Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
İlmihal/Fıkıh
Ebedi genç kalınırmı
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 50037" data-attributes="member: 3"><p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px">Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), “Dünya, ahiretin tarlasıdır” buyurur. Dünya tarlası, ahiret hasadını kazanabilmek için ömür boyu sürülür, ekilir, biçilir. Ancak sonuçta, Cennet’i kazandıracak olan bu ahiret çiftçiliğinin en verimli zamanı, gençlik yıllarıdır. Çünkü her ibadet, ancak gençken tam ve mükemmel yapılabilir.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Gençler, bu önemli fırsatı, değerlendirmekte zorlanıyorlar. Gençliğini bütünüyle kulluğa dönüştürüp, ahiret yatırımı haline getiremeyenlerin önünde hangi engeller var? Bu soru ciddi olarak irdelendiğinde, karşımıza ilk olarak, hayata ve ölüme bakışımızdaki yanılgılar çıkıyor.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Bu husustaki en önemli yanılgı, gençliği ebedi sanmaktır. Her ne kadar, yaşanılan her gün, yaşlılığa atılan bir adım olarak görünse de hissiyatlar, gençliği hiç bitmeyecekmiş zannettirir. Bu zan yüzünden, gençliğin altın yılları, sırf oyun ve eğlenceye sarf edilir. Ne yazık ki, bunun adı da “Hayatını yaşamak” sanılır.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Delikanlılığın, o güzelim yılları delice harcamak demek olmadığı, çok geçmeden bilinir ama gençlik geri gelmeyecektir!</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Gençlik, tekrarı olmayan bir film gibidir. Fırsatlarla, imkânlarla dolu müthiş bir süreçtir. Bu yüzden de yanlış kullanıldığında, keşkeler, ahlar, vahlar faydasız ve neticesizdir. Tekrarı yoktur amma her saniyesiyle sorulacak bir hesabı vardır.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Bir Arap Şairi’i, ihtiyarlığın eline düştüğü acizlik günlerinde şöyle dertlenir:</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Eğer gençliğim, dönüp tekrar bana gelseydi,</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> İhtiyarlığın elinden neler çektiğimi, ona şikâyet edecektim.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Tabii ki, bu duyguyu çok insan yaşadı. Fakat böyle bir şikâyeti hiç kimse yapamadı. Çünkü kimseye gençliği tekrar geri gelmedi.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Rahmetli babam, vefat edinceye kadar kendisini hep genç saydı. “Ben kıdemli gencim” derdi ve eklerdi: “İmanlı insan, dünyada kaybolan gençliğine fazla yanmaz. Çünkü bu fani geçlik ebedi ve baki bir gençliğin tohumudur.”</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Sonlu ve sınırlı olanı verip, sonsuz ve sınırsız olanı almak, elbette çok karlı bir ticarettir. Böylesine kazancı bol bir ticaret imkânını, ancak Rabbimiz sunar bize.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> İmanlı gençler, gençliklerini bir ebedi saadet yatırımına dönüştürürler. Peki, ya imansız olanlar?</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> İmansızlığın içindeki Cehennem ateşi, her mutluluğu yakıp yok ettiği gibi gençliği de perişan eder. Çünkü iman fıtrattır; insana ait bütün güzellikleri içinde barındırır. İmansızlık da hayata hep ters düşen ve insanı yaratılış doğrultusundan saptıran bir bela…</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> <strong>Özgürlük mü "öküzlük" mü?</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> İman, insan hayatına dengeli bir düzen getirir. Bu düzen, elbette ki insanı yaratana aittir. Dolayısıyla eşsizdir, alternatifsizdir, muhteşemdir.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Gençlik de bu düzenin kuralları içinde mecrasını bulur, maddede ve manada faydalı kılınır. İmandan uzak yaşanan gençlik, ‘ilahi’ değil ‘insani’, daha doğrusu ‘nefsanî’ ölçülerin kıskacında, kendi kendisini mahveder.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Kendi iç dünyasını karartmış olan gençler, dünyayı da yaşanamaz hale getirir, Cehennem’e çevirir. En basit ve uğursuz bir zevk uğruna, elinden gelse bütün dünyayı yakmak ister. Gençlerin gücünü sınırlayan ve olumlu şekle kanalize eden imandır. Gençlik, galeyana gelen gücünü, arzusunu, maddi ve manevi duygularını, ancak imanla yararlı hale getirir ve meşrulaştırır.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Aksi halde, haram-helal dinlemeyen, imandan uzak gönüllerle, hiç bir askeri ve sivil güç, güven ortamı meydana getiremez. Zorla güzellik olmaz ve tahribat önlenemez. İnançsız bir genç, hiçbir tahribe güç yetiremezse, kendini tahrip eder.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> İçi çölleşmiş gençlerin, başvurdukları inanç dışı yollar ise sadece uyuşturucu tacirlerine, sigara üreticilerine, silah satıcılarına ve benzerlerine yarar.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Batı medeniyetinin oluşturduğu manevi bataklık bu türlü gençleri üretti, çoğalttı ve başedilelemez boyutlara getirdi. Çünkü Batı, sadece his ve hevesat tatmini sunan maddeci bir görüşü temsil eder. O anlayışta, beden rahatına ait her şey, bütün maddi ve hayvani zevkler mubahtır. İnsan eğer zor kullanmıyorsa, her türlü hevesatını, istediği biçimde giderebilir.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> O bakış açısında, nefsanî olanla, ruhî olan aynıdır. Ulvi duyguların tatmini ne kadar gerekliyse, nefsanî hissiyatın doyurulması da o derece normaldir. Yeter ki, karşılıklı rıza olsun, kişiler birbirini zorlamasın…</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Bu görüşün haramı, helali, günahı, sevabı yoktur. İnsan, canının, yani nefsinin her istediğini özgürce, ya da “öküzce” yerine getirebilir. “Öküzce” demeyi rastgele seçmedim. Hatta özellikle altını çizmek istedim. Çünkü nefsinin kulu olmuşlarda, hep hayvanlara bir imrenme sezmişimdir. Zaman zaman bu imrenişlerini söylemekten de kendilerini alamadıkları olur. Mesela, basınımızda, zinanın serbest olup olmaması tartışılırken, ünlü bir gazeteci, “Ne yani ben hayvanlar kadar bile özgür olamayacak mıyım bu ülkede?” diye yazmıştı.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Aslında, hayvanların da kendilerine göre bir takım kuralları vardır. Aklına ve vicdanına rağmen, sınırsız bir özgürlüğü nefsine yaşatmak isteyenler, hayvanlardan daha aşağı düşmektedirler. Yani burada öküzlere de bir özür borcumuz vardır aslında…</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Ne Batı’nın gençliği ne de ihtiyarlığı!</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Böylesine bir hayat, sürekli yaşanabilir mi?</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Biraz yaş baş geçip güç kuvvet azalınca, bu tür kişiler, yapayalnız kalır. En yakınlarından bile sevgi ve merhamet göremezler. Üstelik bir de günah fırtınalarıyla geçirilmiş bir gençliğin pişmanlıkları vicdan azabına dönüşünce, hayat yaşanılamaz bir hale döner.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Üç kuruş için üç dakikalık bir beden zevki için makam mevki hırsı için yani dünyevi her hedef için gençlikte yapılan hatalar, bir duvar gibi dikilir insanın karşısına… Hele, bu günahlar içinde kul hakkı da varsa, manevi yangın büsbütün alevlenir.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Böylece, daha Cehennem’e gitmeden, dünyası cehennemleşir.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Ne var ki, Batı medeniyeti, bunlarla ilgili değildir; yönünü sadece, gençlere dönmüştür… Gençlerin ruhu ve kalbi hariç, bütün beden ihtiyaçlarına çözüm üretmişlerdir. Spor, müzik, eğlence, alkol, cinsellik, kumar, gezi, yeme içme, hayale gelmez binlerce çeşidiyle gençlerin önüne seriliyor. Bu sergiyle dönen başlar, sarhoş olan ruhlar, daha fazlası, daha fazlası derken, sonuçta kendi elleriyle kendilerini zehirlerler.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Böylece, gençlere sınırsız bir özgürlük verelim derken, onu sınırsızca nefsinin kölesi haline getirdiler.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> İnancını yitirmiş medeniyet, gençliği putlaştırdığı için ihtiyarlara da sahte ve iğreti bir gençlik sunmaktadır… Çünkü dünyevi bakış açılarında güçsüzlük, acizlik, yardıma muhtaçlık ayıptır, kötüdür.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Bu sebeple yaşlılar, bütün imkânlarını zorlayarak genç kalmaya, en azından daha genç görünmeye çabalıyorlar. Hürmete layık bir ihtiyar olma ihtimali bulunmayınca, ilgiyi, sevgiyi, saygıyı gençlere özenerek bulmak isterler.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Oysaki bizim kültürümüzde yaşlılar, hürmete ve hizmete değer varlıklardır. Gençler, onlara yer vererek, ellerini öpüp, gönüllerini hoş ederek, maddi manevi yüklerini taşıyarak, kalitelerini gösterirler, daha da önemlisi sevap kazanırlar.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Bana, Türkiye’den cilt kırışıklığını giderici bitkiler ısmarlayan yaşlı bir Alman dosta, önce şaşırmış, sonra da çok acımıştım. “Buna çok ihtiyacım var. 80 yaşıma geldiğimde, kendimi çöpe atılacak kadar buruşmuş, gereksiz bir eşya gibi hissetmek istemiyorum” demişti.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> <strong>Gençliğin süsü iffet</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Gençlik nimetinin en kıymetli süsü, iffettir. İffet, genç ruhları temiz, saf ve günahsız tutan temel unsurdur. Ruh ve beden bekâreti, iffetle korunur.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> İffet, yakın zamanlara kadar kızlarımıza ad olurdu. Şimdilerde, isim olarak bile unutulmaya yüz tuttu. İffetsizlik suç olmaktan çıktı. Hatta iffetsizliğini basın yoluyla ilan etmek, marifet sayıldı.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> İffetle birlikte, edep ve hayâ da göçtü dünyamızdan…</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Bu güzel duygular, insanı hakiki insan yapardı. Ancak kadınlara daha çok yakışırdı. Onları “Hanımefendi” makamına terfi ettiren; edep, hayâ ve namus hususundaki hassasiyetleriydi.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Bu sebeple, Güzeller Güzeli (sav), “Bir kadının en güzel süsü, utancından dolayı yüzünün kızarmasıdır.” buyurmuştur.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> 19. Asırdan itibaren, özellikle de Avrupa’dan bütün dünyaya, cinsi hürriyet namıyla yayılan utanmazlıklar, Osmanlı toplumunda da derin yaralar açmıştı. Rahmetli Mehmet Akif, Avrupa’ya ilim, fen almaya gitmişlerimizin, bize taşıdığı pisliklerden çok dertlenir. Özellikle de onlardan şu şikayeti çok ilginçtir: “Kızımın iffeti batmakta rezilin gözüne!”</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Efendimiz (sav) de, “Gençliğin tehlikelerinden sakınınız.” buyurur.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> Gençliği bekleyen asıl ve büyük tehlike, nefsanî ve şehvanî olanlardır. Bu yüzden Efendimiz, gençlerin evliliğini kolaylaştırmayı emreder. Evliliği gecikecek olanlara da oruç tavsiye etmiştir. Zira nefsi dizginleyen, tutan ve burnunu yerlere sürtüp kendine getiren en önemli şey, oruçtur. Hz. Mevlana, oruç aşkını şöyle açıklar: “Oruç bana hiçliğimi ve Allah’a muhtaçlığımı hatırlatır. ”</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p><p style="text-align: center"><img src="https://www.islamiforumlar.net/resim/images/okisareti.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></p> </p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 50037, member: 3"] [INDENT][FONT=Georgia][SIZE=3]Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), “Dünya, ahiretin tarlasıdır” buyurur. Dünya tarlası, ahiret hasadını kazanabilmek için ömür boyu sürülür, ekilir, biçilir. Ancak sonuçta, Cennet’i kazandıracak olan bu ahiret çiftçiliğinin en verimli zamanı, gençlik yıllarıdır. Çünkü her ibadet, ancak gençken tam ve mükemmel yapılabilir.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Gençler, bu önemli fırsatı, değerlendirmekte zorlanıyorlar. Gençliğini bütünüyle kulluğa dönüştürüp, ahiret yatırımı haline getiremeyenlerin önünde hangi engeller var? Bu soru ciddi olarak irdelendiğinde, karşımıza ilk olarak, hayata ve ölüme bakışımızdaki yanılgılar çıkıyor.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Bu husustaki en önemli yanılgı, gençliği ebedi sanmaktır. Her ne kadar, yaşanılan her gün, yaşlılığa atılan bir adım olarak görünse de hissiyatlar, gençliği hiç bitmeyecekmiş zannettirir. Bu zan yüzünden, gençliğin altın yılları, sırf oyun ve eğlenceye sarf edilir. Ne yazık ki, bunun adı da “Hayatını yaşamak” sanılır.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Delikanlılığın, o güzelim yılları delice harcamak demek olmadığı, çok geçmeden bilinir ama gençlik geri gelmeyecektir![/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Gençlik, tekrarı olmayan bir film gibidir. Fırsatlarla, imkânlarla dolu müthiş bir süreçtir. Bu yüzden de yanlış kullanıldığında, keşkeler, ahlar, vahlar faydasız ve neticesizdir. Tekrarı yoktur amma her saniyesiyle sorulacak bir hesabı vardır.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Bir Arap Şairi’i, ihtiyarlığın eline düştüğü acizlik günlerinde şöyle dertlenir:[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Eğer gençliğim, dönüp tekrar bana gelseydi,[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] İhtiyarlığın elinden neler çektiğimi, ona şikâyet edecektim.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Tabii ki, bu duyguyu çok insan yaşadı. Fakat böyle bir şikâyeti hiç kimse yapamadı. Çünkü kimseye gençliği tekrar geri gelmedi.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Rahmetli babam, vefat edinceye kadar kendisini hep genç saydı. “Ben kıdemli gencim” derdi ve eklerdi: “İmanlı insan, dünyada kaybolan gençliğine fazla yanmaz. Çünkü bu fani geçlik ebedi ve baki bir gençliğin tohumudur.”[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Sonlu ve sınırlı olanı verip, sonsuz ve sınırsız olanı almak, elbette çok karlı bir ticarettir. Böylesine kazancı bol bir ticaret imkânını, ancak Rabbimiz sunar bize.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] İmanlı gençler, gençliklerini bir ebedi saadet yatırımına dönüştürürler. Peki, ya imansız olanlar?[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] İmansızlığın içindeki Cehennem ateşi, her mutluluğu yakıp yok ettiği gibi gençliği de perişan eder. Çünkü iman fıtrattır; insana ait bütün güzellikleri içinde barındırır. İmansızlık da hayata hep ters düşen ve insanı yaratılış doğrultusundan saptıran bir bela…[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] [B]Özgürlük mü "öküzlük" mü?[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] İman, insan hayatına dengeli bir düzen getirir. Bu düzen, elbette ki insanı yaratana aittir. Dolayısıyla eşsizdir, alternatifsizdir, muhteşemdir.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Gençlik de bu düzenin kuralları içinde mecrasını bulur, maddede ve manada faydalı kılınır. İmandan uzak yaşanan gençlik, ‘ilahi’ değil ‘insani’, daha doğrusu ‘nefsanî’ ölçülerin kıskacında, kendi kendisini mahveder.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Kendi iç dünyasını karartmış olan gençler, dünyayı da yaşanamaz hale getirir, Cehennem’e çevirir. En basit ve uğursuz bir zevk uğruna, elinden gelse bütün dünyayı yakmak ister. Gençlerin gücünü sınırlayan ve olumlu şekle kanalize eden imandır. Gençlik, galeyana gelen gücünü, arzusunu, maddi ve manevi duygularını, ancak imanla yararlı hale getirir ve meşrulaştırır.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Aksi halde, haram-helal dinlemeyen, imandan uzak gönüllerle, hiç bir askeri ve sivil güç, güven ortamı meydana getiremez. Zorla güzellik olmaz ve tahribat önlenemez. İnançsız bir genç, hiçbir tahribe güç yetiremezse, kendini tahrip eder.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] İçi çölleşmiş gençlerin, başvurdukları inanç dışı yollar ise sadece uyuşturucu tacirlerine, sigara üreticilerine, silah satıcılarına ve benzerlerine yarar.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Batı medeniyetinin oluşturduğu manevi bataklık bu türlü gençleri üretti, çoğalttı ve başedilelemez boyutlara getirdi. Çünkü Batı, sadece his ve hevesat tatmini sunan maddeci bir görüşü temsil eder. O anlayışta, beden rahatına ait her şey, bütün maddi ve hayvani zevkler mubahtır. İnsan eğer zor kullanmıyorsa, her türlü hevesatını, istediği biçimde giderebilir.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] O bakış açısında, nefsanî olanla, ruhî olan aynıdır. Ulvi duyguların tatmini ne kadar gerekliyse, nefsanî hissiyatın doyurulması da o derece normaldir. Yeter ki, karşılıklı rıza olsun, kişiler birbirini zorlamasın…[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Bu görüşün haramı, helali, günahı, sevabı yoktur. İnsan, canının, yani nefsinin her istediğini özgürce, ya da “öküzce” yerine getirebilir. “Öküzce” demeyi rastgele seçmedim. Hatta özellikle altını çizmek istedim. Çünkü nefsinin kulu olmuşlarda, hep hayvanlara bir imrenme sezmişimdir. Zaman zaman bu imrenişlerini söylemekten de kendilerini alamadıkları olur. Mesela, basınımızda, zinanın serbest olup olmaması tartışılırken, ünlü bir gazeteci, “Ne yani ben hayvanlar kadar bile özgür olamayacak mıyım bu ülkede?” diye yazmıştı.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Aslında, hayvanların da kendilerine göre bir takım kuralları vardır. Aklına ve vicdanına rağmen, sınırsız bir özgürlüğü nefsine yaşatmak isteyenler, hayvanlardan daha aşağı düşmektedirler. Yani burada öküzlere de bir özür borcumuz vardır aslında…[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Ne Batı’nın gençliği ne de ihtiyarlığı![/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Böylesine bir hayat, sürekli yaşanabilir mi?[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Biraz yaş baş geçip güç kuvvet azalınca, bu tür kişiler, yapayalnız kalır. En yakınlarından bile sevgi ve merhamet göremezler. Üstelik bir de günah fırtınalarıyla geçirilmiş bir gençliğin pişmanlıkları vicdan azabına dönüşünce, hayat yaşanılamaz bir hale döner.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Üç kuruş için üç dakikalık bir beden zevki için makam mevki hırsı için yani dünyevi her hedef için gençlikte yapılan hatalar, bir duvar gibi dikilir insanın karşısına… Hele, bu günahlar içinde kul hakkı da varsa, manevi yangın büsbütün alevlenir.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Böylece, daha Cehennem’e gitmeden, dünyası cehennemleşir.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Ne var ki, Batı medeniyeti, bunlarla ilgili değildir; yönünü sadece, gençlere dönmüştür… Gençlerin ruhu ve kalbi hariç, bütün beden ihtiyaçlarına çözüm üretmişlerdir. Spor, müzik, eğlence, alkol, cinsellik, kumar, gezi, yeme içme, hayale gelmez binlerce çeşidiyle gençlerin önüne seriliyor. Bu sergiyle dönen başlar, sarhoş olan ruhlar, daha fazlası, daha fazlası derken, sonuçta kendi elleriyle kendilerini zehirlerler.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Böylece, gençlere sınırsız bir özgürlük verelim derken, onu sınırsızca nefsinin kölesi haline getirdiler.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] İnancını yitirmiş medeniyet, gençliği putlaştırdığı için ihtiyarlara da sahte ve iğreti bir gençlik sunmaktadır… Çünkü dünyevi bakış açılarında güçsüzlük, acizlik, yardıma muhtaçlık ayıptır, kötüdür.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Bu sebeple yaşlılar, bütün imkânlarını zorlayarak genç kalmaya, en azından daha genç görünmeye çabalıyorlar. Hürmete layık bir ihtiyar olma ihtimali bulunmayınca, ilgiyi, sevgiyi, saygıyı gençlere özenerek bulmak isterler.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Oysaki bizim kültürümüzde yaşlılar, hürmete ve hizmete değer varlıklardır. Gençler, onlara yer vererek, ellerini öpüp, gönüllerini hoş ederek, maddi manevi yüklerini taşıyarak, kalitelerini gösterirler, daha da önemlisi sevap kazanırlar.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Bana, Türkiye’den cilt kırışıklığını giderici bitkiler ısmarlayan yaşlı bir Alman dosta, önce şaşırmış, sonra da çok acımıştım. “Buna çok ihtiyacım var. 80 yaşıma geldiğimde, kendimi çöpe atılacak kadar buruşmuş, gereksiz bir eşya gibi hissetmek istemiyorum” demişti.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] [B]Gençliğin süsü iffet[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Gençlik nimetinin en kıymetli süsü, iffettir. İffet, genç ruhları temiz, saf ve günahsız tutan temel unsurdur. Ruh ve beden bekâreti, iffetle korunur.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] İffet, yakın zamanlara kadar kızlarımıza ad olurdu. Şimdilerde, isim olarak bile unutulmaya yüz tuttu. İffetsizlik suç olmaktan çıktı. Hatta iffetsizliğini basın yoluyla ilan etmek, marifet sayıldı.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] İffetle birlikte, edep ve hayâ da göçtü dünyamızdan…[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Bu güzel duygular, insanı hakiki insan yapardı. Ancak kadınlara daha çok yakışırdı. Onları “Hanımefendi” makamına terfi ettiren; edep, hayâ ve namus hususundaki hassasiyetleriydi.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Bu sebeple, Güzeller Güzeli (sav), “Bir kadının en güzel süsü, utancından dolayı yüzünün kızarmasıdır.” buyurmuştur.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] 19. Asırdan itibaren, özellikle de Avrupa’dan bütün dünyaya, cinsi hürriyet namıyla yayılan utanmazlıklar, Osmanlı toplumunda da derin yaralar açmıştı. Rahmetli Mehmet Akif, Avrupa’ya ilim, fen almaya gitmişlerimizin, bize taşıdığı pisliklerden çok dertlenir. Özellikle de onlardan şu şikayeti çok ilginçtir: “Kızımın iffeti batmakta rezilin gözüne!”[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Efendimiz (sav) de, “Gençliğin tehlikelerinden sakınınız.” buyurur.[/SIZE][/FONT] [FONT=Georgia][SIZE=3] Gençliği bekleyen asıl ve büyük tehlike, nefsanî ve şehvanî olanlardır. Bu yüzden Efendimiz, gençlerin evliliğini kolaylaştırmayı emreder. Evliliği gecikecek olanlara da oruç tavsiye etmiştir. Zira nefsi dizginleyen, tutan ve burnunu yerlere sürtüp kendine getiren en önemli şey, oruçtur. Hz. Mevlana, oruç aşkını şöyle açıklar: “Oruç bana hiçliğimi ve Allah’a muhtaçlığımı hatırlatır. ”[/SIZE][/FONT] [CENTER][IMG]https://www.islamiforumlar.net/resim/images/okisareti.gif[/IMG][/CENTER] [/INDENT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
İlmihal/Fıkıh
Ebedi genç kalınırmı
Üst
Alt