Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Kuran-ı Kerim
BAKARA SURESİ - (Türkçe Açıklamalı..)
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 9925" data-attributes="member: 3"><p><span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">158. Şüphe yok ki, Safa ile Merve Allah'ın koyduğu nişanlardandır. Her kim Beytullah'ı ziyaret eder veya umre yaparsa onları tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur. Her kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa şüphesiz Allah kabul eder ve (yapılanı) hakkıyla bilir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Safa ile Merve, Kâbe’nin doğu tarafında iki tepenin adıdır. Hâcer validemiz Hz. İsmail için su ararken bu iki tepe arasında yedi defa koşmuştur. Bugün hac ve umre için Beytullah’ı ziyaret ve tavaf edenler, aynı zamanda Safa ile Merve arasında sa’yederler. Âyette, iki tepe arasında sa’yetmekte (gelip gitmekte) günah yoktur, denilmiştir. Çünkü cahiliye devrinde her iki tepede de birer put vardı. Her ne kadar İslâm bu putları kaldırmışsa da bazı kimselerin içinde bir şüphe kaldı. İşte 158. âyetle bu şüphe tamamen giderilmiş oldu.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">159. İndirdiğimiz açık delilleri ve hidâyet yolunu -kitapta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra- gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">160. Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır. Zira ben onların tevbelerini kabul ederim. Ben tevbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">161. (Âyetlerimizi) inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların lâneti onların üzerinedir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">162. Onlar ebediyen lânet içinde kalırlar. Artık ne azapları hafifletilir ne de onların yüzlerine bakılır. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">163. İlâhınız bir tek Allah'tır. O'ndan başka ilâh yoktur. O, rahmândır, rahîmdir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">Bundan önceki âyetlerde Allah’a ve O’nun gönderdiği dine karşı nankörlük edenlerin nasıl kötü bir âkıbete sürüklendikleri, onların ebediyen kötülenecekleri anlatılmıştır. Bundan sonraki âyetlerde ise, her insanda en büyük ilâhî nimet olan aklı herkesin yerli yerince kullanması, etrafına dikkat ve ibretle bakması için kâinat olaylarına temas edilmiştir. Zira hakkıyla düşünen, etrafına ibretle bakan kimse, mutlaka Allah’ı bulur ve O’na inanır.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">164. Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için (Allah'ın varlığını ve birliğini isbatlayan) birçok deliller vardır. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">165. İnsanlardan bazıları Allah'tan başkasını Allah'a denk tanrılar edinir de onları Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır. Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu önceden anlayabilselerdi. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">166. İşte o zaman (görecekler ki) kendilerine uyulup arkalarından gidilenler, uyanlardan hızla uzaklaşırlar ve (o anda her iki taraf da) azabı görmüş, nihayet aralarındaki bağlar kopup parçalanmıştır. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Dünyada hiç düşünmeden bazı kimseleri kendilerine önder edinen, böylece bâtıl yola giden kimseler ahirette o önderlerin kendilerinden uzaklaştıklarını görürler. Ancak her iki taraf da içine girecekleri azabı görecekler ve ondan kurtuluş olmadığını anlayacaklardır. Dünyadakinin tersine, bu sefer uyanlar konuşurlar, ama artık faydası yoktur.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">167. (Kötülere) uyanlar şöyle derler: Ah, keşke bir daha dünyaya geri gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık! Böylece Allah onlara, işlerini, pişmanlık ve üzüntü kaynağı olarak gösterir ve onlar artık ateşten çıkamazlar. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">168. Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yeyin, şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">169. O size ancak kötülüğü, çirkini ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">Şeytan, insanın içinde bulunan kötü düşünce ve arzuları körükler, insan nefsine kötülüğü sevdirir. Bu sebeple insanın kötülük yapmasını kolaylaştırır. O yüzden Hz. Ebubekir: «Büyük adam, nefsinin isteklerine uymayan kimsedir» demiştir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">170. Onlara (müşriklere): Allah'ın indirdiğine uyun, denildiği zaman onlar, «Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız» dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler? </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">171. (Hidayet çağrısına kulak vermeyen) kâfirlerin durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple düşünmezler. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">170-171. âyetlerde insanların körükörüne eskiye bağlanmaları, yeni ortaya konmuş fikirlere kulak vermemeleri kötülenmiş, bu konuda doğru olanın, akılcı olarak hareket edilmesi olduğu söylenmiştir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-size: 15px">Zemahşerî’ye göre âyetin meâli şöyledir: Kâfirleri doğru yola çağıran davetçinin (Peygamber’in) durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyenlere seslenen çobanın durumu gibidir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">172. Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yeyin, eğer siz yalnız Allah'a kulluk ediyorsanız O'na şükredin. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">173. Allah size ancak ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı. Her kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının hakkına saldırmadan ve haddi aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur. Şüphe yok ki Allah çokça bağışlayan çokça esirgeyendir</span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">İslâm’da zorluk yoktur. Zaruretler mahzurları ortadan kaldırır. Bir kimse elinde olmayan sebeplerle haram olan bir şeyi yemek ya da bir işi işlemek zorunda kalırsa, haddi aşmamak ve o şeyi devamlı helâl saymamak şartıyla zaruret miktarınca yiyebilir. Bu durumda dinen günah işlemiş sayılmaz.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">174. Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi (âhir zaman Peygamberinin vasıflarını) gizleyip onu az bir paha ile değişenler yok mu, işte onların yeyip de karınlarına doldurdukları, ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah ne kendileriyle konuşur ve ne de onları temize çıkarır. Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Yahudi hahamları Peygamberimizin Tevrat’ta zikredilen vasıflarını gizlediler ve yaptıkları bu kötü iş için de maddi karşılık aldılar. Âyette bunun ne kötü bir davranış olduğu anlatılmaktadır.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">175. Onlar doğru yol karşılığında sapıklığı, mağfirete bedel olarak da azabı satın almış kimselerdir. Onlar ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar! </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">176. O azabın sebebi, Allah'ın, kitabı hak olarak indirmiş olmasıdır. (Buna rağmen farklı yorum yapıp) kitapta ayrılığa düşenler, elbette derin bir anlaşmazlığın içine düşmüşlerdir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Allah Teâlâ’nın Kur’an’ı hak olarak indirdiği apaçık ortada iken, ondaki ahkâmı; sağlam delillere dayanmadan kendi arzularına göre yorumlamak isteyenlerin, gerçeklerden uzak kaldıkları ve içinden çıkılmaz ayrılıklara düştükleri, bu yüzden de hem dünyada hem de ahirette zarara uğrayacakları anlatılmıştır.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">177. İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır! </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">178. Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Bütün dinler, hukuk ve ahlâk sistemleri, haksız olarak adam öldürmenin, cana kıymanın büyük bir suç olduğunda birleşmişlerdir. Farklılık, bu suçun önlenmesi için alınması gereken tedbirde kendini göstermektedir. İslâm, suça iten sebepleri azamî ölçüde ortadan kaldırmış, insanı iman, ibadet ve ahlâk terbiyesi ile olgunlaştırmak için gerekli tedbirleri almış, bütün bunlardan sonra da kısas adıyla «cana kıyanın canına kıyılır» kaidesini koymuştur. Haksız aflarla bir gün hürriyete kavuşmak ümidi içinde beslenen kimselerin bu hali (hapis cezası) hiç de caydırıcı ve suçu önleyici bir tedbir değildir. Kısası tazminata (diyete) çevirme hakkı, öldürme suçunun acı neticelerine katlanmakta olan ölü yakınlarına (velilere) aittir. Başkası bu cezayı bağışlayamaz.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">179. Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki suç işlemekten sakınırsınız.</span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">«Kısasta hayat vardır» sözü, gerçekten dikkate değer bir ifadedir. Zira kısas tatbik edilirse bir kişinin öldürülmesiyle pek çok kimsenin yaşaması sağlanır. Çünkü cezasının ölüm olduğunu bilen kimse, bu suçu işlemeyecektir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">180. Birinize ölüm geldiği zaman, eğer bir mal bırakacaksa anaya, babaya, yakınlara uygun bir biçimde vasiyet etmek Allah'tan korkanlar üzerine bir borçtur. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">Mirasla ilgili âyetler gelmeden önce, kişinin servetinden ana, baba ve akrabalarına bir miktar verilmesi için vasiyet etmesi emredilmiştir. Ancak, Nisâ sûresinde gelen miras âyetleri ile herkesin hakkı kesin ve net olarak belirlenmiş, Efendimiz de «Allah her hak sahibine hakkını vermiştir. Bundan sonra vârise vasiyet yoktur» buyurmuş, böylece yukarıdaki âyet neshedilmiştir. Fakat mirastan payı olmayan akraba ve düşkünlere ve hayır müesseselerine vasiyet bâkidir. Her müslüman gönüllü olarak servetinden istediği yere vasiyet edebilir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">181. Her kim bunu işittikten ve kabullendikten sonra vasiyeti değiştirirse, günahı onu değiştirenleredir. Şüphesiz Allah (her şeyi) işitir ve (her şeyi) bilir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> İslâm’da vakıf müessesesi hadislere dayanmakla birlikte sadaka-i câriye mahiyetinde olan ve ammeye hizmet veren vakıfları, bunların şekil ve şartlarını haksız olarak değiştirenler de vasiyeti değiştirenler gibi telakki edilmiş, bu âyet birçok vakıf eşya üzerine ve vakıfnâmelere yazılmıştır.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">182. Her kim, vasiyet edenin haksızlığa yahut günaha meyletmesinden endişe eder de (alâkalıların) aralarını bulursa kendisine günah yoktur. Şüphesiz Allah çok bağışlayan hem de esirgeyendir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> 183-187. âyetlerde Allah Teâlâ müslümana farz kılınan ramazan orucundan söz eder. Oruç, İslâm’ın beş temelinden biridir. Orucun farziyeti Kur’an’da belirtilmiştir. Oruca tahsis edilen ramazan ayı faziletli bir aydır. Bu ayın fazileti, içinde Kadir gecesi bulunmasındandır. Kadir gecesinin üstünlüğü ise, kendisinde Kur’an indirilmiş olmasındandır. Çünkü Kur’an ramazan ayında ve Kadir gecesinde topluca, levh-i mahfuzdan Beytü’l-izze denilen makama indirilmiş ve yine Kadir gecesinde ilk olarak Hira dağında, Peygamberimize vahiy olarak gelmeye başlamıştır. Buna göre ramazan ayının ve Kadir gecesinin üstünlüğü, Kur’an’ın bu ayda ve bu gecede inmesinden ileri gelmektedir. Bu üstünlükleri sebebiyle ramazan ayı, büyük bir ibadet olan oruca tahsis edilmiştir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">183. Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">184. Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakiri doyuracak fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">185. Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">Dinde güçlük yoktur. Allah orucu emretmiştir. Oruç tutma şartları bulunan kimseler oruç tutarlar. Hastalık, yolculuk gibi geçici bir engelden ötürü oruç tutamayan, sonra kaza eder. İhtiyarlık ve iyileşmeyen müzmin hastalık gibi devamlı özrü olanlar fidye verirler. Her türlü zahmete rağmen kendi arzusu ile gönülden oruç tutan ve hayır yapanlar övülmüştür.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">186. Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.</span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Rivayete göre bir bedevî Resûlullah (s.a.)a «Rabbimiz yakın mıdır yoksa uzak mıdır? Yakınsa ona fısıltı şeklinde dua edelim, uzaksa bağıralım» dedi. Bunun üzerine âyet indi. Allah’ın istediği iman ve itaattir. Allah, iman edip itaat edenlerin dualarını kabul edeceğini vadetmiştir. Gerçek manada iman edip Allah’a kulluk edenlerin duası kabul olunur.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">187. Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık (ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda kadınlarla birleşmeyin. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın bu sınırlara yaklaşmayın. İşte böylece Allah âyetlerini insanlara açıklar. Umulur ki korunurlar. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> İslâm’ın ilk zamanlarında farz olan ramazan orucunu tutarken sahur yemeği yoktu. Oruç tutan kimse, akşam orucunu açınca yatsı namazını kılıp uyuyuncaya kadar yer içerdi. Bundan sonra yemek, içmek ve kadınlara yaklaşmak haramdı. Bazı müslümanlar dayanamayıp kadınlarına yaklaştı. Bazıları iftardan sonra yorgunlukları sebebiyle hemen uyudukları için, ertesi gün açlık ve susuzluktan baygınlık geçirdiler. Cenab-ı Allah müminlere acıdı ve bir kolaylık olmak üzere bu âyeti indirdi. «Beyaz iplik ve siyah iplik» ifadelerinden maksadı, «mine’l-fecr: tanyerinin ağarmasından» ilâvesi açıklığa kavuşturmuştur. Buna göre orucun başlaması gereken zaman (imsak), güneşin doğmasına değil, fecrin doğmasına, yani tanyerinin ağarmaya başlamasına bağlıdır. İplik tabiri de, tanyeri, ağarmasının başlangıcını ifade etmektedir. Aydınlık yayılıp yükselince, artık ona «beyaz iplik» denemez. Aydınlığın başladığı an sahurun bittiği ve imsakin başladığı, aynı zamanda sabah namazı vaktinin de girdiği andır.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">188. Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere (idarecilere veya mahkeme hakimlerine) vermeyin. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Bu âyette işaret edilmek istenen mana, daha ziyade rüşvet ve çıkarcılıktır. Binaenaleyh aldatma ve dalavere ile elde edilen bütün kazançlar haramdır.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">189. Sana, hilâl şeklinde yeni doğan ayları sorarlar. De ki: Onlar, insanlar ve özellikle hac için vakit ölçüleridir. İyi davranış, asla evlere arkalarından gelip girmeniz değildir. Lâkin iyi davranış, korunan (ve ölçülü giden) kimsenin davranışıdır. Evlere kapılarından girin, Allah'tan korkun, umulur ki kurtuluşa erersiniz. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Peygamberimize yeni doğan hilâlin önce incecik olması, sonra her gün büyümesi, dolunay olduktan sonra tekrar incelip kaybolması ve tekrar aynı şekilde doğup devam etmesi sorulmuştu. Âyette verilen cevapta «Ayın bu şekildeki hareketi, kamerî senenin hesap edilmesini, özellikle hac günlerinin bilinmesini sağlamaktır» denildi. Ayrıca eskiden Araplar hac için ihram giydiklerinde veya hac dönüşünde evlere kapısından değil de arkadan açılan bir delikten girmenin iyilik olduğuna inanırlardı. 189. âyette bunun da yanlış olduğu anlatılmıştır.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">190. Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">191. Onları (size karşı savaşanları) yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'da onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Eğer onlar size karşı savaş açarlarsa siz de onları öldürün. İşte kâfirlerin cezası böyledir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">192. Eğer onlar (savaştan) vazgeçerlerse, (şunu iyi bilin ki) Allah gafûr ve rahîmdir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">193. Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">194. Haram ay haram aya karşılıktır. Hürmetler (dokunulmazlıklar) karşılıklıdır. Kim size saldırırsa siz de ona misilleme olacak kadar saldırın. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah müttakîlerle beraberdir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">Resûlullah (s.a.) hicretin altıncı yılında umre yapmak maksadıyla Mekke’ye doğru yola çıkmıştı. Mekke yakınlarındaki Hudeybiye’ye gelince müşrikler Mekke’ye girmelerini önlediler. Orada çetin münakaşalar oldu. Sonunda İslâm tarihinin en mühim hadiselerinden biri olan Hudeybiye antlaşması yapıldı. Bu antlaşmada yer alan maddelerden birine göre, müslümanlar o sene Harem-i Şerif’i ziyaret etmeden geri dönecekler, ertesi sene aynı haram ayı içinde Mescid’i ziyaret edip umre yapacaklardı. Müşrikler bunu başarı saydılar. Allah, müslümanları ertesi sene aynı ayda Mescid-i Haram’a getirdi. Böylece haram ay, haram aya karşılık oldu.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-size: 15px">İslâm hukukuna göre saldırıya ancak misli ile mukabele edilir, aşırı gitmek suçtur. Bütün harplerde önce insanlar dine çağrılır. Müslüman olmayı yahut cizye vermeyi kabul etmeyenlerle savaşılır.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">195. Allah yolunda harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Yaptığınızı güzel yapın; Allah güzel yapanları sever. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">Âyette geçen «ihsan» kelimesi, bir işi tam ve noksansız yapmak, işin hakkını vermek ve dürüst olmak demektir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-size: 15px">Nitekim bir hadiste Resûlullah (s.a.)a «İhsan nedir?» diye sorulmuş. O da: «Allah’a, O’nu görüyormuş gibi kulluk etmendir, her ne kadar sen O’nu görmüyorsan da, O seni görüyor» buyurmuştur. Kulluk umumî bir davranıştır. Bu itibarla hadisteki manayı, özellikle ibadete yöneltmek doğru değildir. Esasen Arapça’da ihsan, işi doğru dürüst yapmaktır. Onun için işinin ehli olana «muhsin» denir. Tercüme bu anlayışa göre yapılmıştır. Sosyal yardımı ve adaleti de içine alan ihsan ve infakı, «tehlikeyi önleyen bir tedbir» olarak gösteren âyet, adaletin anarşiyi ve ihtilâli önlediğine de işaret etmektedir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">196. Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak üzere oruç tutar ki, hepsi tam on gündür. Bu söylenenler, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir. Allah'tan korkun. Biliniz ki Allah'ın vereceği ceza ağırdır. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">197. Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda hacca niyet ederse (ihramını giyerse), hac esnasında kadına yaklaşmak, günah sayılan davranışlara yönelmek, kavga etmek yoktur. Ne hayır işlerseniz Allah onu bilir. (Ey müminler! Ahiret için) azık edinin. Bilin ki azığın en hayırlısı takvâdır. Ey akıl sahipleri! Benden (emirlerime muhalefetten) sakının. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Eskiden Araplar, hac mevsiminde bir takım panayırlar kurarlar, orada çeşitli sahalarda alışveriş yaparlardı. Bunlar o zaman cahiliye devri âdetlerine göre cereyan ederdi. Müslümanlar bunları günah saydılar. Allah Teâlâ aşağıdaki âyetlerde bu hususa açıklık getirdi.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">198. (Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizden gelecek bir lütfu (kazancı) aramanızda size herhangi bir günah yoktur. Arafat'tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş'ar-i Haram'da Allah'ı zikredin ve O'nu size gösterdiği şekilde anın. Şüphesiz siz daha önce yanlış gidenlerden idiniz</span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Diğer ibadetler gibi haccın da ferde ve topluma sayısız faydaları vardır. Bunların en önemlilerini şu maddelerde toplayabiliriz:</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-size: 15px">(1) İhram, tek tip ve basit bir elbisedir. Bütün hacı namzetleri bunu giyerek sonradan edindikleri mal, mülk, rütbe, makam ve benzerlerini geride bırakır, tek farkın şahsî faziletten ibaret olduğu gerçek eşitliği yaşarlar.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-size: 15px">(2) Kefeni andıran ihram içinde yapılan Arafat vakfesi aynı zamanda bir mahşer örneğidir. Bu manzara, belki bir ömür boyu insana ölümü ve haşri hatırlatır.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-size: 15px">(3) Çeşitli ırk ve kültürlere mensup müslümanların toplanmalarına vesile olan hac, bir «maddi ve manevi değerler» alışverişine vasıta olmakta, müslümanları birbirine yaklaştırmakta, problemlere ortak çözümler arama imkânı vermektedir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-size: 15px">(4) Kâbe etrafında tavaf, tevhid fikrini temsil etmekte, farklı yönlere, fakat daima Kâbe’ye yönelerek kılınan namaz «Nereye dönseniz Allah oradadır» prensibini ruhlara işlemektedir. Metodlar, ictihatlar,kanaatler farklı olabilir, ancak her şey Allah içindir, Allah rızasına yönelmelidir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px"></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 9925, member: 3"] [FONT=time][SIZE=4]158. Şüphe yok ki, Safa ile Merve Allah'ın koyduğu nişanlardandır. Her kim Beytullah'ı ziyaret eder veya umre yaparsa onları tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur. Her kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa şüphesiz Allah kabul eder ve (yapılanı) hakkıyla bilir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Safa ile Merve, Kâbe’nin doğu tarafında iki tepenin adıdır. Hâcer validemiz Hz. İsmail için su ararken bu iki tepe arasında yedi defa koşmuştur. Bugün hac ve umre için Beytullah’ı ziyaret ve tavaf edenler, aynı zamanda Safa ile Merve arasında sa’yederler. Âyette, iki tepe arasında sa’yetmekte (gelip gitmekte) günah yoktur, denilmiştir. Çünkü cahiliye devrinde her iki tepede de birer put vardı. Her ne kadar İslâm bu putları kaldırmışsa da bazı kimselerin içinde bir şüphe kaldı. İşte 158. âyetle bu şüphe tamamen giderilmiş oldu. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]159. İndirdiğimiz açık delilleri ve hidâyet yolunu -kitapta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra- gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]160. Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır. Zira ben onların tevbelerini kabul ederim. Ben tevbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]161. (Âyetlerimizi) inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların lâneti onların üzerinedir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]162. Onlar ebediyen lânet içinde kalırlar. Artık ne azapları hafifletilir ne de onların yüzlerine bakılır. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]163. İlâhınız bir tek Allah'tır. O'ndan başka ilâh yoktur. O, rahmândır, rahîmdir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]Bundan önceki âyetlerde Allah’a ve O’nun gönderdiği dine karşı nankörlük edenlerin nasıl kötü bir âkıbete sürüklendikleri, onların ebediyen kötülenecekleri anlatılmıştır. Bundan sonraki âyetlerde ise, her insanda en büyük ilâhî nimet olan aklı herkesin yerli yerince kullanması, etrafına dikkat ve ibretle bakması için kâinat olaylarına temas edilmiştir. Zira hakkıyla düşünen, etrafına ibretle bakan kimse, mutlaka Allah’ı bulur ve O’na inanır. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]164. Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için (Allah'ın varlığını ve birliğini isbatlayan) birçok deliller vardır. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]165. İnsanlardan bazıları Allah'tan başkasını Allah'a denk tanrılar edinir de onları Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır. Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu önceden anlayabilselerdi. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]166. İşte o zaman (görecekler ki) kendilerine uyulup arkalarından gidilenler, uyanlardan hızla uzaklaşırlar ve (o anda her iki taraf da) azabı görmüş, nihayet aralarındaki bağlar kopup parçalanmıştır. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Dünyada hiç düşünmeden bazı kimseleri kendilerine önder edinen, böylece bâtıl yola giden kimseler ahirette o önderlerin kendilerinden uzaklaştıklarını görürler. Ancak her iki taraf da içine girecekleri azabı görecekler ve ondan kurtuluş olmadığını anlayacaklardır. Dünyadakinin tersine, bu sefer uyanlar konuşurlar, ama artık faydası yoktur. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]167. (Kötülere) uyanlar şöyle derler: Ah, keşke bir daha dünyaya geri gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık! Böylece Allah onlara, işlerini, pişmanlık ve üzüntü kaynağı olarak gösterir ve onlar artık ateşten çıkamazlar. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]168. Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yeyin, şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]169. O size ancak kötülüğü, çirkini ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]Şeytan, insanın içinde bulunan kötü düşünce ve arzuları körükler, insan nefsine kötülüğü sevdirir. Bu sebeple insanın kötülük yapmasını kolaylaştırır. O yüzden Hz. Ebubekir: «Büyük adam, nefsinin isteklerine uymayan kimsedir» demiştir. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]170. Onlara (müşriklere): Allah'ın indirdiğine uyun, denildiği zaman onlar, «Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız» dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler? [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]171. (Hidayet çağrısına kulak vermeyen) kâfirlerin durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple düşünmezler. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]170-171. âyetlerde insanların körükörüne eskiye bağlanmaları, yeni ortaya konmuş fikirlere kulak vermemeleri kötülenmiş, bu konuda doğru olanın, akılcı olarak hareket edilmesi olduğu söylenmiştir. [/SIZE] [SIZE=4]Zemahşerî’ye göre âyetin meâli şöyledir: Kâfirleri doğru yola çağıran davetçinin (Peygamber’in) durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyenlere seslenen çobanın durumu gibidir. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]172. Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yeyin, eğer siz yalnız Allah'a kulluk ediyorsanız O'na şükredin. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]173. Allah size ancak ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı. Her kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının hakkına saldırmadan ve haddi aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur. Şüphe yok ki Allah çokça bağışlayan çokça esirgeyendir[/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]İslâm’da zorluk yoktur. Zaruretler mahzurları ortadan kaldırır. Bir kimse elinde olmayan sebeplerle haram olan bir şeyi yemek ya da bir işi işlemek zorunda kalırsa, haddi aşmamak ve o şeyi devamlı helâl saymamak şartıyla zaruret miktarınca yiyebilir. Bu durumda dinen günah işlemiş sayılmaz. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]174. Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi (âhir zaman Peygamberinin vasıflarını) gizleyip onu az bir paha ile değişenler yok mu, işte onların yeyip de karınlarına doldurdukları, ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah ne kendileriyle konuşur ve ne de onları temize çıkarır. Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Yahudi hahamları Peygamberimizin Tevrat’ta zikredilen vasıflarını gizlediler ve yaptıkları bu kötü iş için de maddi karşılık aldılar. Âyette bunun ne kötü bir davranış olduğu anlatılmaktadır. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]175. Onlar doğru yol karşılığında sapıklığı, mağfirete bedel olarak da azabı satın almış kimselerdir. Onlar ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar! [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]176. O azabın sebebi, Allah'ın, kitabı hak olarak indirmiş olmasıdır. (Buna rağmen farklı yorum yapıp) kitapta ayrılığa düşenler, elbette derin bir anlaşmazlığın içine düşmüşlerdir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Allah Teâlâ’nın Kur’an’ı hak olarak indirdiği apaçık ortada iken, ondaki ahkâmı; sağlam delillere dayanmadan kendi arzularına göre yorumlamak isteyenlerin, gerçeklerden uzak kaldıkları ve içinden çıkılmaz ayrılıklara düştükleri, bu yüzden de hem dünyada hem de ahirette zarara uğrayacakları anlatılmıştır. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]177. İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır! [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]178. Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Bütün dinler, hukuk ve ahlâk sistemleri, haksız olarak adam öldürmenin, cana kıymanın büyük bir suç olduğunda birleşmişlerdir. Farklılık, bu suçun önlenmesi için alınması gereken tedbirde kendini göstermektedir. İslâm, suça iten sebepleri azamî ölçüde ortadan kaldırmış, insanı iman, ibadet ve ahlâk terbiyesi ile olgunlaştırmak için gerekli tedbirleri almış, bütün bunlardan sonra da kısas adıyla «cana kıyanın canına kıyılır» kaidesini koymuştur. Haksız aflarla bir gün hürriyete kavuşmak ümidi içinde beslenen kimselerin bu hali (hapis cezası) hiç de caydırıcı ve suçu önleyici bir tedbir değildir. Kısası tazminata (diyete) çevirme hakkı, öldürme suçunun acı neticelerine katlanmakta olan ölü yakınlarına (velilere) aittir. Başkası bu cezayı bağışlayamaz. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]179. Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki suç işlemekten sakınırsınız.[/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]«Kısasta hayat vardır» sözü, gerçekten dikkate değer bir ifadedir. Zira kısas tatbik edilirse bir kişinin öldürülmesiyle pek çok kimsenin yaşaması sağlanır. Çünkü cezasının ölüm olduğunu bilen kimse, bu suçu işlemeyecektir. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]180. Birinize ölüm geldiği zaman, eğer bir mal bırakacaksa anaya, babaya, yakınlara uygun bir biçimde vasiyet etmek Allah'tan korkanlar üzerine bir borçtur. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]Mirasla ilgili âyetler gelmeden önce, kişinin servetinden ana, baba ve akrabalarına bir miktar verilmesi için vasiyet etmesi emredilmiştir. Ancak, Nisâ sûresinde gelen miras âyetleri ile herkesin hakkı kesin ve net olarak belirlenmiş, Efendimiz de «Allah her hak sahibine hakkını vermiştir. Bundan sonra vârise vasiyet yoktur» buyurmuş, böylece yukarıdaki âyet neshedilmiştir. Fakat mirastan payı olmayan akraba ve düşkünlere ve hayır müesseselerine vasiyet bâkidir. Her müslüman gönüllü olarak servetinden istediği yere vasiyet edebilir. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]181. Her kim bunu işittikten ve kabullendikten sonra vasiyeti değiştirirse, günahı onu değiştirenleredir. Şüphesiz Allah (her şeyi) işitir ve (her şeyi) bilir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] İslâm’da vakıf müessesesi hadislere dayanmakla birlikte sadaka-i câriye mahiyetinde olan ve ammeye hizmet veren vakıfları, bunların şekil ve şartlarını haksız olarak değiştirenler de vasiyeti değiştirenler gibi telakki edilmiş, bu âyet birçok vakıf eşya üzerine ve vakıfnâmelere yazılmıştır. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]182. Her kim, vasiyet edenin haksızlığa yahut günaha meyletmesinden endişe eder de (alâkalıların) aralarını bulursa kendisine günah yoktur. Şüphesiz Allah çok bağışlayan hem de esirgeyendir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] 183-187. âyetlerde Allah Teâlâ müslümana farz kılınan ramazan orucundan söz eder. Oruç, İslâm’ın beş temelinden biridir. Orucun farziyeti Kur’an’da belirtilmiştir. Oruca tahsis edilen ramazan ayı faziletli bir aydır. Bu ayın fazileti, içinde Kadir gecesi bulunmasındandır. Kadir gecesinin üstünlüğü ise, kendisinde Kur’an indirilmiş olmasındandır. Çünkü Kur’an ramazan ayında ve Kadir gecesinde topluca, levh-i mahfuzdan Beytü’l-izze denilen makama indirilmiş ve yine Kadir gecesinde ilk olarak Hira dağında, Peygamberimize vahiy olarak gelmeye başlamıştır. Buna göre ramazan ayının ve Kadir gecesinin üstünlüğü, Kur’an’ın bu ayda ve bu gecede inmesinden ileri gelmektedir. Bu üstünlükleri sebebiyle ramazan ayı, büyük bir ibadet olan oruca tahsis edilmiştir. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]183. Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]184. Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakiri doyuracak fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]185. Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]Dinde güçlük yoktur. Allah orucu emretmiştir. Oruç tutma şartları bulunan kimseler oruç tutarlar. Hastalık, yolculuk gibi geçici bir engelden ötürü oruç tutamayan, sonra kaza eder. İhtiyarlık ve iyileşmeyen müzmin hastalık gibi devamlı özrü olanlar fidye verirler. Her türlü zahmete rağmen kendi arzusu ile gönülden oruç tutan ve hayır yapanlar övülmüştür. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]186. Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.[/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Rivayete göre bir bedevî Resûlullah (s.a.)a «Rabbimiz yakın mıdır yoksa uzak mıdır? Yakınsa ona fısıltı şeklinde dua edelim, uzaksa bağıralım» dedi. Bunun üzerine âyet indi. Allah’ın istediği iman ve itaattir. Allah, iman edip itaat edenlerin dualarını kabul edeceğini vadetmiştir. Gerçek manada iman edip Allah’a kulluk edenlerin duası kabul olunur. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]187. Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık (ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda kadınlarla birleşmeyin. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın bu sınırlara yaklaşmayın. İşte böylece Allah âyetlerini insanlara açıklar. Umulur ki korunurlar. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] İslâm’ın ilk zamanlarında farz olan ramazan orucunu tutarken sahur yemeği yoktu. Oruç tutan kimse, akşam orucunu açınca yatsı namazını kılıp uyuyuncaya kadar yer içerdi. Bundan sonra yemek, içmek ve kadınlara yaklaşmak haramdı. Bazı müslümanlar dayanamayıp kadınlarına yaklaştı. Bazıları iftardan sonra yorgunlukları sebebiyle hemen uyudukları için, ertesi gün açlık ve susuzluktan baygınlık geçirdiler. Cenab-ı Allah müminlere acıdı ve bir kolaylık olmak üzere bu âyeti indirdi. «Beyaz iplik ve siyah iplik» ifadelerinden maksadı, «mine’l-fecr: tanyerinin ağarmasından» ilâvesi açıklığa kavuşturmuştur. Buna göre orucun başlaması gereken zaman (imsak), güneşin doğmasına değil, fecrin doğmasına, yani tanyerinin ağarmaya başlamasına bağlıdır. İplik tabiri de, tanyeri, ağarmasının başlangıcını ifade etmektedir. Aydınlık yayılıp yükselince, artık ona «beyaz iplik» denemez. Aydınlığın başladığı an sahurun bittiği ve imsakin başladığı, aynı zamanda sabah namazı vaktinin de girdiği andır. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]188. Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere (idarecilere veya mahkeme hakimlerine) vermeyin. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Bu âyette işaret edilmek istenen mana, daha ziyade rüşvet ve çıkarcılıktır. Binaenaleyh aldatma ve dalavere ile elde edilen bütün kazançlar haramdır. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]189. Sana, hilâl şeklinde yeni doğan ayları sorarlar. De ki: Onlar, insanlar ve özellikle hac için vakit ölçüleridir. İyi davranış, asla evlere arkalarından gelip girmeniz değildir. Lâkin iyi davranış, korunan (ve ölçülü giden) kimsenin davranışıdır. Evlere kapılarından girin, Allah'tan korkun, umulur ki kurtuluşa erersiniz. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Peygamberimize yeni doğan hilâlin önce incecik olması, sonra her gün büyümesi, dolunay olduktan sonra tekrar incelip kaybolması ve tekrar aynı şekilde doğup devam etmesi sorulmuştu. Âyette verilen cevapta «Ayın bu şekildeki hareketi, kamerî senenin hesap edilmesini, özellikle hac günlerinin bilinmesini sağlamaktır» denildi. Ayrıca eskiden Araplar hac için ihram giydiklerinde veya hac dönüşünde evlere kapısından değil de arkadan açılan bir delikten girmenin iyilik olduğuna inanırlardı. 189. âyette bunun da yanlış olduğu anlatılmıştır. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]190. Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]191. Onları (size karşı savaşanları) yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'da onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Eğer onlar size karşı savaş açarlarsa siz de onları öldürün. İşte kâfirlerin cezası böyledir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]192. Eğer onlar (savaştan) vazgeçerlerse, (şunu iyi bilin ki) Allah gafûr ve rahîmdir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]193. Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]194. Haram ay haram aya karşılıktır. Hürmetler (dokunulmazlıklar) karşılıklıdır. Kim size saldırırsa siz de ona misilleme olacak kadar saldırın. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah müttakîlerle beraberdir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]Resûlullah (s.a.) hicretin altıncı yılında umre yapmak maksadıyla Mekke’ye doğru yola çıkmıştı. Mekke yakınlarındaki Hudeybiye’ye gelince müşrikler Mekke’ye girmelerini önlediler. Orada çetin münakaşalar oldu. Sonunda İslâm tarihinin en mühim hadiselerinden biri olan Hudeybiye antlaşması yapıldı. Bu antlaşmada yer alan maddelerden birine göre, müslümanlar o sene Harem-i Şerif’i ziyaret etmeden geri dönecekler, ertesi sene aynı haram ayı içinde Mescid’i ziyaret edip umre yapacaklardı. Müşrikler bunu başarı saydılar. Allah, müslümanları ertesi sene aynı ayda Mescid-i Haram’a getirdi. Böylece haram ay, haram aya karşılık oldu. [/SIZE] [SIZE=4]İslâm hukukuna göre saldırıya ancak misli ile mukabele edilir, aşırı gitmek suçtur. Bütün harplerde önce insanlar dine çağrılır. Müslüman olmayı yahut cizye vermeyi kabul etmeyenlerle savaşılır. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]195. Allah yolunda harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Yaptığınızı güzel yapın; Allah güzel yapanları sever. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]Âyette geçen «ihsan» kelimesi, bir işi tam ve noksansız yapmak, işin hakkını vermek ve dürüst olmak demektir. [/SIZE] [SIZE=4]Nitekim bir hadiste Resûlullah (s.a.)a «İhsan nedir?» diye sorulmuş. O da: «Allah’a, O’nu görüyormuş gibi kulluk etmendir, her ne kadar sen O’nu görmüyorsan da, O seni görüyor» buyurmuştur. Kulluk umumî bir davranıştır. Bu itibarla hadisteki manayı, özellikle ibadete yöneltmek doğru değildir. Esasen Arapça’da ihsan, işi doğru dürüst yapmaktır. Onun için işinin ehli olana «muhsin» denir. Tercüme bu anlayışa göre yapılmıştır. Sosyal yardımı ve adaleti de içine alan ihsan ve infakı, «tehlikeyi önleyen bir tedbir» olarak gösteren âyet, adaletin anarşiyi ve ihtilâli önlediğine de işaret etmektedir. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]196. Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak üzere oruç tutar ki, hepsi tam on gündür. Bu söylenenler, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir. Allah'tan korkun. Biliniz ki Allah'ın vereceği ceza ağırdır. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]197. Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda hacca niyet ederse (ihramını giyerse), hac esnasında kadına yaklaşmak, günah sayılan davranışlara yönelmek, kavga etmek yoktur. Ne hayır işlerseniz Allah onu bilir. (Ey müminler! Ahiret için) azık edinin. Bilin ki azığın en hayırlısı takvâdır. Ey akıl sahipleri! Benden (emirlerime muhalefetten) sakının. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Eskiden Araplar, hac mevsiminde bir takım panayırlar kurarlar, orada çeşitli sahalarda alışveriş yaparlardı. Bunlar o zaman cahiliye devri âdetlerine göre cereyan ederdi. Müslümanlar bunları günah saydılar. Allah Teâlâ aşağıdaki âyetlerde bu hususa açıklık getirdi. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]198. (Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizden gelecek bir lütfu (kazancı) aramanızda size herhangi bir günah yoktur. Arafat'tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş'ar-i Haram'da Allah'ı zikredin ve O'nu size gösterdiği şekilde anın. Şüphesiz siz daha önce yanlış gidenlerden idiniz[/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Diğer ibadetler gibi haccın da ferde ve topluma sayısız faydaları vardır. Bunların en önemlilerini şu maddelerde toplayabiliriz: [/SIZE] [SIZE=4](1) İhram, tek tip ve basit bir elbisedir. Bütün hacı namzetleri bunu giyerek sonradan edindikleri mal, mülk, rütbe, makam ve benzerlerini geride bırakır, tek farkın şahsî faziletten ibaret olduğu gerçek eşitliği yaşarlar. [/SIZE] [SIZE=4](2) Kefeni andıran ihram içinde yapılan Arafat vakfesi aynı zamanda bir mahşer örneğidir. Bu manzara, belki bir ömür boyu insana ölümü ve haşri hatırlatır. [/SIZE] [SIZE=4](3) Çeşitli ırk ve kültürlere mensup müslümanların toplanmalarına vesile olan hac, bir «maddi ve manevi değerler» alışverişine vasıta olmakta, müslümanları birbirine yaklaştırmakta, problemlere ortak çözümler arama imkânı vermektedir. [/SIZE] [SIZE=4](4) Kâbe etrafında tavaf, tevhid fikrini temsil etmekte, farklı yönlere, fakat daima Kâbe’ye yönelerek kılınan namaz «Nereye dönseniz Allah oradadır» prensibini ruhlara işlemektedir. Metodlar, ictihatlar,kanaatler farklı olabilir, ancak her şey Allah içindir, Allah rızasına yönelmelidir. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4] [/SIZE][/FONT][SIZE=4][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Kuran-ı Kerim
BAKARA SURESİ - (Türkçe Açıklamalı..)
Üst
Alt