Aile içi ilişkilere yönelik islamın öğütleri

eMeKLi uYuSS

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
18 Haziran 2011
Mesajlar
420
Tepkime puanı
5
Yaş
38
dinimizin aile içi ilişkileri içeren bir öğüdü, Aile içi ilişkilere yönelik islamın öğütleri, islam dininin aile içi ilişkilere yönelik öğütleri, dinin aile içi ilişkilere yönelik islamın öğütleri nelerdir, aile içi ilişkiler, dinde aile içi ilişkiler nasıl olmalıdır, aile içi ilişkilerde islamın öğütleri, aile içi ilişkilere yönelik islamın öğütler, islamda aile içi ilişkilere yönelik öğütler, aile içi ilişkileri ile ilgili ögüt‎, islam dininin aile içi ilişkileri, dinimizin aile içi öğüdü,
Aile içi ilişkilere yönelik islamın öğütleri
islamiavatar2.jpg

İslâmda Aile ve Akrabalık İlişkileri

Müslümanlar arasında bir din kardeşliği vardır Bu din bakımından genel bir yakınlık ve akrabalıktır en kuvvetli bir bağdır Bu yönden müslümanlar herhangi ırka herhangi yurda bağlı olurlarsa olsunlar birbirine bağlıdırlar birbirini sever birbiri hakkında hayır isterler Bir âyet-i kerimede buyurulmuştur.
"Müminler şübhe yok ki kardeştirer"
Bundan başka müslümanlar arasında birbirinden farklı derecelerde bir soy bir neseb bir hısımlık ve akrabalık vardır Bu bakımdan da aralarında birtakım görevler haklar ve hükümler bulunur Bunların gözetilmesi dinimizce gereklidir
Müslümanların çoğalmaları ve kuvvetlenmeleri yurdlarını ve varlıklarını savunabilmeleri aralarında aile ocağının gelişmesine bağlıdır Bu yönü ile aile kurmak ve bu ailenin devamına çalışmak İslâmda önemli bir görevdir Şöyle ki: Aile yuvası kurmaya gücü yeten ve kendisinde kuvvetli bir meyil bulunan müslüman için evlenip aile sahibi olmak vacib veya farzdır Nefsi taşkın olmayan bir müslüman için de bir müekked sünnettir.

Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:
"Evleniniz çoğalınız; çünkü ben kıyamet günü ümmetlere karşı sizinle öğünürüm"
Fakat kadına zulüm ve eziyet edileceği bilinerek zevce haklarını çiğneyecek olan kimsenin evlenmesi haramdır Çünkü bu durumda aile hayatından beklenen yararlar elde edilemez
Talâk (boşama) işine gelince: Bu bir yönden meşru ise de diğer bir yönden yasaktır ve sakıncalıdır Şöyle ki: Aile hayatından beklenen şeyler elde edilmeyince veya iffet ve geçim bakımından bir fenalık yüz gösterirse boşama meşrudur müstahsendir Fakat böyle bir gerek ve zaruret bulunmadıkça boşama kötüdür müstahsen değildir.

Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:
" katında helal olan şeylerin en sevimsizi boşanmaktır"
Onun için aile hayatını yaşatmaya çalışmalı gereksiz olarak ayrılma ve boşama olaylarına meydan vermemelidir Bunun sorumluluğundan çekinmelidir
Her müslüman için aile hayatı ile ilgili din meselelerini yeteri kadar bilip onları uygulamak da bir görevdir Kimlerin birbiri ile evlenemeyeceğini kimlerin evlenebileceğini ve kimler arasında mahremiyet bulunduğunu bilmek gerekir
Nikâh denilen evlenme akdi (sözleşmesi) karı-koca olacak müslümanlar veya bunların velileri veya vekilleri arasında iki mümin erkeğin veya bir erkekle iki mümin kadının şahidlikleri ile gerçekleşir Çiftlerden biri tarafından teklif ve diğeri tarafından kabul olur Şöyle ki: "Ben seni zevce edindim" diye yapılan teklife karşı taraf da "Kabul ettim" der Çiftlerin veli veya vekilleri de şöyle der: "Ben falanın kızı falanı velisi veya vekili olduğum falan için zevce kabul ettim" diye yapılan teklife karşı: "Ben de falan kimseyivelisi veya vekili bulunduğum falancaya veli veya vekil olarak evlendirdim" der Buna da şahitler şehadet ederler Böylece icab ve kabul tamamlanıp akid yapılmış olur Ayrıca kadına "Mehir" adı ile emsaline kıyasla bir mal verilmesi veya anılması gerekir Bu "mehir" her iki tarafın rızası ile daha önce de tayin edilebilir Kadın bu mehrini sonra kocasına bağışlayabilir.

Babalar dedeler anneler nineler erkek ve kız kardeşler amcalar dayılar halalar ve teyzeler arasında bir soy yakınlığı ve ebedî bir mahremlik vardır Bunlar arasında nikâh asla caiz değildir Bir kimse hiç bir zaman bunlardan herhangi birini nikahlayamaz
Yine bir kimse kendi kardeşinin kızını ve bunun torunlarını da alamaz Fakat bir kimse amcasının halasının veya teyzesinin kızını alabilir İki kardeş çocukları birbirleriyle evlenebilirler Bunlar arasında akrabalık varsa da mahremiyet yoktur
Süt emme ile meydana gelen mahremiyet de soyla sabit olan mahremiyet gibidir Onun için bir kimse ile süt babası süt anası süt dedesi süt ninesi süt kardeş evlâdı süt halası süt teyzesi arasında ebedî bir mahremiyet vardır Bunlar birbirleri ile evlenemezler.

Süt mahremiyetinin gerçekleşmesi için süt emen çocuğun iki buçuk yaşından küçük olması ve emdiği sütün boğazından geçmiş olması şarttır Bu iki buçuk yıldan sonra emilen veya içilen süt ile süt evladlığı veya kardeşliği olmaz Bu müddet İmam Azam'a göredir İki İmama göre süt emme müddeti iki senedir.

Zevcenin kocasının bazı akrabaları ile ve kocasının da zevcesinin bazı akrabaları ile Sıhriyet (Hısımlık) bakımından mahremiyetleri olur Bu ise nikâhın cevazına engeldir Şöyle ki: Bir kimse kendi karısının anasını ninesini başka kocasından olan kızını veya torununu asla nikâhlayamaz karı-koca arasındaki evlilik kalkmış olsa bile
Bir insan eğer bunlardan birine helal olmadıkları halde yaklaşmış olsa veya bunların bir uvzunu harareti duyurmayacak bir engel olmaksızın şehvetle tutsa veya öpse bunun karısı kendisine ebedî olarak haram olur Buna "Hürmet-i Müsahere" denir
Bir kadın da kendi kocasının babası ile veya başka zevcesinden olan oğlu ile torunu ile evlenemez Bunların arasında da ebedî bir hürmet vardır Eğer aralarında helal olmayan bir yakınlık (temas) veya şehvetli bir ilişki (dokunma) meydana gelse bu zevce ebediyyen kocasına haram olur.

Bir erkekle kendi karısının kız kardeşi halası veya teyzesi arasında geçici olarak bir hürmet vardır O erkeğin zevcesi ile boşama gibi bir sebeble nikâh (zevciyet) kalkıncaiddet çıktıktan sonra bunlardan herhangi birini nikâhlayabilir.
islamiavatar1.jpg

Bir kimse üvey annesi ile kendi oğlunun veya torununun karısı ile asla evlenemez Nikâh kalksa bile bu caiz olmaz Bunlar arasında da "Hürmet-i müsahere" vardır Eğer bir kimse oğlunun veya torununu zevcesine veya babasının zevcesine gayr-i meşru ilişkide bulunsa veya şehvetle dokunsa bu kadın kocasına ebedî olarak haram olur.

Hısımlıktan doğan haramlık meşru olmayan ilişki ile de meydana gelir Şöyle ki: Bir kimse gayr-i meşru surette ilişki kurduğu veya şehvetle tuttuğu veya öptüğü veya tenasül organına şehvetle baktığı bir kadının neseb veya süt yönünden anasını ninesini kızını torununu asla alıp nikâhlayamaz Bunlarla kendisi arasında ebedî bir haramlık bulunmuş olur Bu yapmış olduğu haram işin bir nevi cezasıdır.

Bir müslüman başkasının nikâhında veya iddetinde bulunan bir kadını alamaz Yine bir müslüman Kitab Ehli denilen bir Yahudî ve Hıristiyan kadınla evlenebilirse de bir Mecûsî veya putperest kadını nikâh edemez Ancak kadın şirkini terk ederse o zaman caiz olur
Müslüman bir kadın ise hiç bir gayr-i müslimle evlenemez Bu islâm dininde kesinlikle haramdır Böyle bir durum İslâm şerefine İslâm yararına müslüman kadının selâmet ve mutluluğuna aykırıdır.

Müslümanların karşılıklı olarak birbirleriyle ilişkilerinde bir hürmet ve nezaket vardır Bir müslüman başkasının evine rızası olmadan giremez Başkasının evi içine izni olmadan dışardan bakamaz Sözleri ile kimseyi rahatsız edemez.

Erkekler göbekleri altından diz kapakları altına kadar olan yerleri müstesna olmak üzere birbirlerinin diğer bütün organlarına bakabilirler
Kadınların birbirlerine veya kocaları olmayan erkeklere bakmaları da erkeklerin birbirlerine bakmaları gibidir Onun için müslüman kadın diğer bir kadının veya bir erkeğin göbeği altından diz kapakları altına kadar olan kısmına bakamaz diğer uzuvlarına bakabilir Ancak bir şehvet duygusu kalben bir istek ve meyil bulunmamalıdır.
avatarislami.jpg

Bir erkek kötü bir niyet olmaksızın yabancı olan (kendisine nikâh düşen) bir kadının yalnız yüzüne ve ellerine bakabilir Fakat kendisine ebedî olarak haram bulunan anasınınkızının ve teyzesi gibi kimselerin yüzlerine başlarına göğüslerine kulaklarına ve baldırlarına yine aralarında şehvet korkusu olmamak şartı ile bakabilir.

Erkekle zevcesi arasında özel durum olduğundan bunlar şehvetle veya şehvetsiz olarak birbirlerinin bütün vücudlarına bakabilirler Yalnız cinsel organlara bakılmaması daha iyidir edebe uygun olan budur.

Bir doktor tedavisinde bulunan bir kadının hasta olan herhangi bir organına zaruret miktarı bakabilir Fakat onun tedavisini bir kadına öğreterek ona yaptırması daha uygundur.
Devamı alttaki mesajlarda
okisareti.gif
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
aile içi ilişkilere yönelik islamın öğütleri

Aile Hayatı
Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Erkekler, kadınlara hakimdirler Çünkü Allah, kimini kiminden üstün kılmıştır Erkekler, mallarından harcamaktadırlar İyi kadınlar, itaatkar olanlar ve Allah'ın korumasını emrettiği şeyleri, kocalarının bulunmadığı zamanlarda koruyanlardır" (Nisa; 34)

Hz Peygamber (SAV) hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Kadının hayırlısı, kendisine baktığın zaman sana sevinç veren, emrettiğin zaman itaat eden, kendisinden uzak kaldığın zamanlarda da, malını ve kendisini koruyan kadındır" (Hakim)

Allah-u Zülcelal başka bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Ey iman edenler! Kadınlara iyilikle muamelede bulunun Eğer onlardan hoşlanmazsanız, olabilir ki, Allah hoşunuza gitmeyen bir şeyde, çok hayır yaratmıştır" (Nisa; 19)

Kays bin Sa'd radıyallahu anh şöyle anlatmıştır: Hire'ye gittim ve oradaki halkın hükümdarlarına secde ettiklerini gördüm Bunun üzerine, Hz Peygamber (SAV) kendisine secde edilmeye daha layıktır diye düşündüm Hz Peygamber (SAV) 'e gelerek: "Ben Hire'ye gittim Onların hükümdarlarına secde ettiklerini gördüm Sen ise secde edilmeye onlardan daha layıksın" dedim Hz Peygamber (SAV) : "Eğer benim kabrime uğrayacak olsaydın ona secde eder miydin?" diye sordu Ben de: "Hayır!" deyince, Hz Peygamber (SAV) : "Böyle yapmayınız Eğer bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emretseydim, kadınların kocalarına secde etmelerini emre-derdim Çünkü Allah, erkeklere kadınlar üzerinde birçok haklar vermiştir" (Ebu Davud) buyurarak, kocanın kadın üzerindeki hakkının ne kadar büyük olduğunu beyan etmiştir
Hz Peygamber (SAV) hem başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Mü'min bir erkek, mü'mine bir kadına kızıp darılmasın Eğer onun bir huyundan hoşlanmazsa, başka huyundan memnun kalabilir" (Müslim)
eidulfitrt21933.jpg

Kadının, kocasının kendisi ile meşgul olmasını istemesi hakkıdır Bunu devamlı ister Buna ruhen muhtaçtır Onun için erkek; sevgi, nezaket, ünsiyet, ikram, ihsan, şefkat ve merhamet gibi güzel İslam ahlakını, hiç esirgemeden ailesine göstermelidir Bunlar ünsiyetin şartlarından, saadetin anahtarlarındandır Olur olmaz şeylerde kadına darılmak, konuşmamak İslam dininde men edilmiştir

Ka'bü'l-Ahbar radıyallahu anh'ın belirttiğine göre; kıyamet günü kadının ilk sorguya çekileceği namaz, ondan sonra da koca hakkıdır Katade radıyallahu anh'ın anlattığına göre, Hz Peygamber (SAV) , Mina'da verdiği hutbede şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar! Nasıl sizin eşleriniz üzerinde haklarınız varsa, onların da sizin üzerinizde hakları vardır Sizlerin onlar üzerinde ki haklarının başlıcaları: Onların yatağınıza başkalarını uğratmamaları, hoşlanmadığınız kimseleri eve almamaları ve delille ispatlanmış bir fuhuş işlememeleridir Eğer böyle bir şey yaparlarsa, Allah onların bir yerlerini kırmadan dövmenizi helal kılmıştır Onların sizin üzerinizde başlıca haklarına gelince: Gelenekler üzerine giyimlerini ve geçimlerini sağlamanızdır" (Müslim, Tirmizi)

Onların hukukları çoktur Bunlardan bir kaçı, onlara güzel ahlakla davranmak, onların eziyetlerine tahammül etmek, onlara rahm (merhamet) yapmaktır Çünkü onların akılları biraz noksandır

Onların eziyetlerine katlanmak lazımdır Hz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hanımlarının eziyetlerine katlanmıştır Ashab-ı kiramlar da böyle idiler Anlatıldığına göre adamın biri bir gün karısını şikayet etmek için HzÖmer radıyallahu anh'a baş vurmak istedi

Fakat halifenin kapısına varınca eşi Ümmü Gülsüm radıyallahu anha'nın HzÖmer'e karşı laf yetiştirdiğini duydu Bunun üzerine içinden: "Ben halifeye eşimi şikayet etmeye geldim, ama onun başında da aynı bela var" diyerek geri döndü Bu arada Hz Ömer kendisini görüp geri çağırdı ve isteğinin ne olduğunu sordu Adam da: "Ben sana eşimi şikayet etmeye geldim, fakat senin eşinin söylediklerini duyunca şikayet etmekten vazgeçerek geri döndüm" dedi Bunun üzerine Hz Ömer adama şöyle dedi: "Eşimin söylediklerine göz yumuyorum Çünkü üzerimde şu hakları vardır:

1-) O cehennemle benim arama gerilmiş bir perdedir, onun sayesinde gönlümü haramdan uzak tutuyorum
2-) Ben dışarı çıkınca o evimin bekçisi ve malımın çobanı oluyor
3-) O benim çamaşırcımdır, elbiselerimi yıkıyor
4-) O çocuklarımın müşfik (yumuşak) bakıcısı ve koruyucusudur
5-) O benim ekmeğimi ve yemeğimi pişirmektedir

Bunun üzerine adam: "Bu hakların aynısı benim de üzerimde olduğuna göre senin göz yumduklarına ben de göz yummalıyım" dedi
Lokman-ı Hekim şöyle demiştir:

"Akıllı olan kişiye yaraşan şudur: Ailesinin yanında sabi (küçük çocuk) gibi olmalı İnsanlar arasında ise adam gibi bulunmalı"

Bir koca hanımının gönlünü hoş etmelidir Ama onun islam dinine aykırı olan isteklerini yerine getirmemelidir Yani hanımının hevai nefsten olan isteklerine uymamalıdır Onun için denilmiştir ki, insan hanımının kölesi olmamalıdır Yani onun islam dinine aykırı olan hevai isteklerini yerine getirmemelidir

Ve onların nafakasına da dikkat etmek lazımdır Yani nafakasını en az ne de itidalden (normalden) çok yapmamak lazımdır

Karı ve koca, birbirlerine karşı vazifelerini yerine getirirlerse hem dünyada hem de ahirette cennette gibi mutlu olacaklardır Hz Peygamber (SAV) hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Sizin en hayırlınız hanımına karşı en iyi olandır" (Tirmizi, İbn Mace)

İbn-i Ömer radıyallahu anh'ın rivayet ettiğine göre, Hz Peygamber (SAV) şöyle buyurmuştur: "Hepiniz çobansınız, raiyetinizden (güttüklerinizden) sorumlusunuz" (Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud)
Devamı alttaki mesajlarda
okisareti.gif
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
Aile içi iletişim

islamda aile içi ilişkilere yönelik öğütler
mjy.jpg

Aile İçi İletişimde Altın Kurallar

Günlük sosyal hayatın, insanlar, gruplar ve toplumlar arası ilişkilerin temelini iletişim kavramı oluşturmaktadır İletişimi kısaca “bilgi üretme, aktarma ve anlamlandırma süreci” olarak tanımlanmaktadır Bu tanımdan yola çıkarak iki insanın karşılıklı konuşmasını iletişim sayabileceğimiz gibi, arıların bal bulunan bir bölgeyi birbirlerine haber vermelerini de iletişim olarak kabul edebiliriz

Genel anlamda iletişimin gerçekleşmesi için iki sistemin varlığı ve bu sistemler arasında bir alış-veriş şart koşulmaktadır Bu sistemler iki insan, iki hayvan yahut iki makine olabileceği gibi, bir insan, bir hayvan veya bir insan bir makine de olabilir
Yukarıda bahsedilen alış-veriş kavramından da anlaşılacağı üzere, iletişimde bilgi akışının iki yönlü olması beklenir Sibernetikte tek yönlü bilgi akışına “Enformasyon”, karşılıklı bilgi alışverişine ise “Komünikasyon” ya da iletişim adı verilir (Akman, 1982)
Tüm bu açıklamalar dikkate alındığında, insanlar arası konuşmalara iletişim denemeyeceği anlaşılmaktadır Örneğin ana-babalar ya da amirler, çocuklarına/memurlarına sadece emirler verir, karşı tarafın tepkileri dikkate alınmıyorsa bunun adına iletişim denemez Bu durum tek yönlü bir bilgi akışı ve anlamlandırma süreci olduğu için “Enformasyon” olarak adlandırılır
avatar1.jpg

Şu aşamada iletişim kavramını oluşturan bütünün parçalarını açıklamanın yerinde olacağını düşünüyorum Bunlardan ilki, birbiriyle ilişkili olma kavramıdır İletişimde yalnız mesaj alış-verişi yeterli değildir Mesajların birbiriyle ilişkili olması da gereklidir İkinci kavramı alış-veriştir Bu bağlamda aile içi temel iletişim kurallarını maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz:

1- Orta nokta kuralı: Tarafların beklentileri, fiziksel, ruhsal ve duygusal ihtiyaçları konuşulduğunda; her iki taraf birer adım atarak orta noktada buluşup uzlaşmaya çalışırlar

2- İyi zan kuralı: Eşinizin sinirli, kızgın, öfkeli veya ilgisiz tavırlarında iyi zanlı yaklaşın Eşinizi yanlış anlayabileceğinizi, sizi incitmek amacı ile yapmadığını öncelikle düşünün Olumsuz senaryolara inanmak, analitik düşünce yeteneğini bozduğu için, kişiyi yanlış yargılara götürür

3- Kendini gerçekleştiren ön kabul kuralı: Bir insan, diğer insanın kendisi hakkında kötü düşündüğüne inanırsa farkında olmadan beden dili ile bunu yansıtır Karşı taraf olumsuzluğu hisseder ve savunma işine girer Karşılıklı negatif etkileşim ve yersiz düşmanlık duyguları oluşur Bunun çaresi diyalogu sabırla devam ettirmektir

4- Saldırı hakkı tanımak: Bir insan her zaman neşeli, mutlu olması hoş olurdu ama, bu mümkün değildir Eşinizin sinirli olmasının nedeni sizinle hiç ilgili olmayabilir Ona saldırı hakkı tanımak gibi güzel bir armağan verirseniz fırtınaya fırsat vermezsiniz

5- Kendinizi kanıtlamanız gerekmez: Her anlaşmazlık genelde tarafların güç mücadelesine dönüşüyor Kendi kimliğini, özgürlüğünü ispat etmek için fırsat olarak görülür Bu düşünce tarzı karşılıklı duygusal enerjileri savunmaya harcamaya iter Sürekli gerilim hali devam eder Böyle durumlar çok az sevgi sağlar ve ilişkileri sağlamlaştırmaz Kendine güvenen insan, kendisini ispata ihtiyaç hissetmez Başarıları kendini kanıtlamaya yeter

6- Aykırı duygulara sahip olma hakkı tanımak: Duygular genelde ak ve kara şeklinde değildir, gri tonları daha fazladır İnsan duygu yapısı çeşitli duyguların karışımından oluşur Şuan sevgi hissetmediğimiz kişi ve olay tekrar sevmeyeceğimiz anlamına gelmez Sevgi değişkendir, bırakalım karşımızdaki olaylarda farklı duygular gösterebilsin
islamiavatarlar9fof.jpg

7- Avukat gibi değil, hakim gibi olmalı: Bir şeyler ters gittiğinde hata nerede objektifliği ile hareket etmek Benim “Eşim haksız da olsam beni desteklemeli” düşüncesini sorgulamak gerekir Bazen kol kırılır yen içinde kalır ama bu hatayı onaylamak şeklinde olmamalıdır

8- Ayda bir oturum yapmak: Evlilik anlaşmaya varma sanatıdır Bunun için gündemli oturumların ihtiyaç sıklığına göre yapılması çok işe yarar

9- Eşini değiştirmeye çalışmamak: Evlilik sorunlarından önemli bir kısmı kişi kendisi hakkında düşünmez, eşi hakkında düşünür Onun ruhunu bile kontrol etmek ister Başkalarının olmalarını istediği gibi olmadıklarına sinirlenmek yanlıştır Çünkü; sen kendin bile olmak istediğin gibi olamıyorsun

10- Sosyal baskı ve yasaklara sağlıklı tepki: Bastırılmış duygu, duygusal yoksunluk psikolojik hasar oluşturur Bastırılmış duygular, yeni tecrübeler, kendini kanıtlamaya, sevilme, övülme arayışlara itebilir Doygunluk ve haz için haklı ve mantıklı tepkiler verip veremediğinizi kontrol edin

11- Boşanma tehdidine dikkat: Şok konuşmalar yapmak, evliliği test etmek tehlikeli yöntemlerdir Güven ve sevgiyi arttırmaz Egonuzu tatmin çabasından başka bir şey değildir Kazananı olmayan bir uygulamadır

12- Farklı düşünmeyi sağlamak: Sorun olduğunda verdiğimiz tepki karşımızdakini düşünmeye sevk ediyorsa başardınız demektir

13- Kontrol duygusunu hesaba katmak: Karşınızdaki kişiye kontrolü kaybediyor hissini uyandırırsanız ilişki zarar görür Kazan–kazan ilişkisi için iki tarafta kontrol bende diyebilmelidir

14- Fırtınalara fırsat verin: “Bu adam beni deli etti “ diyorsanız, bırakın fırtına essin, arkasından sağanak yağış gelsin, sonradan çiçekler açacaktır

15- İzle–bekle yöntemi: Sabırlı olmak diğer bütün erdemlerin geliştiği temel erdemdir Sabır ve zaman duygusu birbiri ile ilişkilidir Hayatın kalıcı zevkleri beklemeyi bilenlere verilir Meditatif bir eylem olan sabır, sadece katlanmak anlamına gelmez İnsan kendisini bir zevkten mahrum bırakıyorsa, mantıklı bir nedeni olmalıdır Aktif sabır dediğimizde de kişi hareket halinde bekler Ümidini kaybetmez, sürekli fikir üretir Kesinlikle sabır haklı ve mantıklı olmalıdır Kişiliği ezdirmek, hakkını aramamak sabır değil pasifliktir Girişimciliği yok eder Aktif sabır ise, sessiz ama soylu bir davranıştır ”Senin yaptığını onaylamıyorum ama evliliğimiz için bu yaptıklarına katlanıyorum“ diyebilen insan, karşı tarafın kendisini suçlu hissetmesine neden olur ve sonuca yaklaşır

16- “Ah Olsaydı“ sendromuna dikkat: Bu sendrom, daha çok şeye sahip almayı teşvik eden, kapitale dayalı sistemin bir sonucudur Beklenti düzeyini yükseltir Çok şeye sahip olduğu halde mutlu olamayan insanlar çoğalır Sahip olduğu şeyin değerini bilen ama çoğu hedefleyen insan tehlikeden kurtulur Yetinme duygusu yani kanaat, tembelliğe itmemeli ama nankörlük gibi bir çirkin özellik evliliğe çok zarar verir Daha iyiyi isterken sahip olduğu şeylerin farkına varmayan insana nankör denir Doyumsuz eşler ciddi evlilik sorunlarına neden olurlar

17- Şefkatin önemi: Sevgiden farklı bir duygudur Şefkat, karşılıksız sevgi olarak da söylenebilir Annenin çocuğuna verdiği en önemli hediyedir Ruhsal bir enerjidir ve verdiği kimseyi de vereni de iyi hissettirir, şefkat şefkati doğurur Vicdana giden duygudur, iç sesi, içteki uyarı sistemini harekete geçirir Bu duyguya sahip kişi bilerek kötülük yapmaz Şefkatli kişilerin iyi eş olmaları daha kolaydır Yumuşak ve sıcak kalpli insanları kim sevmez ki Şefkatli insan, aynı zamanda bağışlayıcı da olur, affetmeyi başarır

18- Olgun savunma mekanizmaları: Bunları bilmekte ve sorunlu kişilik tiplerini tanımakta yarar vardır

Sublimasyon (Yüceltme): İç çatışma yaşayan kişi yüce değerlere sarılarak ego doyumunu sağlar

Alturizm: İç çatışmadan fedakârlık yaparak çıkmayı başarmaktır

Assetizm: İç çatışma durumunda zevke değer vermemeyi, zevki ertelemeyi
başarmaktır

Antisipasyon: Sezinleme ve önsezi özellikleri ile sorunu önceden çözümlemeyi başarmaktır

Supresyon: İç çatışma yaşandığında sorunu çözüp bilinç altının derinliklerine gömmeyi başarmaktır

Bilinçli ebeveyn olmak

Her şeye sahip olduğu halde mutsuz olan çocuklarda ne gibi eğitim hataları yapılıyor? Çocuğun asıl ihtiyacı nedir? Çocuğunuz için her şey daha iyi olsun derken doyumsuz bir çocuk mu yetiştiriyoruz?

Bütün bu soruların cevaplarında formül, sevgi ve disiplinin birlikte ve dengeli verilebilme uygulamasıdır Anne-baba merkezli aile derken çocuk merkezli aile olmak, çocuğu evin küçük hükümdarı da olması mümkün Onun iyiliği ve mutluluğu için arzularını erteleyebilmeyi ve ev hayatını kurallı ortam yapmayı başarmalıyız Ama çocuğumuza kızarken bile severek kızmalıyız Onun kişiliğine saygı gösterelim, büyük insan gibi dinleyelim, ama büyük insan davranışı beklemeyelim

Bilinçli ilişkinin genel kurallarına ilâve olarak şunlar söylenebilir

1- Önce çocuğunu tanı: Çocuğun psikososyal gelişiminde her yılın farklı özellikleri vardır Her evreyi bilmek, çocuğunuzun ruhsal ve fiziksel güvenliği, ihtiyaçları ve sınırlarına göre davranmayı sağlar Çocuğunuza taşıyamayacağı psikolojik yük yüklememiş ve onu yaralamamış olursunuz

2- Müsamahada ölçülü ve anlayışlı olmak

3- Çocuğun birey olmasına fırsat vermek: Çocuk bizim çocuğumuz ama bize ait değildir Onu ayrı bir insan olarak düşünmeliyiz Çocuğun anne- babadan sağlıklı ayrışması gerekir

4- Etkin dinlemenin önemini bilin: Çocuk konuşmasını bitirinceye kadar dinlenmeli, sözü kesilmemeli, göz teması kurarak konuşulmalı Baş sallamak, onay işaretleri, sorular sormak gerekir

5- Aile içi oturumlar yapın: Beraber zaman geçirmek çok yararlıdır Karşılıklı birbirlerinin sevinç ve üzüntülerinden haberdar olunur, hayat paylaşılır Amaç mutlu çocuk yetiştirmek değil, çocuğu hayat hazırlamaktır Beraber zaman geçirmek bunun için önemlidir Zamanın süresinden çok nitelikli olması faydalıdır

6- Ödüller ve cezalar: Evin kurallı ortamı olması gerekir Bir futbol maçında bile kurallara uymayanlar kart görür Aile sosyal bir anlaşma demektir Akıllı, uslu, çalışkan olduğunda çaba ve davranışı ödüllendirilmeli Kişiliğini övemek doğru değildir, çabaları övülmelidir Çocuğun davranışlarının sorumluluğunu üstlenebilmesi ve sosyal beceriler kazanabilmesi sınırları bilmesine bağlıdır Sınırları aşarsa hataya orantılı bir bedel ödemelidir

7- Olaylar üzerinde konuşun: Birlikte yaşanan üzüntülü ve sevinçli olaylar üzerinde sohbet etmek, çocukta aidiyet ve bağlılık duyguları uyandırır Çocuk böylece ailenin yaşam biçimi ve değer ölçülerini benimser Yoksa konferans, vaaz tarzı yaklaşımların hiç faydası olmaz Monolog değil diyalog gerekir İki tarafta konuyu bilmelidir

8- Arkadaşlarını tanımak: 3 yaşından itibaren arkadaş çocuk için önemli olmaya başlar Hayatı oyun içinde ve arkadaşlar arasında öğrenir Arkadaşları kötülenmemeli, mümkün olduğunca eve çağrılıp, olaylar üzerinde konuşmaya çalışılmalıdır Arkadaşını küçük düşürücü yaklaşımlar çocuğunuzu gizli saklı iş yapmaya iter

9- Sorumluluk verin: Bağımsızlık kazanacağı ev işleri, alışverişler, küçük başarıların tadını ona tattırın “Onun yapacağı işten ne olur” demeyin Bırakın yetenekleri gelişsin

10- Yuva sıcaklığını hissettirin: Beklemediği bir anda çocuğa gülümsemek onda güven ve bağlılık duygusu uyandırır Korktuğu, heyecanlandığı anda elini tutmak hafızasında olumlu izler bırakır Bedensel dokunmalar çocuğa güven verir Sevginin egemen olduğu ev modelinde anne babanın otoritesi azalmaz, tam tersi çocuğun büyüklere saygısı daha da artar Anne ve babanın sevgisini kaybetmemek için iyi şeyler yapmaya çalışır Kişiliğine değer verilen, sığınacak yuvası olan çocuk hayatta daha başarılı olur

11- Davranış diline dikkat: Özellikle ergenlikten önce çocuklar sorunlarını sözdili ile anlatamazlar Sinirlilik, aşırı hareketlilik, altını ıslatma, kavgacılık, yalancılık, iştahsızlık, uykusuzluk, kıskançlık, korkaklık, okul başarısızlığı, kekemelik, bedensel yakınmalar birer işaret olabilir Gizli depresyonun söz dili ile anlatılamaması tedavi gerektirir

12- Örnek olunduğunu unutmamak: Çocuğun “annem- babam gibi olmak istiyorum” diyebilmesini sağlayabiliyor muyuz? Özdeşim modeli olarak ne kadar doğru davranıyoruz? Çocuk, sözlere değil davranışlara bakarak yaşadıklarını öğrenir

13- Çözüme odaklaşmak: Sorunla karşılaşınca telâşlanmak yerine çözüm odaklı düşünmeyi başarmalı, emretmek yerine fikir vermek gerekir Büyüğün hayat tecrübesi çocuk için bir hazinedir

Prof Dr Nevzat Tarhan
İnsani Değerler ve Ruh Sağlığı Vakfı Başkanı
 
Üst Alt