Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Öykü-Hikaye-Kıssadan hisse
Akıl Okulu
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Gönül sızım" data-source="post: 69402" data-attributes="member: 1049"><p><img src="https://www.islamiforumlar.net/rsmlrx/resim1/akilokulu.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></p><p></p><p><span style="color: Black">Bir gün ülkenin küçük kasabalarından olan yitan'da şöyle bir haber yayılmış:</span></p><p> <span style="color: Black">- Güzel başkentimizde bir akıl okulu varmış. Her kim o okula giderse orada akıl öğretiliyormuş.</span></p><p> <span style="color: Black">Herkes bu haberi şaşkınlıkla birbirine anlatıyormuş. Kasabanın en zenginlerinden olan bir adam da bu haberi duyunca kahkahalarla gülmeye başlamış:</span></p><p> <span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">- Efendim, hayatımda hiç bu kadar komik bir şey duymamıştım. Bir insan akıllıysa akıllıdır. Sonradan akıl kazanılır mı hiç? Olacak şey midir? Duyulmuş mudur? Görülmüş müdür?</span></p><p> <span style="color: Black">Bu adam çok zengin olduğu için çocuklarının hiçbirisini okutmamış. Öyle çok parası varmış ki, istese kasabanın tamamını satın alabilirmiş. </span></p><p><span style="color: Black">Fakat çocuklarına devamlı şöyle diyormuş:</span></p><p> <span style="color: Black">- Şükürler olsun çok paramız var. Yine de paramıza para katmalıyız. Ne kadar çok kazanırsak o kadar güçlü oluruz. </span></p><p><span style="color: Black">Çocuklarından biri ise, babasının bu düşüncesine katılmıyormuş. Devamlı:</span></p><p> <span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">- Babacığım, okumak gibisi var mıdır? Diyormuş. Bak ne çok paramız var. Ama bu parayla bilgi satın alamayız. </span></p><p><span style="color: Black">Buna kimsenin de gücü yetmez. Neden okumayı kötü görüyorsun? Adam, çocuğunun bu sözlerini günlerce, gecelerce düşünmüş durmuş. </span></p><p><span style="color: Black">Sabahlara kadar sayıklar olmuş: 'akıl okulu? Akıl okulu?' bir sabah dayanamamış ve kararını vermiş:</span></p><p> <span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">- Böyle olmayacak. Şu akıl okulu neymiş gidip göreceğim. Adam yolculuk için hazırlanmış. Atına binmiş ve yola koyulmuş. </span></p><p><span style="color: Black">Günler geçmiş. Geceler geçmiş. Memleketinden ayrılalı tam otuz iki gün olmuş. Günün birinde, yolda ağır yürüyen bir ihtiyara rastlamış. </span></p><p><span style="color: Black">İhtiyarın gözleri görmüyormuş. Adam bu ihtiyarın haline acımış. Yanına yaklaşarak:</span></p><p><span style="color: Black">- Ey yolcu, nereye gidiyorsun? Diye sormuş. İhtiyar da başkente gitmek istediğini söylemiş. Bunun üzerine adam atından inmiş ve ihtiyarı atına bindirmiş:</span></p><p><span style="color: Black">- Ben de başkente gidiyorum. Demiş. Bir günlük yolum kaldı. Birlikte konuşa konuşa gideriz.</span></p><p> <span style="color: Black">İhtiyar atın üzerinde, adam yaya yolculuklarına devam etmişler. Şehre vardıkları zaman adam ihtiyara:</span></p><p> <span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">- İşte başkente geldik, demiş. Burada inebilirsin. Fakat ihtiyar, adama şunları söylemiş:</span></p><p> <span style="color: Black">- Madem bir iyilik yaptın, bunun gerisini de getir. Beni şehrin meydanına kadar götür. Ondan sonra var git nereye gideceksen. </span></p><p><span style="color: Black">Adam hiç karşı çıkmamış ve tamam demiş. Beş-on dakika sonra şehrin meydanına gelmişler. Tam bu sırada ihtiyar bağırmaya başlamış:</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">- imdat! Yardım edin. Bu adam atımı çalmak istiyor. Bu garibana yardım elini uzatacak yok mu? İmdat!</span></p><p> <span style="color: Black">Meydandaki insanlar koşa koşa gelmişler onların yanına. İhtiyar kör olduğu için ona acımışlar ve adamı suçlamışlar:</span></p><p> <span style="color: Black">- utanmıyor musun bu yaşta hırsızlık yapmaya! Hem de kör bir adamın atını çalmaya çalışıyorsun. Adam haykırıyormuş:</span></p><p> <span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">- hayır yalan söylüyor. Bu at benim. Onu yoldan ben aldım. İhtiyardır, yorulmasın, bir iyilik yapmış olayım, dedim. Bu at benim. </span></p><p><span style="color: Black">Ben hayatımda hırsızlık yapmadım. O yalancıdır.</span></p><p> <span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Fakat gel gelelim insanlar adamı dinlememişler. Atı, kör ihtiyarı ve adamı doğruca şehrin hâkimine götürmüşler. </span></p><p><span style="color: Black">Hakim önce kör ihtiyarı, sonra adamı dinlemiş. Ardından da şöyle demiş:</span></p><p> <span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">- bana bir baytar, bir nalbant, bir de saraç çağırın. Hemen gelsinler. Bekliyoruz. Adam bu üç kişinin neden çağrıldığını bir türlü anlayamamış. </span></p><p><span style="color: Black">Kimseye de soramamış. Mecburen çağrılanların gelmesini beklemiş. Kısa bir zaman sonra da hep beraber gelmişler. </span></p><p><span style="color: Black">Hakim gelenleri tek tek huzuruna kabul etmiş. Önce baytar alınmış odaya. Hakim ona sormuş:</span></p><p> <span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">- ata bak. Bu at hangi memlekete aittir? Baytar şöyle karşılık vermiş:</span></p><p> <span style="color: Black">- çok fazla incelemeye gerek yok. Bu at bu şehirden alınmamış. Yitan yöresine ait bir attır. Adam kendi memleketinin ismini duyunca hayretler içinde kalmış. </span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Bu sefer de Hakim nalbant çağırmış ve ona:</span></p><p><span style="color: Black">- sen de bu atın nerede nallandığına bak, demiş. Nalbant biraz inceledikten sonra şunları söylemiş:</span></p><p><span style="color: Black">- bu at burada nallanmamış. yitan yöresinde atlar böyle nallanır. Bizimkine benzemez. Adam yine şaşırmış. Kendi kendine, 'nasıl bilebilirler?' diye sorup duruyormuş. </span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Hakim son olarak saraca:</span></p><p> <span style="color: Black">- bu atın koşumlarını incele, demiş. Nasıl eyerlenmiş? Saraç hiç beklemeden cevap vermiş:</span></p><p> <span style="color: Black">- efendim, ilk bakışta bizim yöremize ait olmadığı anlaşılıyor. yitan yöresinin koşum şeklidir. Hakim cevapları aldıktan sonra atın sahibine dönerek:</span></p><p> <span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">- evet, sen doğru söylüyordun, demiş. Bu at senin. Artık atını alıp gidebilirsin. İhtiyara da gereken ceza verilecektir. Hiç meraklanma. </span></p><p><span style="color: Black">Fakat adam dayanamayarak hakime sormuş:</span></p><p><span style="color: Black">- siz böyle bir şey yapmayı nasıl düşündünüz? Bu adamlar, bu atın yitan yöresine ait olduğunu nereden anladılar? </span></p><p><span style="color: Black">Lütfen bana söyler misiniz bütün bunlar nasıl olabiliyor? Hakim adamın sorusuna gülerek cevap vermiş:</span></p><p> <span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">- ben ve bu gördüğün herkes, bu şehirdeki akıl okulunu bitirdik. Her şeyi o okulda öğrendik. </span></p><p><span style="color: Black"><strong>Orada doğrunun nerede ve nasıl bulunacağı öğretilir. </strong>Adam böylece akıl okulunun ne anlama geldiğini yaşayarak öğrenmiş. </span></p><p><span style="color: Black">Heyecanla memleketi olan yitan'a dönmüş. Bütün olanları ailesine ve arkadaşlarına anlatmış. </span></p><p><span style="color: Black">Sonra da bütün çocuklarını bu akıl okuluna göndermiş. <strong>Anlamış ki, herkeste akıl var, ama onu kullanabilmek için eğitim gerekiyor…</strong></span></p><p><span style="color: Black"><strong>iste islamiForumlar.net aile sitesi Akıl ve hayat Okuludur..</strong></span></p><p><span style="color: Black"><strong>herkes kendi kabinca,kadarinca aklinca idrakinca nasipleniyor..</strong></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Gönül sızım, post: 69402, member: 1049"] [IMG]https://www.islamiforumlar.net/rsmlrx/resim1/akilokulu.jpg[/IMG] [COLOR=Black]Bir gün ülkenin küçük kasabalarından olan yitan'da şöyle bir haber yayılmış: - Güzel başkentimizde bir akıl okulu varmış. Her kim o okula giderse orada akıl öğretiliyormuş. Herkes bu haberi şaşkınlıkla birbirine anlatıyormuş. Kasabanın en zenginlerinden olan bir adam da bu haberi duyunca kahkahalarla gülmeye başlamış: - Efendim, hayatımda hiç bu kadar komik bir şey duymamıştım. Bir insan akıllıysa akıllıdır. Sonradan akıl kazanılır mı hiç? Olacak şey midir? Duyulmuş mudur? Görülmüş müdür? Bu adam çok zengin olduğu için çocuklarının hiçbirisini okutmamış. Öyle çok parası varmış ki, istese kasabanın tamamını satın alabilirmiş. Fakat çocuklarına devamlı şöyle diyormuş: - Şükürler olsun çok paramız var. Yine de paramıza para katmalıyız. Ne kadar çok kazanırsak o kadar güçlü oluruz. Çocuklarından biri ise, babasının bu düşüncesine katılmıyormuş. Devamlı: - Babacığım, okumak gibisi var mıdır? Diyormuş. Bak ne çok paramız var. Ama bu parayla bilgi satın alamayız. Buna kimsenin de gücü yetmez. Neden okumayı kötü görüyorsun? Adam, çocuğunun bu sözlerini günlerce, gecelerce düşünmüş durmuş. Sabahlara kadar sayıklar olmuş: 'akıl okulu? Akıl okulu?' bir sabah dayanamamış ve kararını vermiş: - Böyle olmayacak. Şu akıl okulu neymiş gidip göreceğim. Adam yolculuk için hazırlanmış. Atına binmiş ve yola koyulmuş. Günler geçmiş. Geceler geçmiş. Memleketinden ayrılalı tam otuz iki gün olmuş. Günün birinde, yolda ağır yürüyen bir ihtiyara rastlamış. İhtiyarın gözleri görmüyormuş. Adam bu ihtiyarın haline acımış. Yanına yaklaşarak: - Ey yolcu, nereye gidiyorsun? Diye sormuş. İhtiyar da başkente gitmek istediğini söylemiş. Bunun üzerine adam atından inmiş ve ihtiyarı atına bindirmiş: - Ben de başkente gidiyorum. Demiş. Bir günlük yolum kaldı. Birlikte konuşa konuşa gideriz. İhtiyar atın üzerinde, adam yaya yolculuklarına devam etmişler. Şehre vardıkları zaman adam ihtiyara: - İşte başkente geldik, demiş. Burada inebilirsin. Fakat ihtiyar, adama şunları söylemiş: - Madem bir iyilik yaptın, bunun gerisini de getir. Beni şehrin meydanına kadar götür. Ondan sonra var git nereye gideceksen. Adam hiç karşı çıkmamış ve tamam demiş. Beş-on dakika sonra şehrin meydanına gelmişler. Tam bu sırada ihtiyar bağırmaya başlamış: - imdat! Yardım edin. Bu adam atımı çalmak istiyor. Bu garibana yardım elini uzatacak yok mu? İmdat! Meydandaki insanlar koşa koşa gelmişler onların yanına. İhtiyar kör olduğu için ona acımışlar ve adamı suçlamışlar: - utanmıyor musun bu yaşta hırsızlık yapmaya! Hem de kör bir adamın atını çalmaya çalışıyorsun. Adam haykırıyormuş: - hayır yalan söylüyor. Bu at benim. Onu yoldan ben aldım. İhtiyardır, yorulmasın, bir iyilik yapmış olayım, dedim. Bu at benim. Ben hayatımda hırsızlık yapmadım. O yalancıdır. Fakat gel gelelim insanlar adamı dinlememişler. Atı, kör ihtiyarı ve adamı doğruca şehrin hâkimine götürmüşler. Hakim önce kör ihtiyarı, sonra adamı dinlemiş. Ardından da şöyle demiş: - bana bir baytar, bir nalbant, bir de saraç çağırın. Hemen gelsinler. Bekliyoruz. Adam bu üç kişinin neden çağrıldığını bir türlü anlayamamış. Kimseye de soramamış. Mecburen çağrılanların gelmesini beklemiş. Kısa bir zaman sonra da hep beraber gelmişler. Hakim gelenleri tek tek huzuruna kabul etmiş. Önce baytar alınmış odaya. Hakim ona sormuş: - ata bak. Bu at hangi memlekete aittir? Baytar şöyle karşılık vermiş: - çok fazla incelemeye gerek yok. Bu at bu şehirden alınmamış. Yitan yöresine ait bir attır. Adam kendi memleketinin ismini duyunca hayretler içinde kalmış. Bu sefer de Hakim nalbant çağırmış ve ona: - sen de bu atın nerede nallandığına bak, demiş. Nalbant biraz inceledikten sonra şunları söylemiş: - bu at burada nallanmamış. yitan yöresinde atlar böyle nallanır. Bizimkine benzemez. Adam yine şaşırmış. Kendi kendine, 'nasıl bilebilirler?' diye sorup duruyormuş. Hakim son olarak saraca: - bu atın koşumlarını incele, demiş. Nasıl eyerlenmiş? Saraç hiç beklemeden cevap vermiş: - efendim, ilk bakışta bizim yöremize ait olmadığı anlaşılıyor. yitan yöresinin koşum şeklidir. Hakim cevapları aldıktan sonra atın sahibine dönerek: - evet, sen doğru söylüyordun, demiş. Bu at senin. Artık atını alıp gidebilirsin. İhtiyara da gereken ceza verilecektir. Hiç meraklanma. Fakat adam dayanamayarak hakime sormuş: - siz böyle bir şey yapmayı nasıl düşündünüz? Bu adamlar, bu atın yitan yöresine ait olduğunu nereden anladılar? Lütfen bana söyler misiniz bütün bunlar nasıl olabiliyor? Hakim adamın sorusuna gülerek cevap vermiş: - ben ve bu gördüğün herkes, bu şehirdeki akıl okulunu bitirdik. Her şeyi o okulda öğrendik. [B]Orada doğrunun nerede ve nasıl bulunacağı öğretilir. [/B]Adam böylece akıl okulunun ne anlama geldiğini yaşayarak öğrenmiş. Heyecanla memleketi olan yitan'a dönmüş. Bütün olanları ailesine ve arkadaşlarına anlatmış. Sonra da bütün çocuklarını bu akıl okuluna göndermiş. [B]Anlamış ki, herkeste akıl var, ama onu kullanabilmek için eğitim gerekiyor…[/B] [B]iste islamiForumlar.net aile sitesi Akıl ve hayat Okuludur.. herkes kendi kabinca,kadarinca aklinca idrakinca nasipleniyor..[/B][/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Öykü-Hikaye-Kıssadan hisse
Akıl Okulu
Üst
Alt