Allah Sevgisi ve Allah Korkusu

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
Allah Sevgisi ve Allah Korkusu nasıl olur? Allah sevgisi nedir? Allah'tan nasıl korkulur?

İslâm'ın insanlara öğrettiği ilâhî esaslardan biri de, Allah'ı sevmek ve O'ndan korkmaktır. Mü'min; nimeti, lütfu ve keremi sonsuz olan Rabbine karşı büyük bir sevgi ve hürmetle bağlanacak, O'nun rahmet ve merhametinin her şey'i kuşattığını düşünecek, ne kadar günahkâr olursa olsun, O'nun afvından ümidini kesmiyecektir.

Abdullah-i Dehlevi hazretleri de buyuruyor ki:
Allahü teâlâyı seven, bilmediği bir aşk ile şaşkın haldedir. Uykusu kaçar, gözyaşları dinmez. Her işinde Allah’tan korkar, titrer. Allahü teâlânın sevgisine kavuşturacak işleri yapmak için çırpınır. Sabreder, affeder. Her geçimsizlikte, sıkıntıda, kusuru kendisinde görür. Her nefeste Allahü teâlâyı düşünür, gafletle yaşamaz. Kimseyle münakaşa etmez. Bir kalbi incitmekten korkar. Kalbleri Allahü teâlânın evi bilir.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ya Rabbi, kendi sevgini, sevdiklerinin sevgisini, sevgine kavuşturacak işlerin sevgisini nasip et ve sevgini [susuzluktan yananın arzuladığı] soğuk sudan benim için daha kıymetli kıl!) [İ.Gazali]

Bir kimse, Allah’ı seviyorsa, bilsin ki Allahü teâlâ da onu seviyor demektir. Büyüklerden biri buyurdu ki:
(Ben Allahü teâlâyı sevdiğimi zannediyordum. Hâlbuki O beni seviyormuş.)

Yüce Allah'ın rahmet, sevgi ve şefkati sonsuz ise de, bunun yanında kahr ve azâbının şiddetli olduğunu da unutmayarak O'ndan korkacak, gazabından emin olmayacaktır. Korkunun ifratından yeis, yani, ümidsizlik doğar. Pek fazla ümidlenmek ise, insanı gaflete atar ve âkıbeti umursamamaya götürür. Bu bakımdan Allah'ın azâbından emîn olmak da, rahmetinden ümîd kesmek de dînimizde yasaklanmıştır. Şu halde mü'minin kalbi, Rabbinin huzurunda, korku ile ümid arasında O'na lâyık bir kul olma heyecaniyle çarpmalıdır.

Allah korkusu olmayan her insanın kendine göre bir sınırı vardır; o sınıra kadar dürüst ve doğru olsa bile, bir yerden sonra nefsine göre hareket eder. Allah’tan korkup sakınan bir insan ise, ne kadar zor durumda kalırsa kalsın, hiçbir zaman için Allah’ın razı olmayacağı bir yolu seçmez. Bir zorlukla karşılaştığında Allah’a dayanıp güvenir, kendisine bir çıkış yolu göstermesi için Rabbimiz’e dua eder ve tevekkül eder.

Kur'ân-ı Kerîm'de mü'minlerin bu vasfına şu şekilde dikkat çekilmektedir: "Mü'minler, Allah'ın rahmetini umarlar ve azâbından da korkarlar..." (el-İsrâ, 57). "Allah'a korku ve ümid içinde dua ediniz" (el-A'râf, 56) buyurulmaktadır. İmanın kemâline delâlet eden bu hâle beyne'l-havf ve'r-recâ, yani, korku ile ümid arasında olma hâli adı verilir. Gerçekten de Allah'a olan îmanın kemâli, sadece Allah'ı sevmek veya sadece O'ndan korkmakla gerçekleşemez. İkisinin bir arada bulunması gerekir. İnsan, sevginin vereceği nazlanma ve şımarıklıktan ve rahmetine güven duygusunun sevkedeceği taşkınlık ve itâatsizlikten, ancak Allah korkusu ile kurtulabilir... Sadece korkunun vereceği ye's ve ümidsizlik halinden insanı kurtaracak da, Allah sevgisi, rahmetinin genişliğine ve afvının sonsuzluğuna olan inançtır. Bu sebeble "Hayrın başı Allah sevgisi; hikmetin başı da Allah korkusudur" denilmiştir. Aslında, Allah'a olan sevgi kadar, O'ndan korkmak da son derece tatlı ve zevkli bir haldir... Allah korkusunda nasıl bir lezzet ve ruhî haz olduğu şu şekilde izah edilmiştir: "Ârif-i billâh, aczden, mehafetullah'dan (Allah korkusundan) telezzüz eder. Evet, havf'da (Allah korkusunda) lezzet vardır. Eğer bir yaşındaki bir çocuğun aklı bulunsa ve ondan suâl edilse, "En leziz ve en tatlı hâletin nedir?" Belki diyecek: "Aczimi ve za'fımı anlayıp validemin şefkatli sinesine sığındığım hâlettir..." Halbuki bütün vâlidelerin şefkatleri ancak bir lem'a-i tecellî-i rahmettir (Allah'ın rahmetinin küçük bir tecellîsidir). Onun içindir ki kâmil insanlar, aczde ve havfullah'da öyle bir lezzet bulmuşlar ki kendi havl ve kuvvetlerinden şiddetle teberrî edip Allah'a acz ile sığınmışlar, aczi ve havfı (korkuyu) kendilerine şefaatçı yapmışlar..." (Sözler) Allah'ı sevmek ve O'ndan korkmak hususunda Peygamberimiz de şöyle buyurmuşlardır: - "Mü'min kimse, Allah'ın azab ve ikabının miktarını bilseydi, hiçbir kimse Cenneti ümid etmezdi. Kâfir de Allah'ın rahmetinin ne kadar çok olduğunu bilseydi hiç kimse O'nun rahmetinden ümid kesmezdi." - "Cennet size ayakkabınızın bağından daha yakındır, Cehennem de böyle..." - "Sağılan süt memeye girmediği gibi Allah korkusundan ağlayan kimse de Cehenneme girmez. Allah yolunda çarpışırken husule gelen tozla Cehennemin dumanı birleşmez." - "Allah katında iki damla ve iki izden daha sevimli bir şey yoktur. İki damla: Allah korkusundan dolayı gözden akan yaş, Allah yolunda dökülen kan damlalarıdır. İkiiz'e gelince: Allah yolunda alınan yara izleri ile, Allah'ın farzlarının birini îfa ederken husûle gelen eserlerdir."

"Herhangi biriniz ölürken Allah'a hüsn-i zan etmeksizin (afv ve mağfiret edeceğini ummaksızın) ölmesin."

Alıntı-Derleme

Kaynak1
Kaynak2
Kaynak3
 
Üst Alt