Ailede kriz yönetimi

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
Aile içindeki huzuru sarsan faktörlerden birisi, “parasal yetersizlikler"dir. Ev ihtiyaçlarının karşılanmasından eşinizin isteklerini yerine getirmeye, çocukların eğitiminden sizin moralinize kadar birçok konuda paranın etkili olduğu inkâr edilemez.

İşinde başarısız olan bir erkeğin zihni bir dizi sorunla doludur. Evdeki ilişkileri de bu sorunlardan olumsuz bir şekilde etkilenir. Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde huzursuzluk artar.

Kronik geçim sıkıntısı durumunda ailenin tüm fertleri birbirlerini hem moralman, hem davranışlarıyla desteklemelidir. Maalesef, bazı aile fertleri bu duyarlılığı göstermeyebiliyor. Belki de yıllarca süren sıkıntılardan dolayı sabırları tükeniyor, birbirlerini üzmeye başlıyorlar.

Bilhassa son bir yıldır ülkemizi etkisi altına alan "ekonomik kriz", hâli vakti yerinde olan aileleri bile alışık olmadıkları bir sorunla tanıştırdı. Artık zengin olanlar dahi, "Nasıl geçineceğiz?" sorusunu sormaya başladı.

İster senelerdir aile içinde ekonomik kriz yaşıyor olun, ister son bir yıldır sıkıntı çekmeye başlayın, mutlaka bir "kriz yönetimi" oluşturun. Bunun kurallarını ve yükümlülüklerini belirleyin.

Kriz Yönetimi Nasıl Oluşturulur?

Eğer bugüne kadar hâlâ yapmadıysanız, okula gitmeyen çocukların dışındaki tüm aile fertleriyle bir toplantı yapın. Bu toplantıda, krizi tüm boyutlarıyla ve olumsuz yanlarıyla ele alarak, aile ekonomisine yaptığı etkiyi gözler önüne serin. Söz gelişi, "Bir yıl önceye göre, gelirimiz yarıya düştü. Daha çok çalışmamız ve daha az harcamamız gerekiyor. Bu konuda hepinizin desteğini istiyorum. İnşaallah hepimizin gayretiyle ailemiz bu krizden yara almadan kurtulacak" deyin.

Bu toplantıda tek tek alacağınız tedbirleri görüşün. Konuşmaya yeni başlayan çocuktan aile reisine kadar hepinizin yapabileceği şeyler var. Siz dua ederken minik çocuğunuzun elini açıp "âmin" demesini küçümsemeyin. Eşinizin ve çocuklarınızın yapabileceği küçük katkıların ve tasarrufların büyük bir birikim oluşturacağını hiç aklınızdan çıkarmayın.

Bu toplantıda, gelirinizi nasıl arttırıp giderlerinizi ne şekilde kısacağınızı tüm ayrıntılarıyla görüşün. İşte size ufuk açabilecek bazı öneriler:

1. Sürekli ve ihlâsla dua edin:

Kronik geçim sıkıntısından veya geçici krizlerden kurtulmak için ilk çözüm önerimiz, “dua etmek”tir.

Dua, kulluğun büyük bir sırrıdır. Rabbimiz, Kur'an'da meâlen, “De ki: Duanız olmazsa Rabbim katında ne ehemmiyetiniz var?” buyuruyor. Bir başka ayette de meâlen, “Dua edin, cevap vereyim” diyor.

Madem her şeyin dizgini elinde olan, en olmazı olduran Rabbimiz, katında önem kriterini “dua” olarak bildirmiş, ayrıca “İsteyin, vereyim” demiş; eğer arzularımıza kavuşamıyor veya dertlerimizden kurtulamıyorsak, hakkıyla dua etmiyoruz demektir.

Duanın dört başı mamur olabilmesi için, "dua edenin hâlet-i ruhiyesi, duanın muhtevası, duanın vakti ve dua edilen mekân" çok büyük önem taşır.

Yüreğiniz yanarak, ihlâsla, içten ve kabul edileceğini umarak dua edin. Elinizi açtığınızda Rabbiniz sizi dinliyor ve gözyaşınızı görüyor. En yakın dostunuza derdinizi açıyormuş gibi Allah'a yalvarın.

Geçim sıkıntısı çeken bir kimse, öncelikle Vakıa Suresini her akşam okumalıdır. Çünkü Peygamberimiz (a.s.m.), her akşam bu sureyi okuyan kimsenin geçim sıkıntısı çekmeyeceğini belirtmiştir.

Ayrıca borçlardan kurtulmak ve bol rızık için birtakım dualar öğretmiştir. Borçlarına üzülen bir sahabeye şu duayı tavsiye etmiştir.

“ Allahümme innî eûzübike mine-l hemmi ve-l hazen ve eûzübike mine-l aczi ve-l kesel ve eûzübike mine-l cübni ve-l buhli ve eûzübike min ğalebeti-d deyni ve kahri-r ricâl.”

Bu güzel duanın anlamı şöyle: “ Allah'ım! Tasadan ve üzüntüden Sana sığınırım. Güçsüzlükten ve tembellikten Sana sığınırım. Korkaklıktan ve cimrilikten Sana sığınırım. Borcun altında inlemekten ve alacaklı adamların üzerime gelmesinden Sana sığınırım.”

Yine Hz. Ebu Bekir ve Hz. Aişe (r.a.), borç için Peygamberimizin şu duayı öğrettiğini rivayet ediyorlar:

“ Allahümme Fârice-l hemmi, Kâşife-l ğammi, Mücîbe dâveti-l muztarrîn! Rahmaneddünya vel-âhireti ve Rahîmehümâ. Terhamünî, fe'rhamnî rahmeten tuğninî bihâ an rahmeti men sivâk.”

Bu muhteşem duanın anlamı da şu şekilde: “ Allah'ım! Sen tasayı sevince çevirir, gam ve kederi giderirsin. Sen çaresizlerin duasına cevap verirsin. Dünyanın ve âhiretin Rahmanı ve Rahîmisin. Sen bana şefkat ve merhamet edersin. Bana öyle bir merhamet et ki, Senden başka hiç kimsenin merhametine muhtaç olmayayım.”

Yine Peygamberimizden bir dua:

“ Allahümme Ya Ğaniyyü Ya Hamîd, Ya Mübdiü Ya Muîd, Ya Rahîmü Ya Vedûd! Ekfinî bihelâlike an haramik. Ve ağninî bi fazlike an men sivâk.”

Yani: “ Allah'ım! Sen sonsuz zenginlik sahibi, övülmeye en lâyık, her şeyi baştan yaratan ve kıyametten sonra tekrar iâde eden, nihayetsiz merhamet sahibi ve kullarını çok sevip sevilmeye en çok lâyık olansın! Beni haram rızıkla değil helâlle yetindir. Başkasıyla değil, ancak Senin fazlınla zenginleştir.”

Bu ve benzeri duaları ailenizin tüm fertleriyle yapın. Mümkün oldukça çocukların katılmasını ve "âmin" demesini sağlayın. O masumların dahil olduğu dua, harika bir şekilde kabul olacaktır.

2. İsraftan kaçının ve iktisatlı harcayın:

Çekilen geçim sıkıntısının boyutu ne kadar büyük olursa olsun, “iktisat ve kanaat” vazgeçilmez bir düstur olmalıdır. İktisat, elindeki imkânları ancak zarurî ihtiyaçlarına kullanmak; kanaat ise, elindekiyle yetinmek, hırs göstermemektir.
Sakın az da olsa iktisatı küçümsemeyin. Küçük kısıntılar, zamanla büyük bir meblâğa ulaşır.

Gıda, giyim, kira, yol, sağlık, eğitim, ikram, hediye gibi her türlü masrafı kısmanın ayrıca çok mühim bir anlamı vardır. Böyle yapan bir kimse, “Ey Rabbim! Sıkıntıdan kurtulmak için bir taraftan dua ile kapını çalıyorum, diğer taraftan da masraflarımı asgarîye indirdim. Benim elimden gelen budur. Gerisi Sana kalmış. Senin inayet ve ihsanını bekliyorum” demiş olmaktadır.

Hem Allah'tan rızkının bollaşmasını isteyip, hem de savurganlık yapmak tutarsızlıktır.

Rabbimiz, israf edenleri sevmediğini belirtiyor. Allah'ın sevgisi, bizim iktisat etmemize bağlı. Ondan yardım istiyoruz. Allah sevmediğine yardım eder mi?

Peygamberimizin (a.s.m.), “İktisat eden geçim sıkıntısı çekmez” sözü, muhteşem bir gerçektir. Maalesef yeterince farkında değiliz.

"Türkiye için seve seve" çığlıklarına aldırmayın. Hepsi de tüketim çılgınlığını körüklemekten başka bir işe yaramaz. Şimdi yapılması gereken Türkiye için seve seve tüketmek değil, Allah rızası için seve seve üretmek ve tutumlu harcamaktır.

Tutumluluktan neler kazanabileceğinizi görmek istiyorsanız, tepeden tırnağa bütün harcamalarınızı yazın ve daha düşük fiyatla nasıl elde edebileceğinizi araştırın. Ve en önemlisi, zarurî ihtiyaçların dışında hiçbir şeye para vermemeye bakın.

3. Gelirinizi arttırıcı çabalara girişin:

Krizden sonra bırakın gelirleri arttırmayı, herkes bulunduğu yeri korumak için çırpınıyor. Buna rağmen hem krizden şikâyet edip hem de işini beğenmeyenlere rastlayabiliyoruz. Öncelikle böyle bir zamanda sahip olduğunuz işi bir nimet bilin. Çünkü, işletmeler, dev holdingler gümbür gümbür göçüyor. Milyonlarca insan işini kaybetmiş durumda. Bu durumda az da olsa sürekli bir gelire sahip olmak, gerçekten büyük bir avantaj.

Bununla birlikte yine de gelirinizi arttırabilirsiniz. Eğer iş kendinize aitse, geliştirici çabalara girmeniz mümkün. Eğer memur ve işçiyseniz, fazla mesai, ek ders ve benzeri yollarla gelirinizi arttırmanız gerekir.

Bu arada ailenin eli iş tutan bütün fertleri az da olsa katkıda bulunabilirler. Kriz hepinizi etkilediği için hepinizin göğüslemesi gerekir. Elbette ek bir işin bütün ayrıntılarıyla getirdikleri ve götürdükleri hesaba katılarak karar verilmelidir .

4. Çevrenizden destek alın:

Kriz döneminde mutlaka çevrenizden destek almanız gerekir. Tabiî herkese sıkıntınızı anlatamazsınız. Ama her zaman halden anlayan dost ve akrabanız mutlaka vardır.

Kimi insanlar gereğinden fazla bir istiğna taşırlar. Kimseye minnet etmeden yaşamak, yardım istememek vazgeçmedikleri düsturları olmuştur.

Gerçekten kimseye muhtaç olmadan yaşamak iyidir. Ancak bunu başaramıyorsanız, gereksiz yere kendinizi ve ailenizi üzmeniz yanlıştır. Bazen olur ki, vaktinde almadığınız küçük bir destek, sizi daha sonra büyük yardım arayışlarına itebilir.

Dinimiz yardımlaşmaya büyük önem verir. Dostluk, akrabalık, komşuluk ilişkilerine verilen önem, her zaman ve zeminde, her bakımdan yardımlaşmak, dayanışmak için değil midir?

Bu yüzden yakın çevrenizle yardımlaşın. Bugün zekat ve sadaka alan bir kimse, yarın zekat verecek seviyeye gelebilir. Nitekim İslâm tarihinde öyle dönemler gelmiştir ki, zekat verilecek insan kalmamıştır. Ne yazık ki, Allah'ın helâl kıldığı yardımları kabul etmeyen nice Müslüman, değişik haramlara girerek ahiretini tehlikeye atıyor.

Hem çevrenin desteği sadece parasal değildir. Bir dizi yardım şekli var. Bu krizden birbirimizle yardımlaşarak ve dayanışarak ancak çıkabiliriz.

Kriz Toplantıları Düzenli Aralıklarla Sürdürülebilir

Yazımızın başında önerdiğimiz aile içi kriz toplantıları, düzenli aralıklarla sürekli hâle getirilebilir. Bu şekilde geçmişin değerlendirmesi, uygulamadaki aksaklıkların giderilmesi ve yeni formüller bulunabilir.

Mutlaka deneyin. Müthiş kolaylıklar görecek, harika başarılar elde edeceksiniz. Hatta uygulayıp iyi sonuç aldığınız formülleri çevrenize de tavsiye edin. Onların güzel tedbirleri varsa öğrenin, siz de uygulayın.

Neticede, kriz sizi yıpratmasın, siz onu mağlûp edin. Nasıl olsa bu krizin de bir sonu gelecek ve aldığınız geçici tedbirlerin bir kısmını bırakacaksınız. Elbet bir gün ülkemiz bolluk ve bereket içinde yüzecek.

Ancak iki önemli noktayı unutmayın:

1. Kriz ve bereketsizlik, milletçe hata ve günahlarımızın neticesidir. Şükürsüzlük, israf, hırs ve Allah'a isyan sebebiyle bu belâya maruz kaldık. Çözüm, Allah'a itaat edip şükür, kanaat ve iktisadı öğrenmektedir.

2. Bu kirizin bize öğreteceği güzel alışkanlıklar olacaktır. Daha çok üretmeyi, her zaman tutumlu olmayı ve çevremizi düşünmeyi kalıcı bir alışkanlık hâline getirmeliyiz.
 
Üst Alt