Hadis-i Şeriflerde Dünya Hayatı

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
Peygamberimiz, dünya âhiret dengesini bozma eğilimi gösteren eşlerini uyararak ya dünya hayatının süsünü ya da Allah’ı, Rasûlünü ve âhiret yurdunu tercih etmelerini istemiştir (33/Ahzâb, 28-29)
Âhirete öncelik veren bu dengenin dünya lehinde bozulması yönündeki davranışlar tasvip edilmemiştir Sahâbenin dünya malına fazlaca önem veren bazı hareketleri karşısında Hz Peygamber, Allah katında dünyanın cılız bir ölü oğlak kadar bile değeri olmadığını (Müslim, Zühd 2)
ifade etme ihtiyacını duymuş, dünyaya düşkün ve maddeye tutkun olmamaları için çevresindekileri uyarmıştır (Buhârî, Rikak 5; Müslim, Zekât 38)

Abdullah bin Ömer, Ebu’d-Derdâ ve Osman bin Maz’ûn gibi sürekli ibâdetle meşgul olup kendilerini ve ailelerini dünya nimetlerinden mahrum bırakan kimselerin davranışları da Hz Peygamber tarafından hoş karşılanmamış (Buhârî, Savm 56, Nikâh 1), ölçüsüz bir şekilde dünyaya sarılmak kadar; bir tür ruhbanlık hayatına yönelmek de doğru bulunmamıştır (Ahmed bin Hanbel, IV/226; Dârimî, Nikâh 3)

Hz Peygamber, yaşadığı hayat itibariyle dünya karşısında takınılması gereken tavrın nasıl olması gerektiğini göstermiştir Nitekim, “Uhud dağı kadar altınım olsa, üç günden fazla saklamazdım” (Buhârî, Zekât 4; Müslim, Zekât 10) demiş, hayatı boyunca dünyalığa önem vermemiş, vefatından sonra birkaç şahsî eşyasından ve çok az miktarda maldan başka bir şey bırakmamış, ilk iki halifesi de bu yolda onu takip etmiştir Bununla beraber Hz Peygamber, “Dünya malı tatlıdır, çekicidir” (Buhârî, Cihad 37; Tirmizî, Fiten 26) sözüyle herkesin dünyaya ve maddeye karşı kendisi gibi davranamayacağını da ifade etmiştir Nitekim müslümanların servet edinmelerini tasvip etmiş, dinin servetle ilgili olarak getirdiği yükümlülüklerin ifa edilmesi şartıyla zenginliğin kötü bir şey olmadığını söylemiştir Onun dünya karşısındaki tavrı ve sözleri bir tavsiye ve uyarı niteliğindedir İnsanda maddeye ve şahsî çıkara karşı doğuştan bir eğilim, hatta hırs bulunduğundan İslâm, kişileri dünya nimetlerine teşvik etme yerine; onların dünya ile ilgili davranışlarını düzene koymaya özen göstermelerini istemiştir

Peygamberimiz dünya hayatını aşırı sevip ona bağlanmaktan mü’minleri sakındırmıştır Bazı hadislerinde dünya hayatını aşağılayıp tel’in ettiğini görüyoruz Fakat Peygamberimiz’in aşağıladığı dünya, insanların nefs-i emmârelerine bakan fuhşiyatın, şerlerin, zulümlerin, isyanların işlendiği dünyadır Âhiretin tarlası olan, Allah’a kulluk icrâ edilen, Allah’ın isimlerinin aynası, tecellî ettiği yer olan dünya değildir

Aslında tek bir varlık olan yer küresi hakkında; her meslek, her karakter ve ruh sahibi için ayrı ayrı birçok dünya anlayışı, hayat görüşü olduğunu görüyoruz Değişen ruh haline ve maddî şartlara göre bir insan için bile birçok dünya vardır Bazıları hiç ölmeyecek gibi ona bağlanırken, bazıları artık yaşamayı değersiz bularak intiharı bile tercih edebilmektedir Peygamberimiz (sas) bu bin bir yüzlü dünyanın bazen iyi, bazen kötü yönünden bahsetmiş, bazen âbidlerin, dindarların dünyasını, bazen de inançsız ve ahlâksızların ve âhireti hiç düşünmeyen, zâlimlerin dünyasını değerlendirmiştir Bu sebeple bir hadiste (Tirmizî, Deavât 60, hadis no: 3458) dünya âhiret için bir ekim yeri, âhiret için ziraat yapılacak, lâ ilâhe illâllah ile ebedî cennet ağacı kazanılacak kadar kıymetli bir yer olarak belirtilirken, aynı dünya bir başka hadiste (Tirmizî, Zühd 13, hadis no: 2321; İbn Mâce, Zühd 11, hadis no: 2410) sinek kanadından değersiz ve hatta mel’un (Tirmizî, Zühd 14, hadis no: 2323; İbn Mâce, Zühd 3, hadis no: 4112) olarak değerlendirilmiştir

Dünyanın farklı açılardan farklı kişiler için ayırım yapılmadan, hepsine aynı zâviyeden bakıldığı takdirde hadislerdeki ifadeleri, birbirleriyle çelişkili bulmak mümkündür Bu ayırım dikkate alındığında ise, herhangi bir çelişkinin olmadığı görülecektir Hadis-i şerifleri ve bunların Kur’an’ın ve dinin prensipleriyle değerlendirilip yorumlanmasını nazar-ı dikkate alırsak şöyle bir sonuca varabiliriz: İnsanda mutlak bırakılmış, fıtrî ve vazgeçilmez duygulardan biri de dünya sevgisidir Bir hadis-i şerifte bu husus şöyle ifade edilir: “İnsan yaşlandıkça iki duygu genç kalır: Dünya sevgisi ve tûl-i emel” (Kütüb-i Sitte, 7/247) Dünya sevgisi, aslında gerekli bir duygudur İnsan, bu duygusunu kontrol etmeden bırakıverir ve hırsının etkisinde kalırsa, âhireti unutmaya, terketmeye götüren aşırılıklara düşer, dünyevî arzuların peşine takılarak sûiistimallere, haramlara dalar Her devirde görülen aşırı kazanç çılgınlıkları, bundan hâsıl olan bin bir çeşit hileler, skandallar, sahtekârlıklar, ölmeler, öldürmeler, İslâm’ın sınırlamaya çalıştığı bu tûl-i emel zaafının eseridir

İslâm, her konuda olduğu gibi bu meselede de denge ister Âhireti unutturmayacak, ibâdetten alıkoymayacak, harama yer vermeyecek ölçüde dünyalık istemeyi yasaklamaz Güçlü müslümanın, zayıf müslümana nazaran Allah’a dava sevgili olduğunu söyleyen, veren elin alan elden üstün olduğunu beyan eden İslâm’ın, “dünyayı tamamen terk et” demeyeceği açıktır (Kütüb-i Sitte7/248) Bir şeyin fazilet ve fenalığı, başka şeyle mukayese edilerek ortaya çıkar Âhiretle mukayese ile, ona tercih edilen dünyanın olumsuzluğu değerlendirilir Allah’a küfür, isyan ve fısklarla dolu olan dalâlet ehlinin dünyasıdır yerilen Âhireti kazandıran, mü’minlere mescid, âhirete tarla, Allah’ın isimlerine ayna, ilâhî sanatlara sergi salonu olan dünya elbette kötü değildir

Hadis-i şerifler, bu açıklamaların ışığında değerlendirilmelidir Rasûlullah (sas) buyuruyor ki:
“Sizin için korktuğum şeylerden biri, dünyanın süs ve güzelliklerinin size açılmasıdır” (Buhârî, Zekât 47, Cum’a 28; Cihad 37, Rikak 7; Müslim, Zekât 123; Nesâî, Zekât 81)
“Dünya tatlı ve hoştur Allah sizi ona vâris kılacak ve nasıl hareket edeceğinize bakacaktır Öyleyse dünyadan sakının, kadınlardan da sakının! Zira benî İsrâilin ilk fitnesi kadın yüzünden çıkmıştır” (Müslim, Zikr 99; Tirmizî, Fiten 26; İbn Mâce, Fiten 19)
“Eğer dünya Allah’ın yanında sivri sineğin kanadı kadar değer taşısaydı, tek bir kâfire ondan bir yudum su içirmezdi” (İbn Mâce, Zühd 11, hadis no: 4110, 2/1377; Tirmizî, Zühd 13, hadis no: 2321, 4/560)
“Kim dünyaya çok önem verirse, Allah onun işini dağıtır (zorlaştırır) İki gözünün arasına fakirliği (aç gözlülüğü) koyar (Halbuki) dünyadan ona ulaşacak olan kendisi için yazılandan başkası olamaz Kimin de niyeti âhiret(i kazanma) ise Allah onun işini toparlar (kolaylaştırır) Onun kalbine zenginliği koyar Ona dünyadan da ihtiyaç duyduğu şey ulaşır” (İbn Mâce, Zühd 1, hadis no: 4104, 2/1378; Tirmizî, Kıyâmet 31, hadis no: 2467)
“Dünya, mü’mine hapishane; kâfire cennettir” (Müslim, Zühd 1; Tirmizî, Zühd 16)
“Allah bir kulu sevdimi, onu dünyadan korur Tıpkı sizden birinin (perhiz gerektiren hastalığa uğramış) hastasına suyu yasaklaması gibi” (Tirmizî, Tıbb 1)
“Dünyada bir garib veya bir yolcu gibi ol!” Tirmizî’nin rivâyetinde, hadisin devamında şu ifade vardır: “Kendini kabir ehlinden say” (Buhârî, Rikak 2; Tirmizî, Zühd 25, hadis no: 2334)
“Birinize dünyalık olarak bir yolcunun azığı kadar yeterlidir” (Kütüb-i Sitte, 17/564)
“Müslüman olup da kendisine ancak yetecek kadar rızık verilen ve Allah’ın kendisine verdiği ile kanaat getirdiği kimse muhakkak felâh bulmuştur” (Müslim, hadis no: 1054; S Müslim Terc ve şerhi, c 5, s 478)
“Hayır, vallahi ey cemaat! Ben sizin için ancak Allah’ın size vereceği dünya ziynetlerinden korkuyorum” (Müslim, hadis no: 1052; S Müslim, Terc ve Şerhi, A Davudoğlu terc, 5/471)
“Sizin elde ettiğiniz dünya metâı, hayır değil; bir fitnedir Evet, hayır, ancak hayır getirir Lâkin bu dünya ziynetleri hayır değildir Çünkü bunlar fitneye sebep olur Onlarla siz âhiret hususuna yönelmekten meşgul olursunuz Baharın yetiştirdiği nebatların bazısı, çok yiyen hayvanları ya patlatıp öldürür, yahut ölüme yaklaştırır Ancak ihtiyacına kadar yiyenlere zarar vermez Dünya malı da öyledir, insanlar ona hoş görerek meylederler Bazısı mala gark oldu denilecek şekilde çok mal edinir, bazısı fazlasına tamah etmeyerek azı ile yetinir Mala gark olanlar, ekseriyetle onun sebebiyle ya helâk olur, yahut helâke yaklaşırlar” (Müslim, S Müslim Terc ve Şerhi, c 5, s 474)

“Yâ Rab! Âl-i Muhammed’in rızkını ölmeyecek kadar (kut) ver” Kut: Ancak ölmeyecek kadar az yiyecektir Rasûlullah (sas) bütün hayatında rızık nâmına daima yetecek en az kadar ile yetinmiş, fazlasına asla iltifat buyurmamıştır Bir gece elinde iki altın bulunduğu için uyuyamaması ve Hz Bilâl’ı uyandırarak altınları onun vâsıtasıyla fakirlere göndermesi, bunun en bâriz delillerindendir Âl-i Muhammed’in yaşayış tarzları da öyle olmuştur (Müslim, hadis no: 1055; S Müslim Terc ve Şerhi, 5/478)
“İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki, o zamanda ancak öldürmekle ve zorla mülke erişilir, ancak gasb ve cimrilikle zengin olunur, ancak dinden çıkmak ve hevâya uymakla sevgi kazanılır; kim bu zamana ulaşır da zengin olmaya gücü yettiği halde fakirliğe sabreder, sevgi kazanmaya gücü yettiği halde buğz olunmaya sabreder, izzete gücü yettiği halde alçaltılmaya sabrederse Allah kendisine beni doğrulayan elli doğrulayıcı sevabı verir” (Naklen: Ali Ünal, Kur’an’da Temel Kavramlar, s 444-445)
“İhtiyarın kalbi iki şeyi sevme hususunda gençtir: Yaşama sevgisi ile mal sevgisinde” Diğer rivâyetler de şöyledir: “Âdemoğlu ihtiyarlar, fakat onun iki şeyi genç kalır: Yaşama sevgisi ve mal sevgisi” “Âdemoğlu büyür, onunla beraber iki şey de büyür: Mal sevgisi, uzun ömür sevgisi” (Müslim, hadis no: 1046; S Müslim Terc ve Şerhi, 5/463)
“Âdemoğlunun iki vâdi dolusu malı olsa, üçüncü bir vâdi daha isterdi Âdemoğlunun karnını topraktan başka bir şey dolduramaz Ama Allah tevbe eden kimsenin tevbesini kabul eder” (Müslim, hadis no: 1048; S Müslim, Terc ve Şerhi, 5/465)
Sehl İbn Sa’d es-Saidî (ra) anlatıyor “Bir gün Rasûlullah (sas)’a bir adam gelerek: ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Bana öyle bir amel gösterin ki, ben onu yaptığım takdirde Allah beni sevsin, halk da beni sevsin’ dedi Rasûlullah şöyle buyurdu: “Dünyaya rağbet etme, Allah seni sevsin İnsanların elinde bulunanlara göz dikme ki onlar da seni sevsin!” (Kütüb-i Sitte, 17/563)
“Dünya sevgisi her çeşit hatalı davranışın başıdır Bir şeye karşı olan sevgin, seni kör ve sağır yapar” (Kütüb-i Sitte, 7/242; Beyhakî Şuabu’l İman; Ebû Dâvud, Edeb 125)
“İki haslet vardır, bunlar kimde bulunursa Allah onu şükredenler ve sabredenler arasına yazar: Din hususunda kendinden üstün olana bakıp ona uymak; Dünyalıkta kendinden aşağı olana bakıp Allah’ın kendine vermiş olduğu üstünlüğe hamdetmek İşte böyle olan kimseyi Allah şükredici ve sabredici olarak yazar Kim de din konusunda kendinden aşağı olana bakar, dünyalıkta da kendinden üstün olana bakar ve elde edemeyeceğine üzülürse Allah onu şükreden ve sabreden olarak yazmaz” (Tirmizî, Kıyâmet 59, hadis no: 2514)
“Malı şöyle şöyle, şöyle ve şöyle dağıtanlar hâriç dünyalığı çok kazananlara yazıklar olsun!” “Şöyle” kelimesini Rasûlullah dört kere tekrar etti Bunlarla “sağından, solundan, önünden ve arkasından (hayır için harcayanlar” demek istedi) (Kütüb-i Sitte, 17/571)
“Âdemoğlu, ‘malım, malım’ diyor Ey Âdemoğlu, senin yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin, yahut tasadduk edip (sevabını) defterine geçirdiğinden başka senin malın mı var?!” (Riyâzu’s-Sâlihin, M Emre Terc s 354)
“Kim gam ve tasalarını bire indirir ve sadece âhiret tasasına gönlünde yer verirse, onun dünyevî gamlarını Allah izâle eder Kim de gam ve tasalarını dünya ahvâline dağıtacak olursa, Allah onun, vâdilerden hangisinde helâk olacağına aldırış etmez” (Kütüb-i Sitte, 17/565)
Sehl İbn Sa’da (ra) anlatıyor: ‘Biz (hac sırasında) Zülhuleyfe’de Rasûlullah (sas) ile beraberdik O, birden, şişkinlikten ayağı havaya kalkmış bir davar ölüsüyle karşılaştı Bunun üzerine şöyle buyurdu:“Şu leşin, sahibine ne kadar değersiz olduğunu görüyor musunuz? Nefsimi elinde tutan Zât-ı Zülcelâl’e yemin olsun, şu dünya, Allah yanında, bunun sahibi yanındaki değersizliğinden daha değersizdir Eğer dünyanın Allah katında sivrisineğin kanadı kadar değeri olsaydı, kâfire ondan ebediyyen tek damla su içirmezdi” (Kütüb-i Sitte, 17/565)

Görüldüğü gibi hadis-i şeriflerde dünyaya taparcasına bağlanmanın insanın helâki demek olduğu vurgulanmaktadır İnsanı gaflete düşüren, sınav bilincini unutturan her türlü günahın arkasında bu dünyevîleşme vardır Maalesef bu suçları, halktan önce ve daha fazla, kültürlü insanlar, ahmaklardan önce zeki kabul edilenler işliyor Bu bulaşıcı ve müzmin hastalığın doğru tedavisi, dünyayı reddetmek ve terketmek değildir İmtihan alanımızı terk etme hakkına sahip değiliz

Dünyaya mahkûm olma yerine ona hâkim olup, Allah’ın rızâsına ve âhiret saâdetine engel olan basitliklerini küçümsemekle olur Küfür, yeryüzüne hâkim olarak saltanatını gerçekleştirirken, bizim yeryüzüne hâkim olmaktan, ve arzın halifesi konumumuzdan yüz çevirmemiz, sevap değil günahtır Bilmek zorundayız ki, dünyayı kötüleyen hadisler, belli sahalarda, belli hedefler için söylenmiştir Bunlar, insanın alıp kullandığı ilâçlara benzer İnsan bu ilâçlardan yararlanır ki, aşırı derecede dünyaya düşkün ve başına gelen bazı zorluklardan dolayı bedbaht olmasın

İslâm, her konuda ifrat ve tefritten uzak olmayı, aşırılıklardan kaçınmayı, dengeyi tavsiye eder Hz Peygamber, “Aşırı gidenler helâk olmuştur” (Ahmed bin Hanbel, I/386; Müslim, İlim 7; Ebû Dâvud, Sünnet 5) buyurur ve bu hükmü üç kere tekrar eder
 
Üst Alt