Doğru olanı öğrenmek

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
e52a7494e6a0a4896496799b.jpg

Doğruyu öğrenmek

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bu dinin temeli öğrenmek ve öğretmektir. Bu da, büyüklerimizin bildirdiği şekilde, Ehl-i sünnet itikadını ve ilmihali öğrenmek ve öğrendiğini öğretmek, yani hiç değiştirmeden nakletmekle olur.
Allahü teâlâ hiçbir şeyi gayesiz ve hikmetsiz yaratmamıştır. Her şeyin bir hikmeti, gayesi vardır. İnsanın bile yaşarken bir gayesi, maksadı vardır.
Rabbimizin her yarattığında, elbette bir hikmet vardır. Allahü teâlâ insanı da maksatsız, gayesiz yaratmadı. (Sizi bir gaye için, ibadet için yarattım) buyuruyor. İbadetten maksat; Onu tanımak, Onun büyüklüğünü anlamak, kendisinin de çok kötü bir nefsinin olduğunun farkına varmaktır. Kendini tanımak ne kadar artarsa, Allahü teâlânın büyüklüğü, o kadar anlaşılır. Kendini beğenen, Müslümanları beğenmez, İslamiyet’i beğenmez; böylece şirke kadar gider.
Dini öğrenmek ve öğretmek, gücü nispetinde herkese farzdır. Bizden öncekiler bize öğretmek için uğraşmasalardı, bu gayreti göstermeselerdi, bugün biz Müslüman olamazdık. Biz de, bizden sonrakilere temiz bir şekilde ulaştırmalıyız. Üzerimizdeki emanet çok büyüktür.
Bileği güçlü olan taşı ileri atar. Ehl-i sünnet itikadının yayılması ve bugünlere gelmesi, Ehl-i sünnet âlimlerinin gücü ve hizmetidir, başka kimsenin değil!
Allahü teâlânın bir kulunu sevip sevmediği nereden belli olur? Eğer Allahü teâlâ bir kulunu seviyorsa, seçmişse, ona sevdiği bir kulunu tanıştırır ve onu sevdirir. O sevdiği kulunu tanıtması, onu sevdirmesi, onu kurtarmak istediği içindir. Peygamberimize uyanlar gibi...
Peygamber efendimize kavuşan, Onun sohbetinde bulunan, Eshab-ı kiramdan olan bir zat, ne kadar seçilmiştir, ne kadar sevilmiştir ki, Hazret-i Peygambere talebe olmuştur. O halde, onun vârislerine de, onu anlatanlara da talebe olmak ve onları tanımak lazımdır. Talebe olmaktan maksat, onun kıymetini bilmek, onun değerini anlamak, gösterdiği yola ve kendisine teslim olmaktır.
Müminin alameti verdiği sözde durmasıdır. Mümin olduğumuz iki şeyden belli olur:
1- Elinden emin olunur.
2- Dilinden emin olunur.
Gerçek mümin, asla ve kat’a, harama el uzatmaz, haramı tutmaz, haramı içmez, haramı yemez, haram yazmaz ve haram konuşmaz. Elinden, dilinden emin olunur.
Ömür boyu, çevresinde ölenleri gören ve onların cenazesini taşıyan insan zanneder ki, hep böyle devam edecek. Düşünmek gerekir ki, cenazesini taşıdığınız adam da çok cenaze taşımıştı; fakat bugün kendisi cenaze oldu. Bir gün de gelecek, biz cenaze olacağız, unutmayalım!
 
Üst Alt