Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Öykü-Hikaye-Kıssadan hisse
Bir şecere, bir hırka, bir mühür
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="hacı anne" data-source="post: 2771" data-attributes="member: 4"><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>Yıl bin dokuzyüz altmışdokuz, hasat mevsimi. Lâdik harmanlarında harıl harıl </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>döven dönüyor. Arpa buğday, nohut mercimek, zeğerek, Allah ne verdiyse, bir </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>taraftan dövülüyor bir taraftan ambarlara çekiliyor.Hasat mevsiminde </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>köylülerin çoğunluğu harmanda yatar kalkar. Ben de yattım kalktım </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>çocukluğumda bu harman yerlerinde.Her harmanın bir "küme"si, kümelesi olurdu </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>o zamanlar. Uçları çatallı dört beş ağacın üstten birbirine çatılması ve </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>aralarının da sık yapraklı çalılarla kapatılması suretiyle yapılırdı bu </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>serin "küme"ler.Çiftçilerin harman evleriydi bu "küme"ler. Yemek orda </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>yenilir, su orada soğuk tutulur, orada istirahat edilirdi. Harmanların tek </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>kuytu ve gölge yeri bu "küme"lerdi.Gündüz istirahatleri yakıcı güneş </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>dolayısıyle "küme"de, yapılır da, gece yatılarında "küme"nin dışarısı, sap </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>arası ya da "çec"in kenarı tercih edilirdi.Gece yatılarında -mevsim sıcak- </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>altınızda bir çul cuval, üstünüzde yine bir çul çuval, öyle yatarsınız. </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>Bazan sapın, buğday sapının içine de sokulup yatabilirsiniz. Arpa sapının </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>içinde yatmak çok zordur, arpa tozu çok feci yakar. Yakar ve </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>kaşındırır.Ahmed Ağa'nın büyük oğlu Zekeriya, çecin kenarına </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>yatmış.Elektriksiz köy gecelerinde yıldızlar yeryüzüne o kadar yaklaşır ki, </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>galaksi çınarları dallarını salıverirler aşağılara sanki. Böylesi köy </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>gecelerinde, hele hele berrak bulutsuz günlerin leylinde, ellerinizi </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>uzatsanız dokunacak gibi olursunuz yıldızlara.Zekeriya yorgun, uykunun </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>koynunda öylesine dalmış gitmiş ki, düş içinde düş görüyor. Rüyasında </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>harmandan ambarına zahire çekiyor, ama mahsül o kadar çok ki, çeke çeke </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>bitiremiyor. Harmanla ev arasında sırtında bir yırtık çuvalla, etrafa döke </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>saça gide gele o kadar yoruluyor ki, harmana son dönüşünde: Şurada azıcık </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>dinleneyim! diye yan gelip uzandığı bir sırada, bu kez de babası gelip </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>dikiliyor tepesine: Zekeriya!Zekeriya uyanamıyor. Bir kez daha sesleniyor </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>Ahmed Ağa: Zekeriyaa!.. </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>Zekeriya uykunun derinliklerinde şöyle sağına soluna bir dönüyor ama, yine </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>uyanamayınca, Ahmed Ağa ayağıyla dürtüveriyor: Zekeriyaaaa!.. Kalk oğlum </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>kalk, misafirlerimiz var odada!.. Üçüncü seslenişte Zekeriya ayağa fırlıyor, </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>heyecan içinde. Şöyle etrafına bir bakınıyor, tam seher vakti. Fecr-i sadık </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>sökmek üzere: </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>-- Bismillâhirrahmanirrahim! </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>Kümelesindeki çanak ibrikle bir abdest alıyor, dooğru eve, odaya </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>gidiyor.Oda, Ahmed Ağa'nın misâfir odası, hariciye... Dört beş basamaklı taş </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>merdivenden çıkılan girişinin bir tarafı evine, öbür tarafı sokağa </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>açılıyor.Oda kapılarının anahtarları Zekeriya'da, fakat içerde ışık yanıyor. </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>İçerde bir kaç kişi var. Ahmed Ağa'nın sözünü ettiği misâfirler, </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>içerdekiler.Babasının ölmeden önce tembihatı olduğu için fazla şaşırmıyor </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>ama, yine de tam teskin edemiyor heyecanını. Biraz da korkuyor hatta. Öyle </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>ya, babası Ahmed Ağa, ölümünden bir kaç gün önce: Oğlum, ben öldükten bir </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>müddet sonra üç kişi gelecek! Geldikleri zaman şu emanetleri onlara ver! </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>demiş ama, gecenin bu en beklenmedik saatinde geleceklerini söylememiş.Her </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>neyse, öyle de olsa, yine de bir heyecan uyanır insanda öylesi anlarda, </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>böylesi durumlar karşısında.Zekeriya kendini şöyle azıcık toparladıktan </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>sonra anahtarlarını kilitlere sürmüş ve açmış kapıları içeri girmiş, usulca: </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>-- Es Selâmü aleyküm!İçerdekilerin üçü birden, çömeldikleri yerden hafif </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>önlerine eğilerek, elleri böğürlerinde: </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>-- Ve aleykum selâm ve rahmetullahi ve berekâtuhuuu!.. diyerek alıyorlar </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>selâmını Zekeriya'nın. </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>Hilâl şeklinde oturmuşlar içerdekiler. Hilâlin ucundaki boşluğu Zekeriya'ya </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>ayırmışlar. İçlerinden biri eliyle işâret ediyor Zekeriya'ya, şuraya otur </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>der gibi. Zekeriya da hemen oturuveriyor tabii. Zekeriya da oturunca el ele </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>tutuşarak bir halaka oluşturuyorlar. Ve bir zikir başlıyor. </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>Hû hû hû hû hû hû hû! </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>Lâ i-lâ-he il-lâ hû! </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>Hû hû hû hû hû hû hû! </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>Lâ ma'-bû de il-lâ hû! </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>Hû hû hû hû hû hû hû! </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>Lâ mak-sû-de il-lâ hû! </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>Hû hû hû hû hû hû hû! </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>Lâ mev-cû-de il-lâ hû! </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>Zikrin sonunda akar kokar bir şey veriyorlar Zekeriya'ya, yemesi için: </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>-- İnsâniyetine kat şunu! diyerek, ne olduğunu bilmediği bir şey </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>tutuşturuyorlar eline.Zekeriya, eline tutuşturulan şeyden bir lokma alıyor </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>ağzına ama... Aaaan-nâh!.. Ne yenir, ne yutulur bir şey fakat, ağzından </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>çıkarıp da atacak hali yok. Çar naçar, yarı çiğnenmiş, yarı çiğnenmemiş </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>yutuyor o lokmayı artık. Geriye kalanı da şöyle aklısıra farkettirmeden bir </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>kenara koyduğu sırada, içlerinden biri: </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>-- Kısmetin bu kadermiş... Eğer tamamını yiyebilseydin babanın yerine sen </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>yürüyecektin!.. demiş. Böyle söylenince, Zekeriya hemen koyduğu nesneye </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>sarılmış ama, eli boş kalmış. Kendisine ikrâm edilen şey her ne ise -ki </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>bence o, bir imtihan, sınama kısmet lokması, kısmet helvası- ortadan </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>kayboluvermiş.Bi biri bi biri konuşuyormuş bu üç kişinin. Zekeriya öyle </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>azıcık kıvranınca, yine o üçten biri: </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>-- Efendi, demiş, sen... Harımda (harman yerinde) gördüğün rüyanda da döktün </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>seçtin ya kısmetini, o yırtık çuvalla? Ama gene de kısmetsiz değilsin... </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>Zekeriya'nın şaşkınlığı zirveye çıkmış artık bunun üzerine iyice. </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>Zekeriya'nın hayreti gayreti üzerinde dövünürken, yine üçten biri: </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>-- Biz, demiş, babanın sana bıraktığı emanetleri almaya geldik.Zekeriya, </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>içinin içinde kendi kendine: "Emânet... Babamın bana bıraktığı emanet, bir </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>şecere, bir hırka, bir mühür... Evet, elbet bişiy bunlar ama... Ehemmiyeti </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>ne bunların bu kadar acaba?.." diye döküp düşünürken, yine üçten biri </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>kalbinden geçirdiği şeye cevap vererek, şunu söylemiş: </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>-- Bir şecere, bir hırka, bir mühür, erbabı için çok şey, ama erbabı olmayan </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>için hiç bir şey... Zevâhir bevâtının elbisesidir... Bevatını elbisesiz, </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>çıplak görmeye herkesin tahammülü yoktur. </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>Üçten biri böyle söylemiş ya, hakikaten de az sonra aynısı gerçekleşmiş </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>bunun.O üç kişi Zekeriya'dan emanetleri alınca </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>-- Hadin, demişler, hep birlikte Ahmed Ağa'yı ziyâret edelim! </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>Hep birlikte odadan çıkmışlar, kabristana doğru yürümeye başlamışlar. Bahçe </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>aralarından. Ahmed Ağa'nın eviyle kabristan arasında bahçeler varmış o </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>zaman. Elmalar, erikler, armutlar, vişneler ve sıra sıra kavakların yer </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>aldığı bahçeler...Gökte yıldızlar, yerde böcekler ve şurada burada tek tük </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>kuş sesleri...Herkes uyurken ortaya çıkan gece kuşlarının sesi bir garibtir. </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>İnsanı başka âlemlere çeker götürür.Zekeriya ve o üç gayb ricâli evliya bu </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>manzara içinde kabristana doğru giderken, bir an için Zekeriya'nın keşfi </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>açılıverir. Zerreden küreye her şeyin tesbihatını duymaya başlar. Taşların, </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>ağaçların her şeyin, kimisinin rükuya vardığını, kimisinin secdeye </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>kapandığını görür. Sağından solundan, önünden ardından, üstünden altından </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>her taraftan bir tesbihat uğultusu gelmektedir. "Göklerde ve yerde ne varsa </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>hepsi Allah'ı tesbih eder; mülk O'nundur ve hamd O'nadır ve O her şeye </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>kadirdir." (Teğabun suresi birinci âyeti)nin bütün esrarı gözlerinin önüne </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>serilince, Zekeriya bayılır düşer.O üç gayb ricâli evliya, kollarından tutup </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>kaldırırlar Zekeriya'yı: </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>-- Kalk efendi, kalk!.. Bu âlem halkının basiretinin bağlı oluşunun da bir </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>faydası olduğunu gözlerinle gördün işte! Eğer herkesin basireti açık olsa, </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>hiç kimse şu yapıp ettikleri şeylerin hiç birisini dünyada yapamazlar. </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>Herkes el etek çeker dünyadan o zaman. </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>Sonra, o lâhûtî cümbüş içinde, o gayb erenler, geldikleri gibi sır olurlar </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>giderler. Zekeriya, azıcık toparlanır gibi olduğu zaman, babasının kabri </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>başında bulur kendini. Yâsin sûresinin "O bir şey istediği zaman ol der, </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>oluverir. Her şey O'nundur, O her şeyin üstünde ve ötesindedir. Hepiniz O'na </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>döneceksiniz." meâlindeki son âyetleri dökülmektedir o anda Zekeriya'nın </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: darkred"><em>ağzından. Elini yüzüne çalarken, sabah ezanları başlar Lâdik'de...*</em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Mustafa Özdamar'ın Ladikli Ahmed Ağa kitabından alınmıştır.</span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="hacı anne, post: 2771, member: 4"] [SIZE=3][COLOR=darkred][I]Yıl bin dokuzyüz altmışdokuz, hasat mevsimi. Lâdik harmanlarında harıl harıl döven dönüyor. Arpa buğday, nohut mercimek, zeğerek, Allah ne verdiyse, bir taraftan dövülüyor bir taraftan ambarlara çekiliyor.Hasat mevsiminde köylülerin çoğunluğu harmanda yatar kalkar. Ben de yattım kalktım çocukluğumda bu harman yerlerinde.Her harmanın bir "küme"si, kümelesi olurdu o zamanlar. Uçları çatallı dört beş ağacın üstten birbirine çatılması ve aralarının da sık yapraklı çalılarla kapatılması suretiyle yapılırdı bu serin "küme"ler.Çiftçilerin harman evleriydi bu "küme"ler. Yemek orda yenilir, su orada soğuk tutulur, orada istirahat edilirdi. Harmanların tek kuytu ve gölge yeri bu "küme"lerdi.Gündüz istirahatleri yakıcı güneş dolayısıyle "küme"de, yapılır da, gece yatılarında "küme"nin dışarısı, sap arası ya da "çec"in kenarı tercih edilirdi.Gece yatılarında -mevsim sıcak- altınızda bir çul cuval, üstünüzde yine bir çul çuval, öyle yatarsınız. Bazan sapın, buğday sapının içine de sokulup yatabilirsiniz. Arpa sapının içinde yatmak çok zordur, arpa tozu çok feci yakar. Yakar ve kaşındırır.Ahmed Ağa'nın büyük oğlu Zekeriya, çecin kenarına yatmış.Elektriksiz köy gecelerinde yıldızlar yeryüzüne o kadar yaklaşır ki, galaksi çınarları dallarını salıverirler aşağılara sanki. Böylesi köy gecelerinde, hele hele berrak bulutsuz günlerin leylinde, ellerinizi uzatsanız dokunacak gibi olursunuz yıldızlara.Zekeriya yorgun, uykunun koynunda öylesine dalmış gitmiş ki, düş içinde düş görüyor. Rüyasında harmandan ambarına zahire çekiyor, ama mahsül o kadar çok ki, çeke çeke bitiremiyor. Harmanla ev arasında sırtında bir yırtık çuvalla, etrafa döke saça gide gele o kadar yoruluyor ki, harmana son dönüşünde: Şurada azıcık dinleneyim! diye yan gelip uzandığı bir sırada, bu kez de babası gelip dikiliyor tepesine: Zekeriya!Zekeriya uyanamıyor. Bir kez daha sesleniyor Ahmed Ağa: Zekeriyaa!.. [/I][/COLOR] [/SIZE] [SIZE=3][COLOR=darkred][I]Zekeriya uykunun derinliklerinde şöyle sağına soluna bir dönüyor ama, yine uyanamayınca, Ahmed Ağa ayağıyla dürtüveriyor: Zekeriyaaaa!.. Kalk oğlum kalk, misafirlerimiz var odada!.. Üçüncü seslenişte Zekeriya ayağa fırlıyor, heyecan içinde. Şöyle etrafına bir bakınıyor, tam seher vakti. Fecr-i sadık sökmek üzere: [/I][/COLOR] [/SIZE] [SIZE=3][COLOR=darkred][I]-- Bismillâhirrahmanirrahim! [/I][/COLOR] [/SIZE] [SIZE=3][COLOR=darkred][I]Kümelesindeki çanak ibrikle bir abdest alıyor, dooğru eve, odaya gidiyor.Oda, Ahmed Ağa'nın misâfir odası, hariciye... Dört beş basamaklı taş merdivenden çıkılan girişinin bir tarafı evine, öbür tarafı sokağa açılıyor.Oda kapılarının anahtarları Zekeriya'da, fakat içerde ışık yanıyor. İçerde bir kaç kişi var. Ahmed Ağa'nın sözünü ettiği misâfirler, içerdekiler.Babasının ölmeden önce tembihatı olduğu için fazla şaşırmıyor ama, yine de tam teskin edemiyor heyecanını. Biraz da korkuyor hatta. Öyle ya, babası Ahmed Ağa, ölümünden bir kaç gün önce: Oğlum, ben öldükten bir müddet sonra üç kişi gelecek! Geldikleri zaman şu emanetleri onlara ver! demiş ama, gecenin bu en beklenmedik saatinde geleceklerini söylememiş.Her neyse, öyle de olsa, yine de bir heyecan uyanır insanda öylesi anlarda, böylesi durumlar karşısında.Zekeriya kendini şöyle azıcık toparladıktan sonra anahtarlarını kilitlere sürmüş ve açmış kapıları içeri girmiş, usulca: [/I][/COLOR] [/SIZE] [SIZE=3][COLOR=darkred][I]-- Es Selâmü aleyküm!İçerdekilerin üçü birden, çömeldikleri yerden hafif önlerine eğilerek, elleri böğürlerinde: [/I][/COLOR] [/SIZE] [SIZE=3][COLOR=darkred][I]-- Ve aleykum selâm ve rahmetullahi ve berekâtuhuuu!.. diyerek alıyorlar selâmını Zekeriya'nın. [/I][/COLOR] [/SIZE] [SIZE=3][COLOR=darkred][I]Hilâl şeklinde oturmuşlar içerdekiler. Hilâlin ucundaki boşluğu Zekeriya'ya ayırmışlar. İçlerinden biri eliyle işâret ediyor Zekeriya'ya, şuraya otur der gibi. Zekeriya da hemen oturuveriyor tabii. Zekeriya da oturunca el ele tutuşarak bir halaka oluşturuyorlar. Ve bir zikir başlıyor. [/I][/COLOR] [/SIZE] [SIZE=3][COLOR=darkred][I]Hû hû hû hû hû hû hû! Lâ i-lâ-he il-lâ hû! Hû hû hû hû hû hû hû! Lâ ma'-bû de il-lâ hû! Hû hû hû hû hû hû hû! Lâ mak-sû-de il-lâ hû! Hû hû hû hû hû hû hû! Lâ mev-cû-de il-lâ hû! [/I][/COLOR] [/SIZE] [SIZE=3][COLOR=darkred][I]Zikrin sonunda akar kokar bir şey veriyorlar Zekeriya'ya, yemesi için: [/I][/COLOR] [/SIZE] [SIZE=3][COLOR=darkred][I]-- İnsâniyetine kat şunu! diyerek, ne olduğunu bilmediği bir şey tutuşturuyorlar eline.Zekeriya, eline tutuşturulan şeyden bir lokma alıyor ağzına ama... Aaaan-nâh!.. Ne yenir, ne yutulur bir şey fakat, ağzından çıkarıp da atacak hali yok. Çar naçar, yarı çiğnenmiş, yarı çiğnenmemiş yutuyor o lokmayı artık. Geriye kalanı da şöyle aklısıra farkettirmeden bir kenara koyduğu sırada, içlerinden biri: [/I][/COLOR] [/SIZE] [SIZE=3][COLOR=darkred][I]-- Kısmetin bu kadermiş... Eğer tamamını yiyebilseydin babanın yerine sen yürüyecektin!.. demiş. Böyle söylenince, Zekeriya hemen koyduğu nesneye sarılmış ama, eli boş kalmış. Kendisine ikrâm edilen şey her ne ise -ki bence o, bir imtihan, sınama kısmet lokması, kısmet helvası- ortadan kayboluvermiş.Bi biri bi biri konuşuyormuş bu üç kişinin. Zekeriya öyle azıcık kıvranınca, yine o üçten biri: [/I][/COLOR] [/SIZE] [SIZE=3][COLOR=darkred][I]-- Efendi, demiş, sen... Harımda (harman yerinde) gördüğün rüyanda da döktün seçtin ya kısmetini, o yırtık çuvalla? Ama gene de kısmetsiz değilsin... Zekeriya'nın şaşkınlığı zirveye çıkmış artık bunun üzerine iyice. Zekeriya'nın hayreti gayreti üzerinde dövünürken, yine üçten biri: [/I][/COLOR] [/SIZE] [SIZE=3][COLOR=darkred][I]-- Biz, demiş, babanın sana bıraktığı emanetleri almaya geldik.Zekeriya, içinin içinde kendi kendine: "Emânet... Babamın bana bıraktığı emanet, bir şecere, bir hırka, bir mühür... Evet, elbet bişiy bunlar ama... Ehemmiyeti ne bunların bu kadar acaba?.." diye döküp düşünürken, yine üçten biri kalbinden geçirdiği şeye cevap vererek, şunu söylemiş: [/I][/COLOR] [/SIZE] [SIZE=3][COLOR=darkred][I]-- Bir şecere, bir hırka, bir mühür, erbabı için çok şey, ama erbabı olmayan için hiç bir şey... Zevâhir bevâtının elbisesidir... Bevatını elbisesiz, çıplak görmeye herkesin tahammülü yoktur. [/I][/COLOR] [/SIZE] [SIZE=3][COLOR=darkred][I]Üçten biri böyle söylemiş ya, hakikaten de az sonra aynısı gerçekleşmiş bunun.O üç kişi Zekeriya'dan emanetleri alınca [/I][/COLOR] [/SIZE] [SIZE=3][COLOR=darkred][I]-- Hadin, demişler, hep birlikte Ahmed Ağa'yı ziyâret edelim! [/I][/COLOR] [/SIZE] [SIZE=3][COLOR=darkred][I]Hep birlikte odadan çıkmışlar, kabristana doğru yürümeye başlamışlar. Bahçe aralarından. Ahmed Ağa'nın eviyle kabristan arasında bahçeler varmış o zaman. Elmalar, erikler, armutlar, vişneler ve sıra sıra kavakların yer aldığı bahçeler...Gökte yıldızlar, yerde böcekler ve şurada burada tek tük kuş sesleri...Herkes uyurken ortaya çıkan gece kuşlarının sesi bir garibtir. İnsanı başka âlemlere çeker götürür.Zekeriya ve o üç gayb ricâli evliya bu manzara içinde kabristana doğru giderken, bir an için Zekeriya'nın keşfi açılıverir. Zerreden küreye her şeyin tesbihatını duymaya başlar. Taşların, ağaçların her şeyin, kimisinin rükuya vardığını, kimisinin secdeye kapandığını görür. Sağından solundan, önünden ardından, üstünden altından her taraftan bir tesbihat uğultusu gelmektedir. "Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı tesbih eder; mülk O'nundur ve hamd O'nadır ve O her şeye kadirdir." (Teğabun suresi birinci âyeti)nin bütün esrarı gözlerinin önüne serilince, Zekeriya bayılır düşer.O üç gayb ricâli evliya, kollarından tutup kaldırırlar Zekeriya'yı: [/I][/COLOR] [/SIZE] [SIZE=3][COLOR=darkred][I]-- Kalk efendi, kalk!.. Bu âlem halkının basiretinin bağlı oluşunun da bir faydası olduğunu gözlerinle gördün işte! Eğer herkesin basireti açık olsa, hiç kimse şu yapıp ettikleri şeylerin hiç birisini dünyada yapamazlar. Herkes el etek çeker dünyadan o zaman. [/I][/COLOR] [/SIZE] [SIZE=3][COLOR=darkred][I]Sonra, o lâhûtî cümbüş içinde, o gayb erenler, geldikleri gibi sır olurlar giderler. Zekeriya, azıcık toparlanır gibi olduğu zaman, babasının kabri başında bulur kendini. Yâsin sûresinin "O bir şey istediği zaman ol der, oluverir. Her şey O'nundur, O her şeyin üstünde ve ötesindedir. Hepiniz O'na döneceksiniz." meâlindeki son âyetleri dökülmektedir o anda Zekeriya'nın ağzından. Elini yüzüne çalarken, sabah ezanları başlar Lâdik'de...*[/I][/COLOR] Mustafa Özdamar'ın Ladikli Ahmed Ağa kitabından alınmıştır.[/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Öykü-Hikaye-Kıssadan hisse
Bir şecere, bir hırka, bir mühür
Üst
Alt