Allah'a Kulluk Nasıl Olur?

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423

Allah'a Kulluk Nasıl olur?

Muhabbetin (Sevginin) en ileri derecesi kulluk, en alt derecesi ise alâkadır (ilgidir).

İlk başta insan kalbi sevgiyle ilgi ve "alâka" duyar, zaman geçtikçe, sevgiderinleştikçe sevdiğini sayıklamaya başlar. Daha ilerde kalpten birsevgiyle insan çılgına döner. İşte bundan sonra muhabbet (sevgi) "aşka"inkılâb eder (dönüşür), aşktan sonra ise "kulluk" (ibadet), itaatkarlık derecesine yükselir.

Allah(c.c)'a itaatkarlıkla kul olan kişi; O'nu son derece seviyor, ihtiram (hürmet, saygı) duyuyor, tezellül (kendini hor / hakir / küçük görmek. Son derece itaatkar, muti / uyumluolmak) gösteriyor demektir.

- Bir kimse sevmediği, nefretettiği, buğz ettiği bir insana hürmet edip, hudû (tezellül) edip boyun eğerse, ona kulluk ediyor sayılmaz.

- Bir başka şekilde, tersine olarak, bir kimse bir kimseyi sevse fakat hudû (tezellül) etmese hürmet ve saygı duymasa, boyun eğmese yine kulluk ediyor sayılmaz.

Bir insan çocuklarını yahut arkadaşlarını sever,fakat bu sevgi kulluk değildir. İşte aynen bu durumdadır yukarıda tanımlanan kişiler.

Bundan ötürü, ALLAH (c.c)'a kulluk yapmada, sevgi yahut hudûdan (tezellül), saygıdan birinin bulunması yeterli olamaz.

ALLAH (c.c), kula her şeyden daha sevgili ve saygı değer olmalı, kul ALLAH (c.c)'ı her şeyden daha yüce, daha azametli bilmeli.

Yani; ALLAH (c.c)'ı her şeyden daha fazla sevmeli, boyun eğmeli, itaat etmeli tezellül göstermeli ki, insanoğlu "kul" olabilsin.

Kul bilmelidir ki;

- ALLAH (c.c)'tan başkasına beslenen aşırı sevgi fasıklık,

- ALLAH'ın emri dışında tazim ve hürmet gösterdiği kimselerin azameti bâtıldır.

Bu durumu ayeti kerime ne kadar da güzel açıklamaktadır:

"Deki: Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz,elinizdeki mallar, zarar etmekten korktuğunuz ticaret ve hoşunuza
gitmekte olan konutlar, size, ALLAH 'tan, O'nun Rasulunden ve O'nun yolundaki cihattan daha sevgili ise, artık ALLAH 'ın emri ve hükmü gelinceye kadar bekleyedurun. fasıklar güruhunu asla himaye etmez, doğruluklarını kabul etmez" (Tevbe: 9/24)

Belli oluyor ki;

- En ileri derecedeki sevgi ve muhabbet, sadece ALLAH(c.c)'a ve O'nun Rasûlüne (s.a.v) gösterilendir.

- Zira itaat sadece ALLAH (c.c)'a ve O'nun rasûlüne yapılır.

- Kul sadece ALLAH (c.c)'ı ve rasûlünü razı etmek zorundadır.

Ayette şöyle buyuruluyor:

"ALLAH'ı ve rasûlünü razı etmeleri kendileri için daha hayırlıdır" (Tevbe: 9/62)
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
Yüce Allah sonsuz güç ve üstün akıl sahibidir. O bizi yaratmış, O'na iyi bir kul olmamızı istemiş, bunun için nasıl davranmamız gerektiğini Kur'an'da haber vermiştir.
Rabb'imizin bizden istediklerini dikkatle yerine getirmemiz gerekir. Çünkü bizler O'nun sevgisini kaybetmekten çok çekinir, korkarız.

Allah'ın, yapmamızı istediği herşey de bizim için ibadettir. Allah'ı anmak, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek, Allah'a şükretmek, dua etmek, sabırlı olmak ibadetlerden bazılarıdır.

Kuşkusuz arkadaşlar Allah'ın bizim ibadetlerimize ihtiyacı yoktur. İbadetleri bizler kendimiz için yaparız. Örneğin öncelikle O'nun üstün sanatıyla yarattığı yerler, gökler, denizler, canlı-cansız her şey üzerinde düşünürüz.

Allah, yarattığı şeyler üzerinde düşünmemizi ister çünkü.
Örneğin arkadaşlar, her kaplanın postundaki ve yanaklarındaki çizgiler ve kaşları, insanların parmak izleri gibidir.

Parmak izlerimizin her insanda-hatta ikizlerde bile- farklı şekillerde olduğunu biliyorsunuz değil mi? İşte tıpkı bunun gibi, kaplanlardaki çizgiler de, yalnızca tek bir kaplana özeldir.

Allah'ın, bu örnekteki gibi, doğada yarattığı sayısız mucize vardır. Bunları öğrenmek ve üzerlerinde düşünmek birer ibadettir.

Allah bize Kur'an'da nasıl bir ahlak sahibi olmamız gerektiğini bildirir. Güzel söz söylemek, birbirimize çirkin isimler takmamak, güzel davranışlarda bulunmak, israf etmemek, iyilik yapmak, alay etmemek bunların hepsi güzel ahlak özellikleri ve Allah'a gereği gibi kulluk ve ibadetlerdir.

Örneğin, her arkadaşınız aynı durumda değildir; bazı arkadaşlarınızın farklılıkları olabilir. Şayet onlarla bu farklılıkları yüzünden alay eden bir arkadaşınız varsa, onu böyle davranmaması yönünde uyarın.

Hem güzel bir davranışta bulunmuş, hem arkadaşınıza doğru olanı göstermiş, aynı zamanda arkadaşlarınızın sevgisini kazanmış olursunuz. Ancak en önemlisi Allah'ın beğendiği bir davranış sergilemiş olmanızdır.

Sahip olduğumuz her şeyi bize veren Allah'tır. Verdiği nimet ve güzelliklere karşı çok şükredici olmalıyız.

Rabb'imiz bizden, Kendisi'ne dua etmemizi ve verdiği nimetler için şükretmemizi ister.

Etrafınızdaki sayısız güzelliği ve nimetleri her gördüğünüzde hemen Allah'ı hatırlayın ve O'na şükredin, O'na iyi bir kul olmaya çalışın arkadaşlar.

Güzellikleri göremeyen ve nimetlerin değerini bilmeyen insanların durumuna düşmeyin.
Allah için yapılan her iyi ve güzel davranış birer ibadettir.

Aşağıdaki Kur'an ayeti de bizlerin tüm varlığımızla Allah'a ait olduğumuzu gösterir sevgili arkadaşlar.
"De ki: "Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır."" (Enam Suresi, 162)
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
Acaba şu anda bizler gerçekten sadece Allah'a mı kulluk ediyoruz?

Acaba bizim hayatımızda başka Rablerimiz, başka efendilerimiz, başka mâbudlarımız yok mu?

Acaba şu anda tüm hayatımızda sadece Allah'ı mı dinliyoruz?

Acaba hayatımızın tümünde söz sahibi Allah mı?

Yoksa hayatımızın bazı bölümlerinde Allah'ı, öteki bölümlerinde başkalarını mı dinliyoruz?

Bu konuda sıhhatli bir karar verebilmek için ibâdet kavramını tanımamız gerekecektir. İbâdet, itaat demektir. İtaat etmek de bir varlığın arzularını yerine getirmek, tevâzu göstermek ve itiraz etmeksizin onun isteklerine boyun bükmek demektir. Bakın Şuarâ sûresinde Rabbimiz bu hususu şöyle anlatır. Firavun Allah'ın elçisi Hz Mûsâ'yı sorgulamaya başlayınca Hz. Mûsâ da ona şöyle diyordu:

"Başıma kaktığın bu nîmet, İsrail oğullarını kendine kul ettiğinden ötürüdür"dedi."(Şuarâ 22)

Evet âyet-i kerimeden anlıyoruz ki, Firavun İsrail oğullarını zorla kendi arzularına itaat ettirerek, onları kendisine kul köle edinmişti. Demek ki bir varlığın emirlerine itaat, ona kulluk mânâsına gelmektedir. Yine Mâide sûresinde de şöyle buyurulur;

"Allah katında bundan daha kötü bir karşılığın bulunduğunu size haber vereyim mi"de, Allah kime lânet ve gazap ederse, kimlerden maymunlar, domuzlar ve tâğutlara kullar kılarsa, işte onlar yeri en kötü ve doğru yoldan en çok sapmış olanlardır."(Mâide 60)

Dikkat ediyor musunuz? Âyet-i kerimede Rabbimiz yeryüzünde en kötü, en şerli varlıkların özelliklerini sayarken "Ve Abedet tâ-ğut"buyuruyor. Yâni tâğutlara kulluk yapanlar, tâğutların, şeytanların kulu olanlar. Allah'tan başkalarının emirlerine itaat ederek, Allah'tan başkalarının yasalarını uygulayarak onlara kulluk yapanlar buyuruyor.

İmam Taberî tefsirinde tâğutu şöyle tarif eder: Allah'a isyan edip, Allah'a baş kaldırıp kendi arzu ve yasalarıyla insanlara hükmeden insan, şeytan, put ve her türlü sistem, her türlü otorite, her türlü kurum, her türlü hâkimiyet ve başkanlıktır.

"Milletleri bize kul iken, bizim gibi iki insana mı inanacağız? "deyip onları yalancı saydılar."(Mü'minûn 47)

Mü'minûn sûresinin bu âyet-i kerimesinde de anlatıldığına göre; Rabbimiz, Hz Mûsâ ve kardeşi Harun'u, Firavun ve erkânına mûcizeleri ve apaçık delilleriyle göndermişti de onlar Allah'ın elçilerine karşı büyüklük tasladılar ve dediler ki;

"Bu Mûsâ ve Harun'un milleti zaten şu anda bize kulluk yapıp dururlarken, biz onların Rabbi konumundayken kalkıp da bizim gibi iki insana mı iman edeceğiz? Onlar bize kul iken, onlar bizim egemenliğimiz altındayken, o toplumun, o köle toplumun iki üyesine iman edeceğiz ha? Bu olacak şey midir?"diyorlardı.

Bu konuda son olarak Yâsîn sûresinden de bir âyet okuyalım inşallah:

"Ey insanoğulları! Ben size, şeytana ibâdet etmeyin, o sizin için apaçık bir düşmandır, Bana kulluk edin, bu doğru yoldur, diye bildirmedim mi? "(Yâsîn 60,61)

Yâsîn sûresinin bu âyetinde de şeytana ibâdetten söz ediliyor. Rabbimiz diyor ki; "Ey kullarım! Ben size şeytana ibâdet etmeyin dememiş miydim?”

Peki acaba şeytana nasıl ibâdet edilir? Biz biliyoruz ki yeryüzünde hiç kimse şeytana ibâdet etmez. Bütün insanlar tab'an, fıtraten ondan nefret ederler. Ama anlıyoruz ki burada kastedilen ibâdet, tapınma çok açıktır ki; ona itaat etmek demektir. Şeytana itaat etmek, onun sözünü dinlemek, fısıltılarına, vesveselerine kulak vermek, onun arzuları peşi sıra gitmek, onun istediği şekilde hareket etmek ve gösterdiği yolda yürümek demektir.

Öyleyse şu okuduğum âyetlerin tümünde anlatılan ibâdet, bu varlıklara secde etmek, bu varlıklara namaz kılmak demek değil; bu varlıkların arzularını yerine getirmek, bu varlıkların emirlerini dinlemek, bu varlıkların belirledikleri yasalar çerçevesinde hayatı düzenlemek, bu varlıkları hayatta söz sahibi kabul etmek demektir.

Demek ki; Allah'ın dışında hayata karışacak, yasa belirleyecek başka ilâhlar, başka rabler, başka efendiler belirleyip onların emirlerine itaat de ibâdettir.

İşte bizim bu duruma düşmemizi istemeyen, hayatımızın tümünde sadece kendisini dinlememizi, hayatımızın tümünde sadece kendisine kul olmamızı istiyor Rabbimiz
 
Üst Alt