakla ilgili hadislerde amaçlanan, bizzat misvagin kendisi midir? Yoksa, bu dis temizligi için Arap Yarimadasi’nda uygun ve kolay bulunabilen bir araç olmasi sebebiyle Resûlullah’in uygun bir vasitaya isareti midir? Süphesiz misvak agacinin yetismedigi ya da kolayca bulunamadigi diger toplumlarda dis temizligini baska aletlerle yapmalarinda sakinca olmamalidir. Zira, Resûlullah’in Semâilini anlatan eserlerde onun dislerinin inci gibi beyaz olmasi, yine onun hadislerinde, “Misvak agzi temizleyici, Rabbi da hosnud edicidir” demesi bu bakimdan anlamlidir. Ayrica bazi mezheplerde, misvak bulunmadigi zaman abdest esnasinda disleri temizlemek için parmaklarin bile kullanilmasinin misvak yerine geçecegi, hatta kadinlarin sakiz çignemelerinin de misvaklanmak olacagi ve misvaklanmis gibi sevap alacaginin kabul edilmesi, misvaktan maksadin dis temizligi oldugunu göstermeye yeterlidir. Kisaca keramet misvak agacinda degil, dis temizligindedir. Kaldi ki, misvak agacinin uygunsuz kullanildiginda, hijyenik olmayacagi için körlüge ve delirmeye kadar varan zararlarindan da bahsedilmektedir. </p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Öte yandan Hz. Peygamber’in dis temizligine önem verdigi ve her firsatta bunu ögütledigi bilinmesine ragmen, bazi kimseler misvak agacina takilmis, dislerin temizlenmesi degil de misvak agaci tasimis olmayi sünnet saymislardir. Meselâ, Safii Mezhebine göre, “Namazdan önce bir seferde olsa agza misvak agaci sürmekle bu sünnet yerine getirilmis olur”, kaidesi konulmustur. Bu anlayisin sonucunda ise agiz ve dis temizliginden yoksun, ama bu konuda Allah Resulü’nün sünnetini yerine getirdigini sanan insanlar türemistir.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><strong>Örnek 2) Hacamat Hadisleri</strong></p> <p style="margin-left: 20px">Hz. Peygamberin bir saglik tedbiri olarak hacamat yaptirdigi bilinmektedir. Hatta oruçlu oldugu halde hacamat yaptirmasi enteresandir. Onun, hacamatin yayginlasmasi ve herkesin kolayca yaptirabilmesi için hacamatçilarin yani bu isi yapanlarin ücret almasini yasaklamis olmasi anlamlidir. Hz. Peygamber’in bu uygulamalari bizim için örnek alinacak davranislardir. Ancak diger bir çok hususta oldugu gibi hacamat konusunda da Hz. Peygamberin sünneti, onun döneminde yapildigi sekliyle hacamat yaptirmak mi, yoksa hacamat yaptirmayi kan vermek kabul ederek, bugün modern tibbin öngördügü sekilde kan aldirmak ve kan bagisinda bulunmak midir? Iste bu soruya yaklasim tarzi bir anlamda hadis ve sünnetin tanim ve yorumuyla çok yakindan alâkalidir. Bu hususta da iki ayri yaklasim söz konusudur. </p> <p style="margin-left: 20px">Söyle ki;</p> <p style="margin-left: 20px">Birinci yaklasim, hadisleri ve Hz. Peygamber’in yaptiklarini aynen yapmayi sünnet kabul ederek hareket etmek; dolayisiyla bugün kan vermeyi degil, aksine sirtimizi ya da kafamizi nesterle delerek boynuzla kan aldirmak suretiyle sünnete dolayisiyla da Resûlullah’in yoluna uymus olunacagi anlayisidir. Nitekim bugün hâlâ Islâm ülkelerinin pek çok yerinde temizlik ve hijyenik sartlardan yoksun olarak ilkel usullerle süngerlerle, nesterle ve pek çok kisi için ayni malzemelerle, sünneti yerine getirdigi inanci ve husuu içerisinde Müslümanlarin kanlari alinmakta, kan aldirmanin degil, hacamatin gerçek sünnet oldugu inanci yayilmaktadir. Üstelik modern usullerle kan verildiginde vücuttan temiz kanin alindigi, halbuki hacamat yaptirirken vücutta birikmis olan kirli kanlarin çikarildigi sanilmaktadir. Oysa bu iddiaya bugünkü tip uzmanlari sadece gülmekte, baska bir cevap verme ihtiyaci bile duymamaktadirlar.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Ikinci yaklasim, eger Hz. Peygamber insan sagligi için vücuttan kan aldirmayi çok önemli kabul etmis ve yasadigi devrin sartlari içerisinde en uygun bir sekilde bu tibbî tedbire basvurmus diyecek olursak, bugün hacamat yerine modern tibbin imkanlari çerçevesinde kan aldirmak suretiyle de Resûlullah’in yolu, dolayisiyla onun sünneti takip edilmis olur. Üstelik bu sayede kanlar çöp tenekesine atilmak yerine, belki de bir hayatin kurtarilmasinda kullanilmak suretiyle birden fazla sevap kazanma imkâni dogabilir. Diger bir ifadeyle bu sayade, on dört asir öncesine gitmek yerine, Resûlullah’in sünneti yirmi birinci asra tasinmis olacaktir. Kaldi ki, dinin insanlardan istedigi de bu olmalidir.</p> <p style="margin-left: 20px"></p><p style="text-align: center"><strong>SONUÇ</strong></p></p> <p style="margin-left: 20px">Hz. Muhammed (a.s.), vahiy kontrolünde hareket eden bir beserdir. O, ne yüce Allah’tan aldigi mesajlari insanlara ilettikten sonra baska görevi kalmayan postaci konumunda bir insan, ne de bütün tasarruf ve hareketleri vahiyle belirlenen, vahiy olmadan ne bir adim ileri ne bir adim geri atmayan beseri inisiyatiflerden soyutlanmis bir varlik hüviyetindedir.</p> <p style="margin-left: 20px">Hz. Peygamber’in hadislerini ve uygulamalarini, onun farkli statüde oldugunu da göz önünde bulundurarak anlamaya ve degerlendirmeye çalismak gerekmektedir. Diger bir ifadeyle, bir devlet baskani olarak, bir aile reisi olarak söylemi farkli sekilde olacaktir. Yine bir komutan olarak söyledikleri ile bir ibadet esnasinda meselâ bir hacda, ya da mescidde hutbe irad ederken kullandigi üslup ve sözlerindeki baglayicilik dogal olarak birbirinden farkli olacaktir. Dolayisiyla hadislerin dogru anlasilip dogru uygulanabilmesi için onlarin vârid oldugu sebep ve sartlarin da göz önünde bulundurulmasi gerekir. Zira bir hadisin baglamindan koparilmasi, kastedilmeyen bir mânanin anlasilmasina ve yanlis uygulamalara neden olacaktir.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Diger yandan Hz. Peygamber (a.s.) döneminin sosyo-ekonomik yapisini, kültürel boyutunu, muhataplarinin egitim seviyesini, anlayislarini, aradaki akrabalik, dostluk ve arkadaslik baglarini arastirmak ve bilmek, hadislerin amacini anlamamiza yardimci olacak ve dogru kararlar çikarilmasini kolaylastiracaktir.</p> <p style="margin-left: 20px">Hz. Peygamber’in kararlarinda ve hükümlerinde asil amacin ne oldugu ve hangi ilkelerden hareket ettigi ortaya konulmalidir. Allah’in elçisi (a.s.), yaptigi ve yapilmasini arzu ettigi bazi islerde, bunlarin toplumda doguracagi neticelerin dikkate alinmasini istemistir. Eger bir isin yapilmasi toplumun yararina olacaksa bunun yapilmasinda israr etmis, sâyet bu isin yapilmasi faydadan çok zarar getirecekse bunun yapilmasina müsaade etmemistir. Nitekim münafiklari bildigi halde cezalandirmamis, Kabe’yi yeniden eski haline getirmek için büyütmeyi arzu ettigi halde, Mekkelilerin bunu içlerine sindiremeyecegi endisesiyle uygulamaktan vazgeçmistir.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Hadis ve sünneti ele alirken ve yeni hükümler verirken örnegin, kolaylik ilkesi, hakkin rizasi ilkesi, kamu yarari ilkesi, birlik beraberlik ilkesi gibi prensiplerden hareket edilmelidir. Gerek ibadetlerde gerekse dini yasantinin diger boyutlarinda kolaylastirici bir hayat modeli ortaya koyan Hz. Peygamber (a.s.)’in bu yaklasimini, günümüzde hem sünneti takdim ederken hem de onu hayata geçirirken bir ilke olarak sürekli dikkate almak durumundayiz. Muhataplarin durumu ve çagin gerekleri göz önünde bulundurularak sünnetin insanliga yeniden takdim edilmesi belki de insanlarin aradigi insanligi bulmada yardim edecek yeni bir isik olacaktir.</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Hz. Peygamber (a.s)’in tasarruflarinin, Sâri’in gözettigi amaçlara uygun olarak yorumlanmasi ve hayata geçirilebilmesi ne kadar basarilabilirse, Müslümanlar arasinda nasslarin yanlis yorumlanmasindan ve taassuptan ileri gelen anlasmazliklar da o nispette azalacak ve Müslümanlarin birbirlerine hosgörü ile muamele etmeleri temin edilmis olacaktir. Bu da Islâm’in çok önemli amaçlari arasinda yer alan ferdin yetistirilip ahlâkî bakimdan olgunlasmasini, toplumda adaletin uygulanmasini, genel menfaatin korunmasini ve dolayisiyla özlenen insan haklarinin garanti altina alinmasini temin edecektir. Bu konuda ise, kiyas ve ictihad metotlarini isletmek bizlere en önemli katkiyi saglayacaktir.</p> <p style="margin-left: 20px"></p><p style="text-align: center">Doç. Dr. Mustafa Karataş</p> </p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 53053, member: 3"] [b]Günümüzde Sünnetin tatbiki Problemi[/b] [INDENT] [B]C. Günümüzde Sünnetin tatbiki Problemi[/B] Hz. Peygamber’in yasadigi cografyayi, sosyal ortami ve o dönemde kullanilan esyalari bilmek son derece önemlidir. Bu yüzden fikih ve dil bilginleri, özellikle de hadislerde geçen anlami bilinmeyen kelimelerle ilgili çalismalar yapan “Garîbü’l-hadis” müellifleri, bu hususlar üzerinde durmuslardir. Zira o dönemin kültürü taninmadan bir kisim hadisleri dogru anlama imkâni yoktur. Cahiliye dönemi Araplarin takvim anlayislari, zamani kavrayis biçimleri ve kâinata bakis sekillerinin bilinmesi, hadislerin arka planindaki olaylarin daha iyi anlasilmasini temin edecektir. Kuyularin durumunun, daglarin isimlerinin, evlerin yapi sekillerinin ve mescidin planinin bilinmesi bu mekânlarda geçen olaylari anlamanin temel sartidir. Ayrica Hz. Peygamber dönemindeki mesleklerin teknik açidan durumu, sulama ve asilama teknikleri gibi hususlarin bilinmesi gerekmektedir. Geçmiste kullanilan bir takim araç ve gereçler günümüzde kullanilmamakta ya da artik tükenmis olabilmektedir. Örnegin temizlik ve saglik konularinda bir hayli gelisme kaydedilmistir. Hz. Peygamber devrinde temizlik ya da saglik için israrla tavsiye edilen bazi uygulamalar biliyoruz. Nitekim misvaklanmak ve hacamat yaptirmakla ilgili hadis kitaplarinda meshur hadisler yer almaktadir. Fikih kitaplarinda da bunlarin sünnet oldugundan bahsedilmektedir. Ancak degisen sartlar dogrultusunda bu sünnetler günümüzde nasil tatbik edilmelidir. Bu konuyu sözünü ettigimiz örnekleriyle ele almakta yarar bulunmaktadir. [B]Örnek 1) Misvak Hadisleri[/B] Hz. Peygamber, “Sâyet ümmetime zor gelmeyecegini bilseydim her namazdan önce misvak kullanmalarini emrederdim” buyurmustur. Bize göre bu hadiste vurgulanan sey, misvak kullanmak degil, agiz ve dis sagligidir; zira Allah Resulünün disleri inci gibi bembeyazdi. Misvakla gezdigi ve misvak kullandigi halde disleri temizlenmemis birinin bu sünneti ne kadar yerine getirdigi iddia edilebilir? Ya da bakimsizliktan ve ihmalden disleri sararmis bir kimsenin her namaza durusta, misvaki agzinin içerisinde bir iki defa gezdirmesiyle söz konusu tavsiyeye ne denli riâyet etmis olabilir? Misvakla ilgili hadislerde amaçlanan, bizzat misvagin kendisi midir? Yoksa, bu dis temizligi için Arap Yarimadasi’nda uygun ve kolay bulunabilen bir araç olmasi sebebiyle Resûlullah’in uygun bir vasitaya isareti midir? Süphesiz misvak agacinin yetismedigi ya da kolayca bulunamadigi diger toplumlarda dis temizligini baska aletlerle yapmalarinda sakinca olmamalidir. Zira, Resûlullah’in Semâilini anlatan eserlerde onun dislerinin inci gibi beyaz olmasi, yine onun hadislerinde, “Misvak agzi temizleyici, Rabbi da hosnud edicidir” demesi bu bakimdan anlamlidir. Ayrica bazi mezheplerde, misvak bulunmadigi zaman abdest esnasinda disleri temizlemek için parmaklarin bile kullanilmasinin misvak yerine geçecegi, hatta kadinlarin sakiz çignemelerinin de misvaklanmak olacagi ve misvaklanmis gibi sevap alacaginin kabul edilmesi, misvaktan maksadin dis temizligi oldugunu göstermeye yeterlidir. Kisaca keramet misvak agacinda degil, dis temizligindedir. Kaldi ki, misvak agacinin uygunsuz kullanildiginda, hijyenik olmayacagi için körlüge ve delirmeye kadar varan zararlarindan da bahsedilmektedir. Öte yandan Hz. Peygamber’in dis temizligine önem verdigi ve her firsatta bunu ögütledigi bilinmesine ragmen, bazi kimseler misvak agacina takilmis, dislerin temizlenmesi degil de misvak agaci tasimis olmayi sünnet saymislardir. Meselâ, Safii Mezhebine göre, “Namazdan önce bir seferde olsa agza misvak agaci sürmekle bu sünnet yerine getirilmis olur”, kaidesi konulmustur. Bu anlayisin sonucunda ise agiz ve dis temizliginden yoksun, ama bu konuda Allah Resulü’nün sünnetini yerine getirdigini sanan insanlar türemistir. [B]Örnek 2) Hacamat Hadisleri[/B] Hz. Peygamberin bir saglik tedbiri olarak hacamat yaptirdigi bilinmektedir. Hatta oruçlu oldugu halde hacamat yaptirmasi enteresandir. Onun, hacamatin yayginlasmasi ve herkesin kolayca yaptirabilmesi için hacamatçilarin yani bu isi yapanlarin ücret almasini yasaklamis olmasi anlamlidir. Hz. Peygamber’in bu uygulamalari bizim için örnek alinacak davranislardir. Ancak diger bir çok hususta oldugu gibi hacamat konusunda da Hz. Peygamberin sünneti, onun döneminde yapildigi sekliyle hacamat yaptirmak mi, yoksa hacamat yaptirmayi kan vermek kabul ederek, bugün modern tibbin öngördügü sekilde kan aldirmak ve kan bagisinda bulunmak midir? Iste bu soruya yaklasim tarzi bir anlamda hadis ve sünnetin tanim ve yorumuyla çok yakindan alâkalidir. Bu hususta da iki ayri yaklasim söz konusudur. Söyle ki; Birinci yaklasim, hadisleri ve Hz. Peygamber’in yaptiklarini aynen yapmayi sünnet kabul ederek hareket etmek; dolayisiyla bugün kan vermeyi degil, aksine sirtimizi ya da kafamizi nesterle delerek boynuzla kan aldirmak suretiyle sünnete dolayisiyla da Resûlullah’in yoluna uymus olunacagi anlayisidir. Nitekim bugün hâlâ Islâm ülkelerinin pek çok yerinde temizlik ve hijyenik sartlardan yoksun olarak ilkel usullerle süngerlerle, nesterle ve pek çok kisi için ayni malzemelerle, sünneti yerine getirdigi inanci ve husuu içerisinde Müslümanlarin kanlari alinmakta, kan aldirmanin degil, hacamatin gerçek sünnet oldugu inanci yayilmaktadir. Üstelik modern usullerle kan verildiginde vücuttan temiz kanin alindigi, halbuki hacamat yaptirirken vücutta birikmis olan kirli kanlarin çikarildigi sanilmaktadir. Oysa bu iddiaya bugünkü tip uzmanlari sadece gülmekte, baska bir cevap verme ihtiyaci bile duymamaktadirlar. Ikinci yaklasim, eger Hz. Peygamber insan sagligi için vücuttan kan aldirmayi çok önemli kabul etmis ve yasadigi devrin sartlari içerisinde en uygun bir sekilde bu tibbî tedbire basvurmus diyecek olursak, bugün hacamat yerine modern tibbin imkanlari çerçevesinde kan aldirmak suretiyle de Resûlullah’in yolu, dolayisiyla onun sünneti takip edilmis olur. Üstelik bu sayede kanlar çöp tenekesine atilmak yerine, belki de bir hayatin kurtarilmasinda kullanilmak suretiyle birden fazla sevap kazanma imkâni dogabilir. Diger bir ifadeyle bu sayade, on dört asir öncesine gitmek yerine, Resûlullah’in sünneti yirmi birinci asra tasinmis olacaktir. Kaldi ki, dinin insanlardan istedigi de bu olmalidir. [CENTER][B]SONUÇ[/B][/CENTER] Hz. Muhammed (a.s.), vahiy kontrolünde hareket eden bir beserdir. O, ne yüce Allah’tan aldigi mesajlari insanlara ilettikten sonra baska görevi kalmayan postaci konumunda bir insan, ne de bütün tasarruf ve hareketleri vahiyle belirlenen, vahiy olmadan ne bir adim ileri ne bir adim geri atmayan beseri inisiyatiflerden soyutlanmis bir varlik hüviyetindedir. Hz. Peygamber’in hadislerini ve uygulamalarini, onun farkli statüde oldugunu da göz önünde bulundurarak anlamaya ve degerlendirmeye çalismak gerekmektedir. Diger bir ifadeyle, bir devlet baskani olarak, bir aile reisi olarak söylemi farkli sekilde olacaktir. Yine bir komutan olarak söyledikleri ile bir ibadet esnasinda meselâ bir hacda, ya da mescidde hutbe irad ederken kullandigi üslup ve sözlerindeki baglayicilik dogal olarak birbirinden farkli olacaktir. Dolayisiyla hadislerin dogru anlasilip dogru uygulanabilmesi için onlarin vârid oldugu sebep ve sartlarin da göz önünde bulundurulmasi gerekir. Zira bir hadisin baglamindan koparilmasi, kastedilmeyen bir mânanin anlasilmasina ve yanlis uygulamalara neden olacaktir. Diger yandan Hz. Peygamber (a.s.) döneminin sosyo-ekonomik yapisini, kültürel boyutunu, muhataplarinin egitim seviyesini, anlayislarini, aradaki akrabalik, dostluk ve arkadaslik baglarini arastirmak ve bilmek, hadislerin amacini anlamamiza yardimci olacak ve dogru kararlar çikarilmasini kolaylastiracaktir. Hz. Peygamber’in kararlarinda ve hükümlerinde asil amacin ne oldugu ve hangi ilkelerden hareket ettigi ortaya konulmalidir. Allah’in elçisi (a.s.), yaptigi ve yapilmasini arzu ettigi bazi islerde, bunlarin toplumda doguracagi neticelerin dikkate alinmasini istemistir. Eger bir isin yapilmasi toplumun yararina olacaksa bunun yapilmasinda israr etmis, sâyet bu isin yapilmasi faydadan çok zarar getirecekse bunun yapilmasina müsaade etmemistir. Nitekim münafiklari bildigi halde cezalandirmamis, Kabe’yi yeniden eski haline getirmek için büyütmeyi arzu ettigi halde, Mekkelilerin bunu içlerine sindiremeyecegi endisesiyle uygulamaktan vazgeçmistir. Hadis ve sünneti ele alirken ve yeni hükümler verirken örnegin, kolaylik ilkesi, hakkin rizasi ilkesi, kamu yarari ilkesi, birlik beraberlik ilkesi gibi prensiplerden hareket edilmelidir. Gerek ibadetlerde gerekse dini yasantinin diger boyutlarinda kolaylastirici bir hayat modeli ortaya koyan Hz. Peygamber (a.s.)’in bu yaklasimini, günümüzde hem sünneti takdim ederken hem de onu hayata geçirirken bir ilke olarak sürekli dikkate almak durumundayiz. Muhataplarin durumu ve çagin gerekleri göz önünde bulundurularak sünnetin insanliga yeniden takdim edilmesi belki de insanlarin aradigi insanligi bulmada yardim edecek yeni bir isik olacaktir. Hz. Peygamber (a.s)’in tasarruflarinin, Sâri’in gözettigi amaçlara uygun olarak yorumlanmasi ve hayata geçirilebilmesi ne kadar basarilabilirse, Müslümanlar arasinda nasslarin yanlis yorumlanmasindan ve taassuptan ileri gelen anlasmazliklar da o nispette azalacak ve Müslümanlarin birbirlerine hosgörü ile muamele etmeleri temin edilmis olacaktir. Bu da Islâm’in çok önemli amaçlari arasinda yer alan ferdin yetistirilip ahlâkî bakimdan olgunlasmasini, toplumda adaletin uygulanmasini, genel menfaatin korunmasini ve dolayisiyla özlenen insan haklarinin garanti altina alinmasini temin edecektir. Bu konuda ise, kiyas ve ictihad metotlarini isletmek bizlere en önemli katkiyi saglayacaktir. [CENTER]Doç. Dr. Mustafa Karataş[/CENTER] [/INDENT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Hz. Muhammed (s.a.v)
Hadis-i Şerifler
Hadisleri yeniden anlamak
Üst
Alt